Güneydoğu'da aile şirketleri ve kriz
Hüseyin BOZKURT / Yeminli Mali Müşavir
Bölgemizde şirketlerin tamamına yakını aile şirketi. Aile şirketleri ilk yıllarda daha verimli ve iyi bir modeldir. Karar alma kabiliyeti, stratejik uygulamalar, iş bölümü, iş takibi, fazla çalışma, kişisel değerler, adanmışlık gibi özellikler aile şirketlerinin hızla gelişimini sağlamaktadır.
Ancak aile şirketlerinin yükseliş dönemlerinde profesyonel yöneticilerle çalışmaya ve kurumsallaşmaya önem vermelidir. Yükseliş dönemlerinde bunun farkına varmayan aile şirketleri sıkıntı başlayıp inişe geçtiklerinde arayışa girer. Düşüş dönemlerinde ise artık geç kalınmış olur. Zira bu dönemlerde ortakların arasındaki sıkıntılar, şirket içi çatışmalar, finans gibi sorunlar ortaya çıkmış ve piyasalar kaybedilmeye başlanmıştır. Çok az şirket düşüş dönemlerinde kurumsallaşabilir.
Bölgemizde işletmelerde, birinci kuşak küçük bir dükkan ya da atölye ile işe başlar. Bir baba veya abi- kardeş canını dişine takarak çalışır.Gözleri gibi bakıp şirketi büyütür, aile yakınlarına iş ve değer yaratırlar. Aileye önderlik eder, toparlarlar. Diğer aile bireyleri de o kişinin emrine girerek güç birliği yapar. Tam bu safhada kurumsallaşma başlamalı aslında.
Şirketin büyümesi aile bireylerinin; yeni ev ve araba alması, aileden gençlerinin işte yetkilendirilmesi, şirkette ve ailede farklı seslerin çıkmaya başlaması da bu tarihlere denk gelir. Kıskançlıklar, egolar ortaya çıkar. Büyüyen işlerini profesyonellere teslim edemeyen aile lideri her şeye kendi koşturur. Bu da lideri başarısız hale getirir. Kardeşler, kardeş hanımları, kardeş çocukları kendi aralarında veya şirketteki profesyonellerle çatışmalar başlar. Maliyetler artar, satış ve kâr düşer. Şirket, büyürken yaptığı borçlanmaları ödeyemez hale gelerek finansal krize sürüklenir. Mal mülk satılarak önlem alınmazsa borçlar ve borçlanma maliyetleri artar.
Böyle bir şirket, bu günlerdekine gibi krizlerle de karşılaşınca yok olma tehlikesi oluşur. Krizlerden ilk borçlu firmalar etkilenir. Kriz deprem gibidir önce çürük binaları yıkar, borçlu, kurumsallaşmamış şirketleri alıp götürür. Depremde yıkılmamak için aile şirketlerimiz gelişme dönemlerinde profesyonellere kapılarını açmalı, icrayı kontrollü şekilde onlara bırakmalıdır. İlk yıllardaki aile liderinin yarattığı enerji varken, diğer aile bireyleri şirkette söz sahibi olmamışken, aile ile şirketin ilişkilerini düzenleyen iyi bir anayasa yazdırılarak aileye benimsetilmelidir. Büyürken riskler de büyür. Hata yapmadan temkinli büyünmelidir. Tam bu süreçte danışmanlık alınmalıdır. İkinci kuşağın bu dönemde işe uyumu sağlanmalı. Bu kuşağa işlerin devri sorunsuz yapılmalıdır. Krizler olmasa bile, iyi bir devir yapılmazsa yine şirketler yıkılabilir. İşlerin azaldığı bu kriz günlerinde; aile ve şirket yönetimleri bir araya gelerek şirketi sahiplenip, çatışmayı bitirerek tez elden bir kurumsallaşmayla krizden az hasarla ve kârlı çıkmak için çalışma başlatılabilir. Böylece kriz de fırsata dönüştürülebilir.