Gıda güvenliği için herkes 'türetici' olmalı
50 sivil platformun yazdığı Sivil Manifesto'da, gıda güvenliğinin en önemli adımı olarak, üretici-tüketici bağının güçlenmesi, yani herkesin “türetici” olması gösterildi
İSTANBUL - Türkiye’de gıda ve biyolojik çeşitlilik konusunda faaliyet gösteren 50 civarı sivil platform ve örgütün bir araya gelip kaleme aldığı Sivil Manifesto, 18.IFOAM Dünya Organik Kongre’sinde okundu. Manifesto, gerçek gıdaya ulaşım ve sürdürülebilir bir gelecek için yapılması gerekenlerin bir özeti.
“Kent-Kır İlişkisinde Ekolojik Dönüşümü Yakalamak İçin” temalı Sivil Manifesto, gıda güvenliğinden tarımsal biyolojik çeşitliliğe, üretici ve tüketicilerin bilgilenme ihtiyacından sağlıklı gıdaya erişimine kadar pek çok konuda, üretim ve tüketim yöntem ve ilişkilerinin yeniden tanımlanması gerekliliğinden yola çıkarak hazırlandı. Manifestoda, gıda güvenliğinin sağlanmasının en önemli adımlarından birinin, üretici ve tüketici arasındaki bağların güçlendirilmesi, yani herkesin “türetici” olmasıyla mümkün olabileceği belirtildi. Manifestoda “türetici” şöyle tanımlandı: “Sadece tüketmekle kalmayıp, aynı zamanda üreticiye destek olan ve üretimin tüm süreçlerinden haberdar olarak bu süreçleri denetleyen ve/veya katılan bireyler.”
Manifesto’dan bazı bölümler şöyle:
●Tüketim toplumu olmanın getirdiği yaşam tarzını doğa dostu ve adil bir yapıya dönüştürmek isteyen, doğal kaynakların ve yabani türlerin tükenişinden endişe duyan, kültürel değerlere sahip çıkan, küçük üreticiyi destekleyen, gıda zincirinde sorumluluk almak isteyen bireyler olarak, soframıza gelen gıdalar ve üretim süreçleriyle daha yakın bir bağ kurmak istiyoruz. Bunun, üreticilerle tüketiciler arasındaki bağların güçlendirilmesiyle, yani herkesin türetici olmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
●Yerel kaynakların değerlendirildiği, üreticiyle tüketici arasındaki kopukluğun giderildiği; hem kırsalda, hem de kentlerde kendine yeten yerel, doğa dostu alternatif ekonomilerin acilen geliştirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması gereklidir.
●Ekolojik yaşam bilgisi, okuldan hastaneye toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Hem içerik, hem de uygulama konusunda sivil örgütler ile işbirliği yapılmalıdır.
●Yerelliğe önem veren ve küçük çiftçiyi koruyan modeller çoğaltılmalıdır. Üretici ve tüketicinin doğrudan ilişki kurabileceği yapıların oluşturulması konusunda yasal düzenlemelerin yapılması için sivil örgütlerden gelecek öneriler dikkate alınmalıdır.
●Dönüşüm sürecinin kalıcı hale gelmesi ve güçlenmesi için kırsalda, üretimde büyük rol oynayan kadınların dönüştürücü etkilerinin, sürece daha fazla katılması sağlanmalı, yerel-kırsal ekonomi içindeki konumu desteklenmelidir.