Ergenekon'da Bölükbaşoğlu'na 5. kez tahliye talebi
Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşıoğlu'nun 5. kez tahliyesini istedi.
İSTANBUL - "Ergenekon" davasının bugünkü duruşmasında cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşıoğlu'nun 5. kez tahliyesini istedi.
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan tutuklu sanıklardan Behiç Gürcihan, tahliye olması halinde "Cumhuriyet Savcısı Yetiştirme Vakfı" kuracağını ve savcı olmak isteyen gençlere burs vereceğini, "Ergenekon" davasını anlatacağını söyledi.
Gürcihan, burs almak isteyen gençlere tek bir soru soracağını ifade ederek, soru ve şıklarının da, "Anayasa'nın 25. maddesine göre bir savcı sanığa hangi soruyu soramaz? a) İktidarı niye eleştiriyorsunuz? b) 60 yıllık müttefikimiz NATO hakkındaki görüşleriniz nelerdir? c) Şu sanık hakkındaki görüşleriniz nelerdir? d) Hiçbiri" şeklinde olacağını söyledi.
Gürcihan, 25. maddenin, bir Cumhuriyet savcısının, "hiç kimsenin düşünce ve kanaatlerinden dolayı yargılanamayacağı ve bu konuda soru sorulamayacağı hükmünü içerdiğini" söyledi.
Gürcihan, sözlerini, "Savcısının Zekeriya Öz, tanığının Tuncay Güney olduğu bir mahkemede her şey mümkün, tahliyemi talep ediyorum" diyerek tamamladı.
Erenerol Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne naklini talep etti
Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol da daha önceki 8 No'lu L Tipi Cezaevinden Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne nakil talebinin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü tarafından reddedildiğini bildirdi.
Cezaevinde sadece 2 kadın olarak bulunduklarını, erkek mahkumlarla aynı görüş alanını ve koridorları paylaştıklarını, zaman zaman koridordan geçerken erkek mahkumların rahatsız edici bakışlarına maruz kaldığını ileri süren Erenerol, bu durumun, "insan onuruna aykırı olduğu gibi, aynı zamanda can ve ırz güvenliğini de tehlikeye attığını, maksatlı olarak burada bırakıldığını" savundu.
Erenerol, tutuklu bulunduğu cezaevinin şartlarının yerinde tespit edilerek, Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne naklinin yapılması talebinde bulundu.
Tutuklu sanıklardan Ümit Sayın, kendisine atfedilen "örgüt üyesi olmak" suçuyla ilgili herhangi bir kanıt bulunmadığını, "halkı isyana tahrik" suçunun da bir kaç telefon tapesine dayandırıldığını, bunun bazı mahkemeler tarafından delil olarak kabul edilmediğini vurgulayarak tahliyesini istedi.
Tutuklu sanıklardan Abdülmuttalip Tonçer, kendisine ait telefon hattından Hayrettin Ertekin dışında başka herhangi bir sanıkla görüşmesi olup olmadığına, yine kendisine ait bir başka telefon hattının teknik takibe alınıp alınmadığına ve hakkında başka suçlar da dahil soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin ilgili makamlardan bilgi edinilmesini talep etti.
Muzaffer Tekin tanıkları suçladı
Tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin, "Hiçbir beklentisi kalmamış, namus düşmanları, katiller ve örgütlü uyuşturucu tacirlerinin iddia makamı için bu davada en önemli kaynak olduğunu" ileri sürerek, ancak bunların çoğunun, "kendilerine yapılan vaatler gerçekleşmeyince" ifadelerini değiştirme noktasına geldiklerini iddia etti.
Tekin, bunlardan uyuşturucu kaçakçılığı ve adam öldürmekten tutuklanan Atilla Bağbars'ın, İçişleri Bakanlığına gönderdiği bir dilekçede, "Hiçbir talebim yerine getirilmiyor, tutukluluğum sürdürülerek adeta verdiğim ifadeden pişman olmam isteniyor" dediğini ve can güvenliği olmadığını iddia ederek tanık koruma programına dahil edilmesini istediğini savundu.
Muzaffer Tekin, gizli tanık Osman Yıldırım'ın ifadelerinin kendilerine parçalar halinde verildiğini ve bu ifadeleri incelediklerinde çelişkiler bulunduğunu tespit ettiklerini öne sürdü.
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, 9 No'lu gizli tanık olarak geçen Osman Yıldırım'ın 12 Mart 2008 tarihli ifade tutanağı incelendiğinde, tanığın ifadesinin aynı gün içinde tamamlandığının görüldüğünü, ancak ifadenin bir yerinde Yıldırım'ın "İşte onların hepsini ben dün anlattım aslında" diyerek, savcıların bir gün önce cezaevine Yıldırım'la görüşmeye gelerek kayıtlara alınmayan bir görüşme yaptıklarının ortaya çıktığını iddia etti.
Kerinçsiz, "Yıldırım'a bir gün önce gelerek ifadesini dikte ettiriyorlar. Savcılığın tanığı nasıl yönlendirdiği inkar edilemez biçimde ortaya çıkmıştır. Bu görevin kötüye kullanılmasıdır. Mahkemenin bu çirkinlikler içinde yargılamayı bu savcılarla sürdürmesi mümkün değildir. Savcıların değiştirilmesi için Cumhuriyet Savcılığına müracat edilmesini arz etmekteyim" dedi.
Savcıların, gizli tanığa "Osmancığım" şeklindeki hitabının da gizli tanık beyanına göre değiştirilerek evrakta tahrifat yapıldığını savunan Kerinçsiz, tanığın görüntü kayıtları üzerinde tarafsız bir bilirkişi incelemesi yapılmasını, ayrıca mahkeme heyetinin de bu görüntü kaydını izlemesini talep etti.
Soruşturma ve kovuşturmanın birlikte yürütülmesi yasalara aykırı
Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz'in avukatı Tolga Akalın, soruşturma ve kovuşturmanın birlikte yürütülmesinin yasalara ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu savunarak, basına yansıyan haberlerden soruşturmaya 2, hatta 3. iddianamenin hazırlanmasının söz konusu olduğunu hatırlattı.
Akalın, ikinci iddianame sonucu açılacak dava ile görülmekte olan davanın birleştiğinde her iki davanın iddianamesinin yeniden sanıklara okunmasının gerekeceğini, kovuşturmanın başka aşamalarının da tekrarlanmasının gündeme geleceğini ifade ederek, "Bu durumda huzurunuzdaki sanıklar bitmeyecek, uzun yıllar sürecek bir yargılamayla karşı karşıyadır. Bunun hukuka uygun olduğunu iddia edemeyiz" diye konuştu.
Bu nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasının istenebileceğini, ancak mahkemenin buna yetkisi olmadığını kaydeden Akalın, kovuşturmanın durdurulup, sanıkların tahliye edilmesine karar verilmesini istedi.
Perinçek'in avukatının talebi
Tutuklu sanıklardan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, soruşturma kapsamında tutuklanan Adil Serdar Saçan'ın 9 Şubat 2009 tarihinde mahkemeye bir dilekçe gönderdiğini, bu dilekçede yaptıkları çalışmalara bazı kod isimler verdiklerini ve ilgili birimlere de bu şekilde bildirdiklerini kaydettiğini ileri sürdü.
Adil Serdar Saçan'ın, Tuncay Güney'e ilişkin yapılan çalışmaya da "Veli Küçük ve Grubu" adı verildiğini kaydettiğini belirten Cengiz, Saçan'ın Tuncay Güney'in mülakatına ilişkin olarak orijinal kayıtların bir süre önce sorulmasına rağmen bulunamadığını bildirdiğini iddia etti. Cengiz, bu doğrultuda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından "Veli Küçük ve grubu" olarak sorulmasını talep etti.
Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, Adil Serdar Saçan'ın söz konusu dilekçesinin mahkemeye gelmediğini söylemesi üzerine Cengiz, Saçan'ın "şüpheli" olması nedeniyle dilekçenin soruşturma dosyasına gitmiş olabileceğini kaydetti.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşıoğlu'nun 5. kez tahliyesini istedi.
Dava dosyasına gelen belgeleri okuyan Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, Danıştay saldırısına ilişkin tüm cerayim evrakının ve cenaze görüntülerinin mahkemeye gönderildiğini bildirdi.
Öte yandan avukat Mehmet Cengiz'in talebinde bahsettiği Adil Serdar Saçan'ın dilekçesinde, Tuncay Güney'in sorgulanması sonucunda ortaya çıkan bilgilere ilişkin hazırlanan dosyaya "Veli Küçük ve grubu" adı verildiği ve bunun gerekçeleri anlatılıyor.
Bu dosya kapsamındaki izinlerin de bu isimle alındığı belirtilen dilekçede, "Çünkü Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Mafya Örgütleriyle mücadele için kurulmuştur ve örgüt isimleri liderlerinin isimleriyle anılmakta ve arşivlenmektedir. Başsavcılıkta izni Susurluk olayının soruşturma numarası üzerinden, yani Hazırlık 1997/894 numarası üzerinden verilmiştir" denildi.
Dilekçede, Emniyet Genel Müdürlüğünün bu bilgilere sahip olmasına rağmen salt mahkemenin yazısı üzerinden arşiv taraması yaparak, kasten yanıltıcı yanıt verip, bu isimde bir örgüte rastlanmadığını belirttiğini, yine Tuncay Güney'in kaset çözümlerinin kendilerinde bulunmadığını bildirdiği öne sürüldü.
Bu arada, tutuklu sanıklardan Bekir Öztürk, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'e yönelik yazdığı ve davaya ilişkin görüşlerini içeren şiiri basın mensuplarına dağıttı.