Gül de Norveç modelini işaret etti

Cumhurbaşkanı Gül, Der Standard gazetesine verdiği röportajda "Türk halkı da belki Norveç gibi AB üyeliğine 'hayır' diyecektir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avusturya'nın Der Standard gazetesine verdiği mülakatta "Türk halkı belki de AB üyeliğine 'hayır' diyecektir, tıpkı Norveç halkının yaptığı gibi" dedi.

Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamaya göre Gül, pazartesi günü başlayacağı Avusturya ziyareti öncesi ülkenin önde gelen 3 gazetesi Kurier, Die Presse ve Der Standard'a mülakat verdi.

Türkiye'nin AB üyeliği başta olmak üzere Türk dış politikası, iç siyasi gelişmeler ve ülke vizyonuna ilişkin konulardaki görüşlerini paylaşan Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamaları, söz konusu gazetelerin manşetlerinden okuyucuya duyuruldu.

Cumhurbaşkanı Gül'ün Der Standard gazetesine verdiği mülakat, "Belki de Türk Halkı AB Üyeliğine Hayır Diyecektir" başlığıyla gazetenin 29 Nisan tarihinde yayımlandı. Gül, mülakatta gazeteci Alexandra Föderl-Schmd'in, "Okullarda Türkçe ders verilmesine dair bir tartışma var. Bu konudaki tavrınız nasıl?" sorusuna, Avusturya'da yaşayan Türklerin iki ana dili olması gerektiği kanaatinde olduğunu vurgulayarak, her iki dile de çok iyi derecede hakim olmaları gerektiğini ifade etti.

Gül, aynı gazetecinin, "Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, geçenlerde İslam'ın Almanya'nın bir parçası olduğunu vurgulamıştı. Avusturya'dan da benzer beyanatlar bekler misiniz?" şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:

"Avusturya'da İslam bir dinsel cemaat olarak tanınmış. Bu açıdan böyle bir sorunun sorulmasına bile gerek yoktur. Avrupa'daki milyonlarca Müslüman görmezden gelinemez, gelinmemelidir. Böyle bir şey, dinsel ayrımcılık anlamına gelecektir. İnsan Müslüman, Hıristiyan, Yahudi veya ateist olabilir. Önemli olan, her insanın demokrasinin temel ilkelerinden ve insan haklarından yana olmasıdır."

AB'deki Türkiye Avusturya'nın da yararına

Cumhurbaşkanı Gül, Avusturyalı gazetecinin "Avusturya'da Türkiye'nin muhtemel AB üyeliğiyle ilgili büyük bir kuşku var. Buna nasıl bir çare bulacaksınız?" şeklindeki sorusuna, "Avusturya vatandaşlarının Türkiye'ye farklı bir bakış açısı olabilir. Bizim yapmamız gereken, Türkiye'yi Avusturya'da daha iyi tanıtmaktır. Ayrıca Türkiye'nin AB'ye katıldığı zaman Avusturya için bir yük teşkil etmeyeceğini de anlatmalıyız. Tam aksine, katılımla birlikte pasta da büyüyecektir. Türkiye o pastadan bir pay alacak ama bunun Avusturya'ya daha fazla getirisi olacaktır. Bu iki ülkenin de çıkarına olacaktır" yanıtını verdi.

Bu sözler üzerine gazeteci Föderl-Schmd'in, "Avusturya, Türkiye'nin muhtemel AB katılımına ilişkin bir halk oylaması yapma kararı aldı. Türkiye sonucu kabul edecek mi?" sorusu üzerine Gül, "Katılım müzakereleri sürüyor. Hiçbir şekilde engellenmememiz önemli. Türkiye gibi büyük ulusal ekonomiye sahip ülkelerle yapılan müzakereler hep uzun sürmüştür. Hiçbir şeyi aceleye getirmek istemiyoruz. Başarıyla intibak etmek arzusundayız. Bu çabamız engellenmemelidir. Sonra AB, uyumun sağlanıp sağlanmadığını denetleyecektir. Ondan sonra da birliğe katılıp katılamayacağımız bildirilecektir. Bizim için önemli olan bu. Bunun üzerine ülkeler referandum yapabilir. Elbette ki Avusturya da yapılacak o referandumun sonucunu kabul ederiz" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Gül, aynı gazetecinin "Zaman açısından hangi çerçeveyi düşünüyorsunuz?" sorusunu, "Bunun günümüzün konusu olmaması önemli. Biz, gelecekte ne olacağı hakkında konuşuyoruz. Gelecekteki o dönemin Türkiye'si, bugünün Türkiye'si olmayacak. Bu açıdan, belki de Türkiye çekim gücü yüksek bir ülke olacak. Türkiye her halükarda hem AB'ye hem de Avusturya'ya büyük bir katkı sağlayacaktır. Hatta o kadar ki Türk halkı belki de AB üyeliğine 'hayır' diyecektir, tıpkı Norveç halkının yaptığı gibi" şeklinde yanıtladı.

Şerefli bir davranış biçimi değil

Cumhurbaşkanı Gül, "Alman Şansölye Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve bazı Avusturyalı siyasetçilerin açıklamaları, Türkiye'nin AB'de hoş karşılanmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bu sizi öfkelendirmiyor mu?" sorusunu şöyle cevaplandırdı:

"Eğer bu dedikleriniz doğruysa, o zaman bu durum daha ziyade bu ülkeler için fazla şerefli bir davranış biçimi değildir. AB devletlerinin 2005 yılında Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlatılmasına ortaklaşa karar verdiklerini hatırlatmak istiyorum. Ahde vefa ilkesine göre de buna sadık kalmaları gerekiyor. Bu devlet adamları, bu ilkeyi çok iyi biliyorlar. Onun için, bu açıklamaların iç siyasi düşüncelerden dolayı yapıldığını var sayıyorum. AB ile yürüttüğümüz katılım müzakereleri üyelik konusunda bir otomatizm şartı koşmuyor. Üye olacak duruma geldiğimizde ve bir değerlendirme yapıldıktan sonra, daha bazı AB devletlerinde etkili olabilecek referandumlar gerçekleştirilecek. Biz de bu referandumları saygıyla karşılarız. AB'ye giden yolumuz uzun bir süreçtir."

Bu konularda ilginizi çekebilir