Fed ilk faiz artırımını ne zaman yapacak?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Erkin ŞAHİNÖZ

ABD ekonomisindeki toparlanma giderek daha fazla kendisini hissettirmeye başladı. Yüzyılın en büyük finansal krizlerinden biri olan 2008-2009 krizinden en çabuk ve en güçlü çıkan gelişmiş ülke ABD ekonomisi oldu. Haliyle de ABD Merkez Bankası Fed’in “bol” ve “ucuz” dolar likiditesini bitirmeye başladığı döneme girdik.

 Geçen haftayla birlikte ABD Merkez Bankası Fed’in yılda 8 defa yaptığı FOMC toplantılarından biri daha geride kaldı. Fed, tahvil alım programını 15 milyar dolarlık daha kesinti yaparak sonlandırdı. Böylelikle finansal sistemde dolar “bolluğu” yaratan mekanizma devre dışı bırakılmış oldu. 

Başta ABD ekonomisi olmak üzere dünya ekonomisi hesapta olmayan “negatif” bir büyüme şoku ile karşılaşmazsa Fed’in bundan sonraki normalleşme hamlesi faiz artışı yapmak olacaktır. Bu konudaki tartışmalar ve tahminler daha şimdiden gündemin ilk sırasına yerleşmiş durumda. 

Dile kolay… Ancak dünya ekonomisi ve global finansal piyasalar kabaca 9 yıl sonra ilk defa Fed’in faiz artırım sürecini sindirmeye çalışacak. Geçen hafta tahvil alım programını sonlandırarak “bol” dolar dönemini bitiren Fed 2015 yılı içinde de “ucuz” dolar dönemini kademeli bir şekilde bitirecek olan faiz artırımlarına başlayacak.

Bir önceki köşe yazımda riskin tanımı ve kategorilerini ele almış ve reel sektör için Fed riskinin ne anlama geleceğini detaylı bir şekilde işlemiştim. Yazımın bir sonraki aşamasına geçmeden önce kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum. Son yıllarda hem global piyasaları hem de gelişen ülke ekonomilerini ihya eden “bol” ve “ucuz” dolar döneminin bitmesi arzu edilen bir olay değildir. Haliyle de Fed riski kurumlar ve bireyler için “fırsat” değil “tehlike”dir. Olasılık-Etki matriksi çerçevesinden bakarsak Fed riskinin, “gerçekleşme olasılığı yüksek ve gerçekleştiğinde yaratacağı etki çok yüksek risk” kategorisinde olduğunu söyleyebiliriz. Fed riski kurumların ve bireylerin iradesi dışındadır. Olayın kaynağı kontrolünüzde değildir. O halde Fed riski “sistematik risk”tir. 

Yaklaşan ilk faiz artırımı takviminin özellikle gelişen ekonomileri ve piyasalarını hırpalaması, para birimlerinde hem yüksek oynaklık hem de değer kaybı baskısı yaratması beklenmeli. Reel sektör açısından euro-dolar paritesini, TL’nin Euro ve dolar karşısındaki değerini öngörebilmenin çok zor olacağı bir dönem olacak. Ne yazık ki bu riske bireyler ve kurumlar olarak hazır değiliz. Bankacılık dışı kesimin dövizde açık pozisyonu 190 milyar dolara yaklaşmış durumda. Halbuki Fed adımlarından kaynaklanacak kur riskini son derece “düşük maliyetle” yönetmek mümkün. Riskten korunma mekanizmalarını sonraki yazılarımda işleyeceğim. Yazımızın ana temasına dönelim. Fed ilk faiz artırımını ne zaman yapacak? 

Hem TV programlarımda hem de çeşitli mecralardaki yazılarımda Fed’in tahvil alım programını haftalık işsizlik sigortası başvurularının 300 bin kişinin altında kalıcılaşması halinde bitireceğini aktarmaktaydım. Her hafta açıklanan ve ABD ekonomisinin istihdam piyasasındaki gelişimini gösteren işsizlik sigortası başvuruları son dönemde 280-290 bin bölgesine yerleşti. Ve Fed de tereddüt etmeden tahvil alım programını geçen haftaki toplantısında sonlandırdı. 

İlk faiz artırımı içinse Fed’in baz alacağı gösterge işsizlik oranı olacaktır. En son açıklanan raporda ABD’de işsizlik oranı kriz öncesi dönemde görülen yüzde 5.9’a geriledi. Araştırma Grubu Direktörü olarak Fed’de çalıştığım dönemdeki “yuvarlak masa” toplantılarından Fed’in faiz artırım kararlarında literatürde “natural rate of unemployment/ doğal işsizlik oranı” olarak bilinen göstergeye çok fazla ağırlık verdiğini biliyorum. 

Doğal işsizlik oranı ekonominin konjonktürüne göre değişebiliyor. İçinde bulunduğumuz dönemde Fed’in kendi çalışmalarında doğal işsizlik oranının yüzde 5.5 düzeylerinde olduğu tahmin ediliyor. 

Doğal işsizlik oranını basitleştirerek aktarmamız gerekirse enfl asyon baskısı yaratmaya başlayacak işsizlik oranı eşiği olduğunu söyleyebiliriz. İşsizlik oranı bu düzeyin altına yerleşince ekonomide enflasyon baskısı oluşmaya başlar. Bu gözle bakınca eylül ayında yüzde 5.9 olarak açıklanan işsizlik oranının yüzde 5.5 eşiğine oldukça yaklaşmış olduğunu görüyoruz. İşsizlik oranındaki düşüş trendini bozacak bir negatif şok gelmediği sürece ABD ekonomisinde işsizlik oranının 2015’in ikinci çeyreği içinde yüzde 5.5 ve altına gerilemesi kuvvetle muhtemel.Fed’in de bu gelişmeye kayıtsız kalması mümkün olamaz. Haliyle de Fed’den ilk faiz artırımının önümüzdeki yılın ikinci yarısından ziyade ilk yarısında gelme olasılığı yüksek. 

Elbette Fed ilk faiz artırımını ansızın yapmayacaktır. Finansal piyasaları ve ekonomik birimleri hazırlamak için faiz artırımından bir iki ay önce “güçlü sinyal” verecektir. Sinyalin gelmesiyle de gelişen piyasaların zorlanacağı dönem başlayacaktır. Göz göre göre gelen bu riske karşı duyarsız kalmayalım. Riski yönetmek için düşük maliyetli finansal araçlardan yararlanalım. Devam edeceğim…

Bu konularda ilginizi çekebilir