Gündem yeniden ısınıyor…
Bu hafta küresel piyasalarda gündem oldukça sakindi. Makro takvimde az sayıda ve önem derecesi düşük olan verileri takip ettik. Çin ve Ukrayna ile ilgili haberler genelde ön plandaydı. Önümüzdeki günlerde ise piyasalara yön verme gücü yüksek olan gelişmeler izlenecek. İlk etapta Pazar günü Kırım’da bölgenin Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya bağlanmasına dair karar referanduma sunulacak. G7 liderlerinin son yaptığı açıklamalar, Rusya ile birleşme yönünde bir sonuç çıkması durumunda bölgesel tansiyonun yeniden artacağına işaret ediyor.
Öte yandan gelecek hafta hem TCMB (18 Mart), hem de Fed’in (18-19 Mart) toplantıları izlenecek. TCMB’nin Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz oranlarında bir değişiklik beklenmiyor, Banka aktif likidite yönetimi ile TL’ye yönelik mevcut desteğini sürdüreceğini tekrarlayabilir. Fed toplantısı ise iki açıdan değerlendirilecek; 1) tahvil alımlarının azaltım hızında değişiklik yapılacak mı?, 2) hangi makro gösterge ilk faiz artırımını tetikleyecek? Aralık ve Ocak ayı istihdam artışı rakamları zayıf olsa da, Şubat verileri Fed’in 3. adımda da 10 milyar dolarlık bir azaltım yapabileceğine işaret ediyor. Öte yandan işsizlik oranının faiz artırımı için eşik olarak lanse edilen %6,5 seviyesine yaklaşmasına rağmen, büyümenin henüz yeterince güçlenmemiş olması dolayısıyla Fed enflasyon risklerine odaklanan yeni bir önkoşul açıklayabilir. Önümüzdeki dönemde tahvil alımlarının azaltım sürecine dair hassasiyet azalırken, faiz artırımının zamanlamasına dair beklentilerin önemi artacaktır. Önceki dönemde istihdam verilerine odaklanan ve likidite bolluğunun azalmasına yönelik endişelerle hareket eden piyasalar gelecek aylarda yeni belirlenen makro göstergeye göre yatırım kararlarını şekillendirecektir. Faiz artırımının daha erken yapılabileceğine yönelik beklentiler hisse senedi ve tahvil-bono piyasasında satış, dolarda güçlenme sağlayabilir. Aksi durumda ise tepki hareketleri gözlenecektir. Sonuç olarak Fed beklentilerine bağlı volatilite bir süre daha devam edecek.