GİTES ile sanayide vites büyüteceğiz

Çağlayan, TOBB, TÜSİAD, TİM, MÜSİAD, TUSKON ve diğer sektör temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, "Girdi Tedarik Stratejisi"ni açıkladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, "Oluşturduğumuz ihracata dönük üretim stratejisi ve girdi tedarik stratejisi ile Türkiye'nin sanayi üretiminin vitesini büyüteceğiz" dedi.

Çağlayan, TOBB, TÜSİAD, TİM, MÜSİAD, TUSKON ve diğer sektör temsilcileriyle birlikte düzenlediği basın toplantısında, "Girdi Tedarik Stratejisi"ni (GİTES) açıkladı.

Cari açığın oldukça önemli bir hale geldiğini ifade eden Çağlayan, dünyada petrol fiyatlarının yükselme eğiliminde olmasının da cari açık üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini söyledi.

İlk 10 ekonomiden biri olacağız

Çağlayan, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2011 yılı programında yer alan GİTES'in, sektör sanayi stratejileri ile de bütünlüğünün sağlanması yönünde çalışmalara devam edildiğini söyledi.

Bakan Çağlayan, ''İnşallah sene sonuna kadar tüm sektörlere ilişkin çalışmanın tamamlanmasıyla, enerji dışı tüm ara mallarına ilişkin somut ve kısa-orta dönemde uygulanabilir politika önerilerini içeren girdi tedarik stratejimiz bütünüyle ortaya çıkacaktır.

Oluşturduğumuz ihracata dönük üretim stratejisi ve girdi tedarik stratejisi ile Türkiye'nin sanayi üretiminin vitesini büyüteceğiz. Bu sayede ürettiğini ihraç ederek, yüksek katma değer sağlayarak, cari açığını azaltacak ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelecektir'' diye konuştu.

Doğrudan cari açık sorununa çözüm getirecek

Bakan Çağlayan, GİTES'in ara malı ithalatına bağımlılığı azaltmak suretiyle doğrudan cari açık sorununa da çözüm getirecek nitelikte olacağını vurguladı.

2010 yılında 48,6 milyar dolar cari açığın, gündemlerinin en önemli konusu olduğunu ifade eden Bakan Çağlayan, "Petrol fiyatlarının artmaya devam etmesi ister istemez cari açık üzerinde olumsuz etkisini gösterecektir. Petrolün yoğun olduğu bölgelerde artan olaylardan dolayı bunu çok daha fazla yüksek maliyetlere gelmesi ve petrol ithalatına direkt 10 milyar dolar ilave bir yük getireceği tartışmasız hepimizin malumu" dedi.

İthalata kapımızı kapatmak mümkün değil

Sadece ihracat yapıp ithalata kapıyı kapatmanın da mümkün olmadığını söyleyen Çağlayan, "Türkiye'de sanayi üretimi ile ara malı ithalatı arasında yüzde 86 düzeyinde bir paralellik vardır. 2010 yıl itibariyle ara malı ithalatı toplam ithalatın yüzde 71'ini, enerji dışı ara malı ithalatı ise toplam ithalatın yüzde 64'ünü oluşturuyor. Bu rakamlar bize bu konunun ne kadar önemli olduğunu çok net bir şekilde gösteriyor. Ara malı ithalatı önemli ama ülkemize daha fazla katma değer bırakmak, ithalat bağımlılığını azaltmak, girdi tedarikinde güvenli ve sürekliliği sağlamak ondan çok çok daha önemlidir" diye konuştu.

Ana hedefler; güvenlik, maliyette etkinlik ve ihracatta rekabet 

Girdi Tedarik Stratejisi'nin 3 ana hedefinin tedarikte güvenlik, maliyette etkinlik ve ihracatta rekabet olduğunu bildiren Bakan Çağlayan, programı kısa, orta ve uzun bir dönem olarak belirlediklerini, kısa dönemde ihracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli girdi tedariki açısından izlenecek yol haritası oluşturmak, orta ve uzun dönemde ise ihracatın ara malı ithalatına olan bağımlılığı azaltacak, yurt içinde ara malını daha fazla üretecek, kaynak verimliliğini ve daha fazla katma değerin yurt içinde kalmasını sağlayacak nitelikte politikalar geliştirmenin hedeflendiğini kaydetti.

Zafer Çağlayan, "Bundan sonra teşvik sistemleri de girdi tedarik stratejisinin çıkmış olduğu bulgulara göre yapılacaktır. Bu, sanayi stratejisi ile beraber ortak bir bileşen olarak ortaya çıkacaktır" dedi.

2011 sonuna kadar tüm sektörler bitecek

Yurt dışına yönelen Türk yatırımcılarını, ihtiyaç duyulan girdi alanlarına yönlendirmek, bölgesel dış ticaret stratejilerine, serbest ticaret ve tercihli ticaret anlaşmalarına girdi tedariki konusunu yansıtmanın önem arz edeceğini vurgulayan Çağlayan, bu çerçevede DTM'nin Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü'nün veri tabanı oluşturduğunu, tüm müsteşarlık birimlerinin katılım sağladığı ara malı ithalatındaki paylarına göre oluşan sektörel çalışma gruplarının stratejiye ilişkin bir ön rapor hazırladığını, bu raporun Başbakan'ın genelgesi ile oluşturulan İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu'nun 12 Temmuz 2010 tarihli ilk toplantısında gündeme getirildiğini anlattı.

Zafer Çağlayan, sektörel bazlı çalışmalara, demir-çelik sanayi ile başlandığını, otomotiv ve makine sektörleri ile devam edildiğini, önümüzdeki dönemde de kimya, tekstil, tarım ve gıda sektörlerinin ele alınacağını bildirdi.

Çağlayan, "2011 yılı sonuna kadar belirlemiş olduğumuz tüm sektörleri bitireceğiz. Bitirdikten sonra Türkiye'nin yeni dönemdeki yatırım ve üretim destek sistemi bu stratejide belirtilen durumlar göz önüne alınarak yapılacaktır" diye konuştu.

@page@

Demir - çelik üretimini en çok artıran 3. ülkeyiz

İlk çalışmaları demir-çelik sektöründe yaptıklarını belirten Bakan Çağlayan, şöyle devam etti:

"Türkiye 2000-2010 yılları arasında Çin ve Hindistan'dan sonra çelik üretimini dünyada en çok artıran üçüncü ülke konumunda. Ülkemiz, 2010 yılı itibariyle ürettiği ham çelik miktarıyla dünyanın 10. büyük üreticisi konumuna gelmiş ve dünyadaki payını yüzde 1,7'den yüzde 2,1'e çıkarmıştır. Sektörün kronik sorunu olan yassı çelikteki kapasite yetersizliği, son yıllarda devreye giren ve yakın zamanda devreye girecek olan kapasitelere bağlı olarak ortadan kalkacak ve ülkemiz önümüzdeki dönemde net ihracatçı konumuna gelebilecektir."

Enerjiden sonra en önemli ithal ara malı kalemi hurda

Sektörün değer itibariyle en önemli girdisi konumundaki hurdanın bugün Türkiye'nin enerji hariç en önemli ithal ara malı kalemi olduğuna dikkati çeken Bakan Çağlayan, şunları kaydetti:

"Türkiye, 2008 yılında 9 milyar dolarlık, 2010 yılında ise 7 milyar dolarlık hurda ithal etmiştir. Bu tutarlar 2008 ve 2010 yılları için Türkiye'nin dış ticaret açığının sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 10, cari işlemler açığının ise yüzde 21 ve yüzde 15'ine denk gelmektedir. Dolayısıyla bu alanda sağlanabilecek küçük çaplı bir maliyet tasarrufu dahi yalnız sektör firmalarımızın rekabet gücüne büyük katkısı açısından değil, tek başına makroekonomik değerler açısından da son derece faydalı olacaktır.

Hurda ihtiyacı artacak

İzleyen dönemde devreye girmesi planlanan yeni yatırımlar ve kapasite artışları, hurda ihtiyacının artacağını ve yurt içi arzın sınırlı olması nedeniyle açığın büyüyeceğini göstermektedir. Mevcut kapasite kullanım oranları üzerinden yaklaşık 23 milyon ton hurda kullanımının, 2015 yılında 34 milyon tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sektörün rekabet gücü açısından bu denli önemli olan hurdada ülkemiz, dünyada demir-çelik hurda yeterlilik oranı en düşük, ithalata bağımlılığı ise en yüksek ülkedir.

Hurda konusunda bir diğer çok önemli husus da iç kaynağın geliştirilmesidir. Sektör yılda yaklaşık 5 milyon ton hurdayı yurt içinden karşılamakta, iç kaynağın en iyi şekilde değerlendirilebilmesi halinde bugün bile bunun 10 milyon tona çıkarılabileceği öngörülmektedir. 5 yerine 10 milyon ton hurdanın yurt içinden karşılanması, cari fiyatlardan yaklaşık 2,5 milyar dolarlık kaynağın yurt içinde kalması anlamına gelmektedir."

İçişleri Bakanlığı aracılığıyla 81 ilin valiliğine gerekli yazıların gönderildiğini anlatan Çağlayan, Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar bu konuda bir eylem planı belirlenerek, yurt içi hurda tedarikinde bu işin öneminin kapsamlı bir şekilde ele alınmaya başlandığını belirtti.

Çağlayan, "Ümit ediyoruz ki bu konu bir yılda 2,5 milyar dolarımızın Türkiye'de kalmasını sağlayacak ve ithalat bağımlılığımızı azaltacak önemli bir faktör olacaktır" dedi.

Yüksek maliyetli zenginleştirme tesisleri kurulmalı

2010 yılında gerek demir cevherinde gerek koklaşabilir taşkömüründe birer milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildiğine işaret eden Çağlayan, sektörün diğer önemli girdisi olan koklaşabilir taşkömürünün tedarikinde görülen dışa bağımlılığın benzer sorun yarattığına dikkati çekti.

Çağlayan, "Türkiye'de halihazırda işletilen ya da işletilebilir nitelikteki 31 yatakta toplam 113 milyon ton cevher rezervi bulunmaktadır. Ekonomik olarak işletilebilir demir kaynaklarımız, ülkemiz cevher talebini ancak 10 yıl karşılayabilecek düzeydedir. Bu çerçevede ülkemiz entegre demir çelik fabrikalarının yıllık 11-12 milyon ton demir cevheri ihtiyacına karşılık, yurt içinde 5 milyon ton civarında demir cevheri üretilmektedir. Halihazırda koklaşabilir kömür yurt içi üretimi, sektör ihtiyacının sadece yüzde 8-10'unu karşılayabiliyor" diye konuştu.

Çalışmalar sonucunda yurt içinde maden rezervi tespit çalışmaları, teknik inceleme ve analizlerine hız verilmesi; lojistik altyapının geliştirilmesi ve işletilemeyen sorunlu yatakların işletilebilmesi için yüksek maliyetli zenginleştirme tesislerinin kurulması ihtiyacının ön plana çıktığını belirten Çağlayan, bu unsurlardan lojistik altyapı konusunun tüm sektörlerin girdi tedariki için önem taşıması itibarıyla GİTES kapsamında müstakil bir başlık olarak ayrıca ele alındığını ifade etti.

Çağlayan, "Öte yandan, yüksek maliyetli yapısı nedeniyle kurulamayan ve uluslararası mükellefiyetlerimiz nedeniyle devlet yardımı verilemeyen zenginleştirme tesislerine, mükellefiyetlerimize halel getirmeden devlet yardımı verilebilmesini teminen yoğun temaslar başlattığımızı belirtmek isterim" dedi.

Türk demir-çelik sektörünün kullandığı ana ferro-alyajlardan hiçbirinin Türkiye'de üretimi bulunmaması nedeniyle 2010 yılı itibarıyla sektör ihtiyacı paralelinde 650 milyon dolarlık ferro-alyaj ithal edildiğini söyleyen Çağlayan, "Ülkemizde elektrod üretimi de bulunmamaktadır. Refrakter üretimi bulunmakla birlikte, ana girdisi fused-manyezitteki yüksek enerji kullanımı, bu alanda mevcut kapasitenin yeterince kullanımına ve ilave yatırıma imkan vermemektedir" dedi.

500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşırız

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, "Böyle devam edersek, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine muhtemelen ulaşabiliriz ama ithalatımız da 750-800 milyar dolara çıkmış olur" dedi.

Küçük, "Girdi Tedarik Stratejisi"ni (GİTES) açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, demir-çelik, otomotiv ve makine sektörlerine öncelik verilmesini doğru bir başlangıç olarak gördüklerini söyledi.

Sanayi ürünü ihracatı bir artarken, sanayi aramalı ithalatının üç artmasının, yaşanan sıkıntının açık bir göstergesi olduğuna işaret eden Küçük, "Böyle devam edersek, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine muhtemelen ulaşabiliriz ama ithalatımız da 750-800 milyar dolara çıkmış olur. Böylece, 250 milyar doları geçen bir dış ticaret açığı ile karşı karşıya kalırız ki bu durum ekonomik istikrarımız ve büyümemiz için ciddi tehdit oluşturur" dedi.

Tanıl Küçük, "Girdi Tedarik Strateji çalışmasına büyük önem veriyoruz. Alt sektör için hazırlanacak olan girdi tedarik stratejisi ve girdi tedarik önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz" dedi.

Ara malı içeride üreteceğiz

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi de konuşmasında, Girdi Tedarik Stratejisi'nin Türkiye'nin kronikleşmiş dış ticaret açığı sorunu göz önüne alındığında büyük önem taşıdığını vurguladı.

Türkiye ekonomisi büyüdükçe, geliştikçe ithalata olan ihtiyacının da arttığını, buradaki temel sıkıntının ara malları konusunda Türkiye'nin rekabetçi üretim koşullarını tam sağlayamaması olduğunu belirten Büyükekşi, şunları kaydetti:

"Türkiye'de ara malı ithalatı ile sanayi üretimi arasında yüzde 82 düzeyinde anlamlı bir ilişki var. Aynı şekilde ara malı ithalatı ile ihracat arasında da doğrudan ve anlamlı bir ilişki var. Buradan çıkan sonuç şu: Üretim için, ihracat için ithalat yapmak zorundayız. Böyle yapısal bir sorun oldukça da cari açık sorunumuz hep olacak. Sanayici olmaktan, ihracat yapmaktan vazgeçmeyeceğimize göre yapacağımız çok açık. Ara malı ithalatı ihtiyacımızı azaltacağız. Ara malını içeride üreteceğiz. Aynı zamanda da katma değer üretmeye ağırlık vereceğiz."

Hedef 1 trilyon dolarlık dış ticaret

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise bugün çok önemli bir stratejinin açıklandığını kaydetti.

Hisarcıklıoğlu, "Hedefimiz var bizim. 2023 yılında 500 milyar ihracat diyoruz. Bir stratejiniz olmazsa 500 milyar dolar ihracat yaparsınız 750 milyar dolar da ithalat yaparsınız. Bu sebeple aradaki 250 milyar doları nasıl kapatacağız, nasıl finanse edeceğiz diye geleceğimizden kaygı duyarız. Bunun  ana amacı yani 500 milyar dolarlık ihracat yapacaksak, 500 milyar dolarlık ithalatla 1 trilyon dolarlık dış ticaret rakamına ulaşmak... İşte hedef bu" dedi.

Enerji maliyetlerine dikkat

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar ise şunları söyledi:  

"Özellikle demir çelik, otomotiv ve makine üretimiyle ilgili sektörlere bakıldığında diğer bir önemli girdi enerji maliyetleri. Türkiye'de enerji en pahalı ulaşılabilir ürünlerin içindedir. Hammadde girdi maliyetlerinin bir elementidir. Dolayısıyla burada orta vadeli stratejiler öngörülürken, ne kadar hangi fiyat seviyesinde üretime bu enerjinin tedarik hammaddesi olarak verilebileceği, ülkemizin de rekabetini sürdürebilmek anlamında son derece önemlidir."

Ali Kibar, Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen, deniz ulaşımının yeterince kullanılamadığını vurgulayarak, daha büyük hacimdeki ürünlerin tesislere ulaşma ortamının daha iyileştirilmesi adına lojistik yatırımlarının da bu kapsamda daha etkili değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Bu konularda ilginizi çekebilir