Global ekonomik krizin yeni dönemine hazırlanırken...

Gence KAYACIK / Kurumsal Finansman Uzmanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Esas itibariyle 2007 Ağustos ayında finansal sektörler kaynaklı olarak başlayan, global ekonomik kriz çerçevesinde halen çözümlenemeyen Avrupa borç krizi, global ekonomideki büyüme hızında yavaşlama gibi sorunların şiddetini arttırması önümüzdeki sonbahar - kış döneminin bu krizin başlangıcından beri geçecek en zor dönem olacağını göstermektedir.
 

Bu noktada, TC Merkez Bankası tarafından açıklanan "Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Kredi Borcu" verilerine göre Haziran 2012 itibariyle finansal olmayan kuruluşların 3 milyar 797 milyon 16 bin dolarlık kısa vadeli borcunun 73 milyon 730 bin dolarlık kısmının yabancı resmi alacaklılara, 3 milyar 723 milyon 286 bin dolarlık kısmının yabancı özel alacaklılara ve 79 milyar 658 milyon 35 bin dolarlık uzun vadeli borcunun 3 milyar 645 milyon 550 bin dolarlık kısmının yabancı resmi alacaklılara, 75 milyar 806 milyon 263 bin dolarlık kısmının yabancı resmi alacaklılara, 206 milyon 222 bin dolarlık kısmının ise yabancı tahvil alacaklılarına olduğu göz önüne alınarak ve 2008 Eylül ayında Lehman Brothers'ın batışı sonrasında yabancı bankalara kullandırılan devasa boyutlardaki kurtarma paketlerinin devreye girmesi ile yaşananlardan dersler çıkarılarak ekonomimizin selameti için proaktif stratejiler geliştirilmesi elzemdir.


Hatırlanacağı üzere; ticari bankacılık ile yatırım bankacılığının tek bir bünyede birleştiği dev yabancı bankaların eylemleri sonucu 2007 Ağustos ayında global ekonomik kriz patlak verdi. Özellikle 2000 yılı sonrasında, o güne kadar geçen onlarca yılda elde edilen bankacılık deneyimleri sonucu ortaya çıkmış "uluslararası finans piyasalarında geçerli olan teamüllere" aykırı her türlü işlemi dizayn eden, elde edecekleri yüksek meblağlı primler uğruna yatırımcılarını-derecelendirme kuruluşlarını-denetçilerini-müşterilerini ve diğer üçüncü tarafları her türlü zarara uğratmaktan çekinmeyen, bu eylemleri için Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin finansal sektörler düzenleme - denetleme kurumları olan Federal Deposit Insurance Corporation (FDIC), Securities and Exchange Commission (SEC) ve Financial Services Authority (FSA)'e hergün ifade veren, her türlü usulsüzlük soruşturmasına tabi olan dev yabancı bankaların kendi eylemleri kaynaklı dünya finans piyasalarındaki çöküş sonucu çok büyük zararlar yazdıkları anlaşılmış, ve bu dev yabancı bankalar ancak kendi hazinelerinin yardım ve müdahaleleri ile ayakta kalabilmişlerdir. Akabinde de doğal olarak, devlet hazineleri, kurtarma paketlerinden faydalandırdığı yabancı bankaların kısa sürede belirli sermaye rasyolarını tutturmalarını talep etmiştir.
 

Bu sebeple ortaya çıkan acil nakit sıkıntısı problemlerini çözmek için yabancı bankalarda, -kendi terminolojileriyle-, "medeni ve gayri-medeni tüm yolları kullanarak maksimum tahsilat yapma" yolunu seçmişlerdir. Basına da yansıdığı gibi, 2008 sonbahar - 2009 kış döneminde yabancı bankaların bu kapsamda izlediği "medeni yol"; vadesi gelmemiş alacaklarını erken tahsil etmek için likit olduğunu bildikleri borçlularını "teknik sebeplere" dayanarak mütemerrit ilan ettikten sonra alacak davaları açmak şeklinde görülmüştür.

İzledikleri "gayri-medeni yollar" ise, devam eden alacak davalarında mahkeme nezdinde olumsuz kanaat oluşturmak ve borçlular üzerinde baskı yaratmak adına finansal sektörler düzenleme - denetleme kurumlarına ve savcılıklara "çeşitli sebepler" ileri sürerek suç duyurularında bulunmak - soruşturmalar açılmasını sağlamak, ve devam eden hukuki süreçlerin seyrini etkilemek için, -kendi terminolojileriyle-, "siyaset ve ekonomi çevreleri nezdinde girişimde bulunarak Türkiye'deki tek taraflılığı kırması" görevi verdikleri danışmanlar istihdam etmek şeklinde görülmüştür.    
 

Kendi eylemlerinin neler olduğunu ve bunların sonuçlarının neler olabileceğini çok iyi bilen yabancı bankalar "bankanın bir çalışanının, bankanın mali tablolarında yeni açıklamalar yapmasını gerektirmek, önemli bir finansal zarara sebep olmak veya bankanın veya herhangi bir işinin itibarına zarar vermek gibi bankaya zararlı faaliyetlerde bulunması halinde kullanılacak, yıl sonu ücretlerinden primlerin ertelenmesi ile oluşturulmuş yeni bir karşılık" (clawback provision) ayırmaya aynı dönemde başlamışlardır.
 

Sonuç olarak; şu anda tüm dünya ekonomilerini temellerinden sarsan global ekonomik krize sebebiyet veren eylemlerine ilave olarak LİBOR'un belirlenmesinde manipülasyon yaptıkları yakın zamanda anlaşılan ve bu yüzden başlatılan yeni soruşturmalar kapsamında "kurumsal kültürlerinin derinden kusurlu" olduğu tespit edilen yabancı bankaların krizin bu aşamasında karşılaşacakları sermaye ihtiyacını karşılamak için daha önce başvurdukları metotlara daha şiddetli şekilde başvurmayacakları düşünülemez bile.

Bu yüzden, önümüzdeki zor dönemde yabancı bankaların Türk özel sektörüne karşı alacakları her türlü benzer aksiyona karşı; BDDK ve SPK kendilerine yapılacak soruşturma başvurularını hızla sonuçlandıracak ve hemen akabinde muadilleri nezdinde refleks verecek şekilde organizasyonlarını geliştirmeli ve muadilleri tarafından yabancı bankaların ülkemizdeki eylemlerinin soruşturulmasını sağlayacak şekilde hazırlıklı olmalıdır. Bu kapsamda, savcılarımızda yapay olarak yaratılan bu ticari ihtilaflarda avantaj sağlamak adına yabancı bankalar tarafından kendilerine yapılan çeşitli içerikli suç soruşturmalarını ivedilikle sonuçlandırmalı ve hatta  TCK'nın 271'inci maddesi kapsamında karşı soruşturmalar başlatmalıdırlar.