Finans ve ticaretin potansiyel coğrafyası
DOÇ. DR.HÜSEYİN YILMAZ / BŞEÜ İ.İ.B.F Öğretim Üyesi
Bu yazıda finans ve ticaretin yakın gelecekteki yönelimi açıklanacaktır. ABD ve Kanada’dan oluşan Kuzey Amerika Kıtası ve Avrupa Birliği ve EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Antlaşması) ülkelerinden oluşan Britanya, Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İspanya, Portekiz, Danimarka ve İsveç gibi Avrupa Birliği ülkeleri ve İsviçre, İzlanda, Norveç gibi EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması) ülkeleri uluslararası ticaretin ve dolayısıyla uluslararası finansın en gelişmiş olduğu ülkelerdir. Nedenlerle farklı para birimleri kullanarak ticari işlemlerini yürütmektedir. Tarihsel açıdan bakıldığında gerçekten Kuzey Amerika Kıtası çoğunlukla Avrupa Kıtası'ndan göçlerle oluşmuştur. Dolayısıyla uluslararası ekonomi, uluslararası ticaret, uluslararası finans Avrupa ve kuzey Amerika kıtalarının her ikisinde de oldukça gelişmiştir.
Güney Amerika Kıtası’nda Arjantin, Brezilya, Şili, Meksika gibi büyüyen piyasalar olarak nitelendirilen ülkeler yer almaktadır. Güney Amerika ülkeleri sosyolojik ve kültürel açıdan incelenirken Brezilya’nın Portekizce ve diğer Güney Amerika ülkelerinin ise İspanyolca dilini konuştukları dikkate alınmalıdır. Ekonomik ve finansal açıdan ise Asya ülkelerinde olduğu gibi gelişim düzeyleri devam etmekle birlikte henüz tamamlamadığı söylenebilir. Dolayısıyla ekonomik ve finansal açıdan gelişme potansiyeli oldukça yüksektir denilebilir.
Afrika Kıtası'nda ise Güney Afrika Cumhuriyeti dışında Nijerya, Gana, Orta Afrika Cumhuriyeti, Gambiya vb. birçok ülkenin ekonomik ve finansal gelişim düzeyinin yeterli olmadığı bilinmektedir. Dolayısıyla bu kıtanın gelişme ve büyüme potansiyeli çok fazladır. Altın vb. çok değerli kaynaklarının tarihte sömürgeci ülkeler tarafından çıkartılarak kendi ülkelerine götürüldüğü bilinmektedir. Ancak tarım, turizm, eğitim vb. sektörlerde çok büyük fırsatların olduğunu tahmin etmek zor değildir. Uzakdoğu'da yakın tarihte oldukça önemli ekonomik ve finansal gelişmeler olmuş ve bu gelişim düzeyi daha da ilerlemeye devam etmektedir. Tayland, Singapur, Malezya, Güney Kore gibi ülkeler Asya Kaplanları olarak nitelendirilmiş ve uluslararası ticarette ve uluslararası finansta önemli gelişmeler kaydetmişlerdir. Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki kentleşme ve sanayileşme olguları ve dolayısıyla petrol tüketiminin artması Asya kıtasında ekonomik ve finansal hareketlilik düzeyinin artmasına neden olmuş ve bu süreç hala devam etmektedir. Dünya ulusal gelirinin yaklaşık 1/3’ ünü Çin Halk Cumhuriyeti'nin ürettiği bir gerçektir. Tüketici sayısının ABD’nin yaklaşık beş katı olduğu dikkate alınırsa önümüzdeki yıllarda Çin’in, ABD’nin dünyadaki ekonomik ve finansal üstünlüğünü ele geçirerek ABD’nin yerini alması olasılığı vardır. Uluslararası talep de dikkate alınırsa bu düşünce daha da güçlü hale gelecektir.
Ortadoğu ise petrol kaynakları açısından oldukça varlıklı olduğu halde gerçekte bu durumun da çok büyük ölçüde neden olduğu politik istikrarsızlıklar çok fazladır. Geçmişte Ortadoğu uluslararası stratejik mücadelelerinin en önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Günümüzde de bu durum devam etmektedir. Öncelikle politik risklerin yüksek olduğu bu bölgede finansal ve ekonomik gelişme, potansiyelin altında kalmaktadır. Arap İsrail anlaşmazlıklarının bölgede yıllardır devam etmesi de istikrarsızlık oluşturmakta, ekonominin ve finansın yeterli düzeyde gelişmesini engellemektedir. Son yıllarda gelişmiş ülkeler tarafından tasarlanan Büyük Ortadoğu ve Arap Baharı projeleri Ortadoğu’yu daha karmaşık hale getirmiş ülkelere demokrasi getirme yerine karmaşa getirmiştir. Bazı Afrika ülkelerinin yapısı gereği Mısır, Libya, Tunus, Suriye gibi ülkeler tarihsel gelenekleri nedeniyle demokrasiyi yeterince kavrayamamış ve tutunduramamışlardır. Ayrıca söz konusu demokrasinin dış güçler tarafından empoze edilerek takvime bağlanması bu ülkelerde yeterince kabul görmemiş ve algılanamamıştır. Örneğin, Mısır’daki demokrasi getirme çalışması önce gerçekleşmiş görünümü vermiş daha sonra diktatörlük ile sonuçlanmıştır. Libya, Tunus ve Suriye’de demokrasi getirme çalışmaları karmaşıklığa neden olmuş ve hala bu karmaşa devam etmektedir. Dolayısıyla ekonomik kalkınma ve finansal gelişmelere çok büyük engel oluşturmaktadır.
İran, İsrail ve Türkiye’yi içeren yakın Doğu da karmaşık politik sorunlara sahiptir. İran’ın kendi bölgesinde ve Ortadoğu'da güç oluşturmak istemesi, İsrail düşmanlığı ve Türkiye ile politik konularda bazı anlaşmazlıklar yaşaması ekonomik ve finansal yönden gereksiz harcamalara neden olmaktadır. İsrail’in daha barışçı olarak yürütebileceği Filistin sorununun çözümü konusunda daha sert hareket tarzını belirlemesi orta ve Yakın Doğu’da ve dünyada sempatisinin azalmasına neden olması sonucu ekonomik ve finansal sistemleri tam olarak gelişmemektedir. Ortadoğu ve yakın Doğu'daki siyasi sorunların çözümlenmesi finansal ve ticari potansiyeli artıracaktır. Sonuç olarak, yakın gelecekte ticaret ve finansın kalbi Asya, Güney Amerika ve Afrika kıtalarında daha hızlı atmaya devam edecektir.