”Fırat ve Kılıçdaroğlu bana söz verdiler”
Toptan, Fırat ve Kılıçdaroğlu'nun kendisine, birbirlerini incitecek söz ve davranışlardan kaçınacakları sözünü verdiklerini söyledi
ANKARA - Cumhurbaşkanı Vekili ve TBMM Başkanı Köksal Toptan, tansiyonun yükselmesinin, siyaset kurumuna genel olarak bir yararı olmadığını belirterek, "O üslubu çok yükselten kişilere de partilere de yararı yoktur.(Fırat ve Kılıçdaroğlu) en son bana, birbirlerini incitecek söz ve davranışlardan kaçınacakları sözünü verdiler" dedi.
Toptan, Kanal D'de Pamukkale Üniversitesinden canlı yayınlanan "Abbas Güçlü ile Genç Bakış" programına konuk oldu. Toptan, öğrencilerin Ergenekon, Deniz Feneri davası, terör, ekonomideki kriz ile siyasiler arasındaki üslup gibi sorularına cevap verdi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmanın tansiyonunun nasıl düşebileceğine ilişkin soru üzerine Toptan, "Siyasette üslup, demokratik bütün toplumlarda tarih boyu en çok üzerinde durulan, tartışılan konuların başında gelmektedir. Türkiye demokrasisi henüz istediğimiz düzeyde olmamasına rağmen yavaş yavaş yerleşmeye başlayan, demokratik geleneklerle çok kavgacı bir siyasi atmosferden, giderek karşılıklı konuşmak, birbirini dinlemek, hoşgörülü davranmak gibi olumlu noktaya gelmiştir. Son zamanlarda yükselen bir tansiyon var, bunun düşürülmesi gerekir" diye konuştu.
Siyasilere ve öğrencilere "yarın birbirinizin yüzüne bakamayacağınız söz ve davranışlardan kaçının" uyarısında bulunan Toptan, şunları söyledi:
"Siyaset kurumu, ülkenin sorunlarını çözmek, halkın dertlerine derman bulmak için yarışan topluluktur. Doğal olarak siyasi partiler kendi programları çerçevesinde, ülkenin sorunlarına çözüm bulmak için halktan destek istiyorlar. Bu desteği alabildiği oranda kimisi iktidar, kimisi muhalefet oluyor, yarış devam ediyor.
Tansiyonun yükselmesinin siyaset kurumuna genel olarak bir yararı yoktur. O üslubu çok yükselten kişilere de partilere de yararı yoktur. Çünkü, halkımız kavgayı sevmez, demokratik yarışı sever. Seçimlerde çok yüksek oranda katılım sağlar. Halk, siyasetçilerin kavgasından çok fazla hoşlanmaz. Zaman zaman parlamentomuzda laf atmalar olur, itiş kakış olur. Benim gözlemlediğim, bunları yapanların yeniden seçilip gelmesi çok kolay olmuyor. Ya halk ayıklama yapıyor ya da parti yöneticileri bu tür milletvekillerine prim vermiyor."
"Tartışmadan bende kaygı duymaya başladım"
Fırat ile Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmaya da değinen Toptan, "Giderek karşılıklı sözler o hale geldi ki herkes bundan üzüntü duydu, ben de şahsen kaygı duymaya başladım. Karşılıklı ithamlar, hem iki arkadaşımıza ciddi şekilde zarar verir, hem onların partilerine hem parlamentomuza zarar verir. Bugün 14.30'da basının karşısına geçerek, iddialarını söylemeye karar verdiler. Ben o üslubun devam edeceği kaygısı içinde herkese çağrıda bulundum. 'Yapmayın' dedim, 'üsluba dikkat edin' dedim. Bir takım temaslar da sağladım. En son bana, birbirlerini incitecek söz ve davranışlardan kaçınacakları sözünü verdiler" diye konuştu.
"Dokunulmazlıklar topyekun masaya yatırılmalı"
Toptan, milletvekilleri hakkındaki dokunulmazlık dosyalarının ne zaman işleme alınacağına yönelik soruyu cevaplandırırken, dünyadaki tüm yasama organlarında dokunulmazlık bulunduğunu söyledi. Bazı ülkelerde Türkiye'de de olduğu gibi sert ve katı dokunulmazlık bulunduğunu anlatan Toptan, "Dokunulmazlık, parlamenter sisteminin olmazsa olmazlarından biri" dedi. Toptan, Türkiye'de sadece milletvekillerinin dokunulmazlığı olmadığını, çaycı ve kapıcılar hariç büyük çoğunluğun dokunulmazlığı bulunduğunu belirtti.
Köksal Toptan, 31 yıldır parlamentoda olduğunu anımsatarak, şimdiye kadar hakkında tek bir dokunulmazlık dosyası bulunmadığını hatırlattı. Toptan, "Bazı milletvekili arkadaşların dokunulmazlık dosyalarına bakıyorum, trafik suçu, seçim suçu gibi ufak para cezası ödenerek giderilebilecek suçlar. Burada bence, 'sert dokunulmazlık'la 'yumuşak dokunulmazlık' arasında tercih yapılmalı. Türkiye, dokunulmazlık konusunu topyekun masaya yatırmalıdır. Anayasamızın öngördüğü katı dokunulmazlığa taraf değilim. Daha yumuşak bir dokunulmazlığı yerleştirmemiz lazım" diye konuştu.
Toptan, 1982 Anayasası yerine hak ve özgürlükler alanın daha da genişletilebileceği yeni bir anayasa yapılması gerektiğini vurgulayarak, kurulmasını önerdiği uzlaşma komisyonlarından birinin de Anayasa Uzlaşma Komisyonu olduğunu söyledi.
"Nükleer santral kurulmalı"
"Türkiye'de nükleer santral kurulmalı mı?" sorusuna cevap veren Toptan, kendisinin yeşil dostu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Nükleer santralı olmayan ülke sayısı çok az. Fransa'da benim bildiğim 20 tane nükleer santral var. Ermenistan'da çok eski teknolojiyle çalışan santral var. Nükleer santral tehdit veya tehlike ise etrafımızdaki ülkelerdeki nükleer santrallar nedeniyle zaten o risk altındayız.
Bugünkü imkanlarla çevreye zarar vermeden nükleer santral kurulabiliyor. Türkiye'nin ciddi şekilde buna ihtiyacı var. Türkiye, şu anda elektrik üretiminin yüzde 50'sini doğal gazdan elde ediyor. Bu da pahalıya mal oluyor. Bu kadar yüksek maliyetle elektrik üreten Türkiye'de, nükleer santral kurulmalıdır. Ama bu kurulurken en yeni teknoloji kullanarak, zarar, tehlike ve tehditler bertaraf edilmelidir."
"Öğrenci affına sıcak bakmıyorum"
TBMM Başkanı Toptan, bazı nedenlerden dolayı üniversitelerden ilişiği kesilmiş olan öğrenciler için yakın zamanda af getirilip getirilmeyeceği sorusuna, "Öğrenci affı zaman zaman gündeme geliyor. Doğrusunu isterseniz öğrenci affına ben de çok sıcak bakmıyorum" cevabını verdi.
Daha önce çıkarılan öğrenci aflarıyla dönen öğrencilerden, en fazla yüzde 5'inin başarılı olabildiğine dikkati çeken Toptan, "Öğrenci afları nedeniyle üniversitelerde, bu üniversiteleri yerleştirmede ciddi sorunlar yaşanabiliyor. Gündemde böyle bir düzenleme var. Umarım, öğrenci affıyla ilgili düzenleme Ekim veya Kasım ayında yasalaşır, bu öğrencilere yeni bir imkan tanınır. Ama, böyle bir imkan bir daha karşınıza gelmeyebilir. Sistem içerisinde üniversiteyi bitirecek performansı gösterin" diye konuştu.
Meslek liselerinin "çok tartışılan, ama çözüm bulunamayan bir sorun" olduğunu söyleyen Toptan, "Türkiyede kavga sebeplerinden biri de bu. Üniversiteler kendi kontenjanını kendileri tespit ediyor. Bunu yaparken altyapı şartlarına dikkat ediyorlar. Üniversitelere kimsenin 'şu kadar öğrenci alacaksınız' deme şansı yok. Pamukkale üniversitesi ne kadar öğrenci alabilirse o kadar alabilir. Ankara'da masa başında öğrenci sayısı artırılamaz. O öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak, en iyi eğitimi verecek olan üniversitelerin rektörü ve yöneticileridir" dedi.
Deniz Feneri davası
"Deniz Feneri davasıyla Türkiye'nin dünyanın dört bir yanına dilini ve kültürünü aktarmasının önü kesilmek istenmiyor mu?" sorusuna Toptan, "İddialar ciddi şekilde dile getiriliyor. Orada toplanan yardımların, makbuz karşılığı yardım yapanlara iade edilmesine, kalan paranın Kızılhaç'a teslim edilmesine karar verdi mahkeme. Biliyoruz ki bu yardımların çoğu makbuzsuz yapılan yardımlardır. Burada çok çeşitli senaryolar akla geliyor, sonucunu beklemek lazım. Türkiye'de de soruşturma devam ediyor. Beklememiz lazım" dedi. Toptan, Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin soruları da cevaplandırdı. Toptan, şunları kaydetti:
"AB üyesi olmak için kimliğimizi alıp bir tarafa atmamamız lazım. Yozlaşmadan, uzlaşmalıyız. Biz AB üyesi olacaksak olmalıyız, ama kendi özümüzden, kimliğimizden kesinlikle ödün vermemeliyiz. Üye olmayabiliriz, hedeflediğimiz modernleşmemizdir. Biz AB standartlarını yakaladığımız gün AB üyesi olsak da olmasak da önemli değil. Standartları yakalamak için uğraşmamız gerekir. Biz kendi kültürümüzü korursak, AB'ye katkı sağlarız. Yoksa sıradan bir AB üyesi olma peşinde değil Türkiye."