Etteki fiyat hareketi besileri batırdı

Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, "Bankaların portföylerindeki arazi ve hayvan sayısı çoğalırsa şaşırmayın" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hüseyin GÖKÇE

ANKARA - Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, ithalat kararıyla düşme eğilimine giren et fiyatlarının, bir süre sonra yeniden yükseleceğini öne sürdü. EBK'nın yeniden canlandırılmasını doğru bulan İbrahim Yetkin, özelleştirildikten sonra tamamen kapatılan Türkiye Yem Sanayi ve SEK'in de canlandırılması gerektiğini bildirdi. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan TZD Başkanı İbrahim Yetkin, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını yanıtladı.

Artan et fiyatlarının önüne geçmek için alınan ithalat kararı uyarınca ilk hayvanlar Türkiye'ye gelmeye başladı. Bu konudaki düşünceleriniz neler?

Bu ithalattan hiçbir zaman sonuç alınamaz. Türkiye tarımda, hayvancılıkta, ciddi olanakları olan, yeraltı, yerüstü zenginlikleri, bilgi birikimi, uzmanları olan bir ülke. Yani böyle bir noktaya gelmek facia. Bunun çözümü aslında hiç de zor değil. 3-4 yıl önceden planlı, sistemli, hayvancılığa verilen destekler ölçüsünde damızlık hayvan getirselerdi, bugün sorunların hiçbirisi yaşanmazdı. Ancak nedense ayak diretildi. Ama hayvan varlığımız giderek azalıyor, bunun önüne geçmek gerekiyor. Çok zor bir şey değil. Kademeleri olarak üreticilere hayvanları dağıtacaktık, otomatikman hayvan sayısı da artacaktı. Ancak nedense bu bir türlü kabul edilemedi.

Bu işin psikolojik olduğu daha ihalenin duyurusu yapılır yapılmaz fiyatlardaki düşüşten belli oldu. Şimdi üreticilerin, besicilerin durumu ne olacak sizce?

Artık EBK kesimi 12 liraya kadar düşürdü. Bu ithal hayvanlar da 12 liraya mal oluyor. Yani aynı fiyata da kesim yapılıyor. O zaman mutlaka düşüreceğim diyorsan ve amacın gerçekten et fiyatlarını düşürmekse, ithalat amacına ulaşmış demektir. Alım yapmazsın olur biter. Zaten 20 bin, 40 bin hayvan ithalatıyla sorun çözülmez, piyasa regüle edilmez. Gelinen noktada EBK neredeyse tamamen piyasadan çekildi.

Şimdi gelelim işin besici tarafına. Fiyatlar yükseldiği zaman, üreticiler bu iş iyi para ediyor diye 14 liraya kadar besi hayvanı aldılar. Şimdi böyle bir rakam da var ki işin ucunda, 14 liraya alıp 8 ay besleyip satma noktasında olan kişilerin hepsi batmış durumda. Böyle de tespitlerimize göre en az 700 bin hayvan pahalıya alınmış.  Yem fiyatlarını da eklediğinde hayvanlarını kestirenler, tekrar hayvan alıp yetiştirebilirler mi? Konuştuğum pek çok besici bırakın sattığı hayvan kadarını, bunun yarısı kadar hayvanı bile yerine koymadığını ifade etti.

TİGEM 200 dolarlık damızlığı 400'e satıyor

İddia ediyorum fiyatlar bir süre sonra tekrar yükselecek. Şimdi akılları başlarına gelmiş de damızlık getirmeye başladılar. Bu işle asıl uğraşan TİGEM. Damızlık ithalatını TİGEM yapıyor. Şu an isteyen şirket 100 başın üstünde olmak şartıyla damızlık hayvanı kendisi ithal edebiliyor. Ancak konuştuğum büyük bir şirketin yöneticisi, yurtdışından 200 dolara damızlık hayvan bulmalarına rağmen, TİGEM'in buna izin vermeyerek, 600 dolara kendisinden almasını istediğini belirtti. Bir de bu konuda hükümet olaya doğru taraftan bakmıyor. Fiyatın yükseliş sebebini iyi analiz etmiyorlar.

Sayın Bakan fiyat manipülasyonları yapıldığı için et fiyatlarının arttığını söylüyor. Bir defa et piyasasında merkezi, tekelleşmiş yapı yok. Bu işle uğraşanların yüzde 70'i küçük üretici konumunda. Burada temel sorun, regüle problemi. Hayvan varlımız giderek düşüyor. Bu yeni başlamadı. Turgut Özallı yıllarda ithalat yapıldı. Arjantin'in Almanya'nın ne kadar eti varsa getirildi. Besiciler asıl ve son darbeyi 2001 krizinde aldılar.

Kriz öncesi düşük faizli krediyle hayvan alan besiciler, krizle birlikte faizler yükselince, bankaların da taksitleri artırmasıyla olduğu gibi battılar. Tüm besihaneler kapandı. Bu sürece geldiğimizde giderek üretim düşmeye başladı. O kadar ciddi problem ki Türkiye'de et üretiminin maliyeti gerçekten çok yüksek.

Problemin temelinde yem fiyatı var. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği verilerine göre, 2003-2009 arasında yem fiyatları yüzde 108 artmış. İkincisi sürekli hayvan varlığı azalınca iş olumsuzluğa gidiyor. Bir de geçen sene en büyük darbe süt fiyatlarıyla oldu. Süt fiyatları düşünce insanlar, tüm ineklerini kestiler. En son süreçte de arz-talep dengesi iyice belli olumsuzluğa gelince fiyatlar tırmanış gösterdi. Et fiyatlarında asıl artış noktası, üreticiden değil, üreticinin elinden çıktıktan sonra başlıyor. Bu da şunu gösteriyor. Türkiye'nin et üretiminde ciddi sorun var.

Tekrar rakamlara döneceğim. Sayın Bakan materyal konusunda sorun olmadığını söylemişti ya. Bakın elimde TÜİK'in en son yayımladığı 2009 istatistikleri var. Gerek küçükbaş gerekse büyükbaş hayvan varlığı geçen yıl, önceki yıla göre azalmış durumda.

Aynı şekilde et tüketiminde yüzde 14.5 azalma var.  O zaman problem var. Türkiye'deki et tüketimi ile Avrupa ortalaması arasında dağlar kadar fark var. Daha önce saydığım özelliklerdeki ülkemizde insanlarımızın en önemli protein kaynaklarından birisi olan etten mahrum kalması aslında çok ciddi bir sorundur.  Ayrıca yıllık tüketim miktarıyla, ithal edilecek miktar arasındaki orantı da fiyatlardaki manipülasyon iddialarını çok doğrulamıyor.

Gayriresmi rakamlara göre yılda 1.2 milyon ton et tüketiyor. Bunun doğru olduğunu varsayarsak EBK'nın yapacağı 18 bin tonluk ithalat fiyatların kalıcı olarak düşmesine yardımcı olabilir mi?

Bu fiyatlar belli bir dönemde düşebilir. Tüketici açısından itirazımız yok. Tekrar iddia ediyorum ki belirli bir dönem sonra et fiyatlarında yeniden tırmanış başlayacaktır. Kesinlikle fiyat artacak, çünkü yeterli materyal yok. Türkiye'ye damızlık hayvan getirilip dağıtıldıktan birkaç yıl sonra üretimle tüketim atbaşı noktaya gelir. Bunu görmek için kahin olmaya gerek yok.

Kriz dönemlerinde genelde kredi geri ödemelerinde de sıkıntı çıkar. Az önce ifade ettiğiniz besicilerin kredi kullanım oranları nedir? Bunlarda geri ödeme güçlüğü çekiliyor mu?

Pahalıya hayvan alıp besicilik yapanlar fiilen yok. Az önce söylediğim gibi pahalıya hayvan alanlar yeniden ahırlarına hayvan koyamayacaklar. Konya'da 100 baş hayvanı olan adam 60 tanesini kestirmiş, bunun yerine ancak 20 tane hayvan alabilmiş. Bunun başka bir perdesi var. Bölgelerden gelen haberlere göre birçok çiftçi bankalardan kullandıkları kredileri geri ödemekte güçlük çekiyorlarmış. Yakın zamanda bankaların portföylerinde arazi ve hayvanlar görürseniz şaşırmayın.

Bütün bunlara ek olarak yem sektörü de sıkıntıda. Besicinin elinde besleyecek hayvan olmazsa, yem sektörü üretimini kime satacak? Son iki yıl yem fiyatları yerinde saysa da zaten öneki dönemlerde yeterince arttığı için üretici ciddi sıkıntı yaşıyor. İthalatın en etkin şekilde gözden geçirilip, bu anlamdaki hayvan ithalatının durdurulması lazım. İşler hiç iyi gitmiyor, korkarım ki Türkiye hızla kronik ithalatçı olma yolunda ilerliyor.

Özelleştirilmesine karşı çıktığınız EBK şimdi piyasayı düzenlemeye çalışıyor, zaten EBK'nın elde kalan tesislerinin özelleştirilmesinden de vazgeçildi.

Bu  süreçte ilk defa üretici iyi kötü ürünü para etmeye başladığı zaman, Et ve Balık Kurumu'nun devreye girmesi, arz talep dengesini koruma gibi üzerine düşeni yapma gayretini de doğru buluyoruz. Bana göre bu dönemde yapılan en doğru iş EBK'nın özelleştirme kapsamından çıkartılıp piyasadaki yerini alması doğru bir karardı.

Piyasaya iyi kötü girmeye başlamıştı. Fakat et lobileri, belli güçlü kesimler EBK'nın devre dışı kalması için ellerinden geleni yapmaya başladılar. EBK'nın piyasaya girip hayvan alımında ciddi tepkiler koydular. Bu baskılardan dolayı EBK geri adım attı. Kesim fiyatını 12 liraya kadar düşürdü. Türkiye'de belirleyici bir hayvan borsası yok. Buğday borsası gibi borsalar yok. Onun için şu anda besici ister istemez serbest piyasada oluşan fiyata göre hayvanını kestirmek zorunda kalıyor. Bu da belli bir noktada olumsuzlukları beraberinde getiriyor. Eğer EBK piyasada sağlıklı güvenli şekilde otorite kurabilseydi,  hem fiyatların aşırı yükselmesi önlenirdi, hem de üreticiye sahip çıkabilirdi. Ancak şu anda EBK refleksini kaybetmiş, sadece piyasayı izliyor. Böyle da garip bir durumla karşı karşıyayız.

Yem fiyatları konusunda da Bakan bey açıklama yapmış "et fiyatlarını yem yükseltiyor " diye. Tamam EBK özelleştirme kapsamından çıkarılarak yeniden faaliyete geçti, ondan önce Türkiye'de süt fiyatlarının dengelenmesi için Süt Endüstrisi Kurumu, yem fiyatlarının dengelenmesi için Türkiye Yem Sanayi vardı. Bunların da tekrar canlandırılması lazım.

'DİR kapsamında buğday ithalatının yasaklanması olumlu'

Gelelim hububat meselesine. Tarım Bakanı Eker geçtiğimiz hafta fiyatları açıkladı, üreticiden çok fazla tepki gelmedi,  siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Buğday normal koşullarda enflasyon oranında bir artış verdiler. Ton başına 550 lira verdiler. Açıklanan 50 kuruş primle birlikte toplam fiyat 600 liraya ulaştı. Aslında 50 lira daha prim verilseydi en azından küçük de olsa kurtarabilirdi. Tarımsal girdi enflasyonunda yüzde 16-17 fiyat artışı var. Eğer yüzde 6 daha fazla fiyatı artırsalardı, fiyat kurtarırdı. Ancak bu sene bizim de desteklediğimiz olumlu bir şey var. Her yıl Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ithalat yapılıyordu. Bu yıl ithalatın kapanmasına karar verdiler. Yurtiçinde fiyatların düşmesini önleyen ciddi bir tedbirdir. Bunun desteklenmesi gerekir. Çok doğru bir karar olarak düşünüyoruz.

Bu yılki rekolte konusunda ise TMO ile aynı düşünmüyoruz. Bizim dediğimiz haklı çıkacak gibi görünüyor. Bizim şimdiki izlenimimiz 19-20 milyon ton aralında olacağıdır. Şu anda Çukurova'da düzensiz yağmurdan dolayı verim kaybı var. İç Anadolu'da kuraklık var.  Güneydoğu'da üretimin ciddi şekilde düşme eğiliminde olduğu belirtiliyor. Bana göre en iyi koşullarda 19 milyon ton üretim bile kötü değildir. Çünkü bize lazım olan miktar 18 milyon ton. Türkiye'de yeteri miktarda üretim yapılıyor.

Ayrıca destekleme primi her bölgeye 50 lira olarak eşit veriliyor. Çukurova'daki verimle, Trakya'daki verim, İç Anadolu ile Güneydoğu verimi bir değil. Bize göre bölgesel anlamda verim farklılıkları gözetilerek prim verilseydi bilimsel olarak daha doğru olurdu.

'Havzaların belirlenmesi yeterli değil'

Havza bazlı destekleme modelini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Havza bazlı üretim modeli, doğru bir model yani biz tarımcıların doğru bulduğu bir modeldir. Bu model anlayış olarak doğru bir uygulama. Desteklerin böyle bir modelle verilmesini olumlu buluyorum. Ancak havzaların belirlenmiş olması her şeyi çözmüyor. Bizim gördüğümüz birtakım stratejik ürünlerin bu kapsama alınmadığını görüyoruz. Havza bazlı üretim modelinde meyve, sebze anlamında üretim haritası çıkarılmamış, fındık, pancar gibi stratejik ürünler bölgesel anlamda tespit edilerek kapsama sokulmamış, burada fındık ve pancar göz ardı edildi gibi sorular aklımıza geliyor. Burada mühim olan bu modelin stratejik anlamda Türkiye'nin koşullarına uygun, doğru bir şekilde hayata geçirilmesidir. Bu tespitler, üretim havzaları Türkiye gerçeklerine uygun şekilde yerli yerine oturtulursa, iyi sonuç alınabilir. Ancak tespitten öteye geçmezse sıkıntı olabilir. Mühim olan tarıma ayrılan kaynakların Türkiye koşullarına uygun ve yeterli olması. Tarım Kanunu'na göre tarıma ayrılan kaynaklar, GSMH'nin en az yüzde 1'i oranında olmalı. Oysa bunun ancak yüzde 50'sinin karşılanabildiğini görüyoruz. Bir defa tarıma ayrılan kaynakların artırılarak bu eksikliğin giderilmesi lazım.

Ayrıntılardaki İbrahim Yetkin

Ferit B.Parlak

Tarım ve hayvancılıkta plansızlığın sıkıntılarını çekiyoruz son iki yıldır.

Önce bakliyat ve hububat; sonra meyve ve sebze; şimdi de et fiyatları, düşen ihracat, artan ithalat plansızlığın göstergesi…

Aslında planlı olarak çok şey yapmışız!

Üreticimizi bilinçlendirmemiş, bilinçlenene de destek ve güven vermemişiz;

Üretici ile sanayiciyi ortak politikalarla bir araya getirmemiş, hatta birbirlerinden uzaklaştırmışız;

Kullanabileceğimiz bakir ve verimle arazileri üretime açmamış, mevcut arazileri de yanlış sulama ve ilaçlama gibi yöntemlerle verimsiz hale getirmişiz;

Ürün politikaları geliştirmemiş, arz fazlalığı nedeniyle bazı ürünleri depolarda çürütüp, yakıp, denize dökerken bazı ürünlerde arz yetersizliği nedeniyle dışa bağımlı hale gelmişiz…

* * *

Kötü gidişin göstergeleri olan Angus ithalatını ve tarım ürünlerindeki rekolte beklentilerini Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin ile konuştuk.

Karar alıcılara uyarı niteliğinde, "Et ithalatı fiyatı geçici düşürdü, tekrar yükselişe geçecek", "Son fiyat hareketleri bir çok besiciyi iflas ettirdi", "Kredi ödemelerinde sorun var, bankaların portföyünde arazi ve hayvan sayısı çoğalırsa şaşırmayın",  "EBK yetmez, yem sanayi ve SEK de yeniden canlandırılmalı", "Uyarılarımızı dikkate alıp, 3 yıl önce damızlık getirselerdi, bugün ithalata muhtaç olunmazdı", "Buğday rekoltesi 'düzensiz yağış' nedeniyle geçen yılın altında olur ama ihtiyacı karşılar" gibi yerinde ve düşündürücü tespitleri var Yetkin'in.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir