Hangi işletmeler desteklenmeli?

Doç. Dr. Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Üç milyondan fazla faal durumda işletme bulunan ülkemizde KOBİ'lerin desteklenmesi için kamu bütçesinden ayrılan mali destek kaynaklarının toplamının kaba bir tahminle yıllık 3 milyar TL düzeyinde olduğunu söyleyebiliriz. Tüm işletmelere eşit bir dağılım söz konusu olduğunda işletme başına yıllık ortalama sadece 1.000 TL destek düşer. Bu miktar hiçbir işletmenin yarasına merhem olmayacaktır.

Ar-Ge desteğinin Gayrisafi Milli Hasıla'ya oranının %1 seviyesine ulaşamadığı ülkemizde 20 yıldan bu yana yoğun biçimde KOBİ konuşulmasına karşılık KOBİ desteklerinin GSMH'ye oranı konusunda bir indeks bulunmaması konunun başka bir boyutudur.
İşletmelerin başarılı olması, mal ve hizmet üretmesi, gelir elde edip vergi ödemesi, istihdam yaratması, diğer işletmelere iş vermesi beklenir. Bu nedenle işletmelerin devlet tarafından desteklenmesi ve başarılı olmalarının sağlanması sosyal devlet anlayışının da gereğidir. Ancak OECD tavsiye kararında da açıkça belirtildiği üzere, kamu kaynaklarından desteklenmeleri sona erdiği gün batacak durumda olan işletmelerin biran önce batmasına fırsat tanınmalı, kamu kaynaklarını onlara aktarmak suretiyle sorunun ötelenerek sağlıklı işletmelere de sirayet etmesi ve daha büyük hasara neden olması önlenmelidir. Öyleyse hangi işletmeler desteklenmelidir?

NESTA isimli İngiltere kökenli kuruluşun yöneticisi Robert Crawford'un bildirdiğine göre İngiltere'de "hızlı gelişen işletmeler" toplam işletmelerin %6'sını oluşturmaktadır. OECD hızla gelişen işletmeleri 10'dan fazla çalışanı olan, 3 yıl ardı ardına %20 oranında büyüme kaydetmiş, en az 5 yaşındaki işletmeler olarak tanımlamaktadır. İngiltere 2005-2008 döneminde oluşan 2,4 milyon yeni istihdam alanının 1.3 milyonunu hızla gelişen işletmeler sağlamıştır. 2011'de yeni istihdamın %50'si hızlı gelişen işletmelerce sağlanmıştır. Ciro, ihracat, üretim hacmi vb. kriterlere de bakıldığında hızlı gelişen işletmelerin ağırlığı görülmektedir. Yeni kurulan işletmelerin ilk yıl %50'si, ilk beş yılda %80'ini, ilk 10 yılda ise %96'sı hayatın doğal seyri içinde kapanmaktadır. Bunların kapanması elbette toplum için sosyal ve ekonomik bir kayıptır. Ancak, kamu kaynaklarıyla bu sürece birkaç yıl uzatmak çok da akıllı bir strateji olarak görülmemektedir.

Kısıtlı kamu kaynaklarıyla, tabiri caizse bir avuç çakıl taşıyla denizi doldurmak mümkün görülmemektedir. Bu nedenle destek kuruluşlarımızın gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi seçici davranmaları zaruri görülmektedir. OSB'deki ve teknoparktaki hızlı gelişen bir işletme desteklenip yeni bir ürünle ihracata başladığında çevresindeki tedarikçi işletmeleri iş vermek, istihdam sağlamak, muhtelif mal ve hizmetler almak suretiyle zaten destekleyecek, ekonomik çarpanı yüksek faaliyet gösterecektir. Devlet yardımlarının dağıtımında bürokrasiden kaçınılarak desteğin en az masrafla işletmelere dağıtılmasının sağlanması da önemlidir. Devletin ayırdığı destek bütçesinin en fazla %5'inin bu desteğin dağıtılmasındaki cari harcamalar için harcanması şeklinde bir limit konulması, bütçenin önemli kısmının işletmelere ulaşmasını sağlayacaktır.

"Ar-Ge = Yenilik" anlayışı yanlıştır. Ar-Ge nakdin bilgiye dönüşmesini, inovasyon ise bilginin nakde dönüşmesini sağlar. Ar-Ge mevcut finansal kaynakları kullanırken, inovasyon bilgiyi nakde dönüştürerek kaynak sağlar. Küresel Ar-Ge harcamaları sırlamasında ilk sırada gelen Roche firmasının yıllık harcaması 60 milyar dolar iken, 2 milyar dolar yıllık harcaması olan Apple inovasyon sıralamasında birincidir. Ar-Ge çalışmaları sonucunda yeni ürün, hizmet, süreç vs. geliştirilmesi kadar bunların toplumda ve işletmelerde kısa sürede yayılması ve teknolojisi eskimeden, mümkün olduğunca yaygın biçimde kullanılarak ekonomik katma değere dönüşmesi de çok önemlidir. Ülkemizde devlet yardımları büyük oranda Ar-Ge desteklerine yönelmiştir. Hâlbuki yenilik yapmak en az Ar-Ge çalışması yapmak kadar önemlidir ve KOBİ'ler için önceliklidir. Bu nedenle her işletmenin yıllık gelirinden tahakkuk eden verginin belirli bir oranın tahsilinden vazgeçilerek işletmenin ihtiyacı olan konularda mal veya hizmet alımı yoluyla yenilik harcaması yapması teşvik edilebilir. Böylece kaynak damla sulama gibi eşit, hızlı ve yolda kaybolmadan dağıtılmış olacaktır. Gördük ki tarlaya haddinden fazla su vermek faydadan çok zararlı oluyor.

Sonuç olarak kıt kaynaklarımızla "önce gelen kapar" mantığı ile işletme desteklemekten ve ne kadar kaynak dağıttığımız anlatmaktan vazgeçerek, hızlı gelişen, bilgi ve teknoloji tabanlı, yüzünü dünya pazarlarına dönmüş işletmeleri desteklemeliyiz ve ortaya çıkan katma değeri konuşmalıyız. Ayrıca farklı bakanlıklara bağlı kurumların aynı konuda mükerrer destekler vermesi sona erdirilmeli, segmentasyon ve ihtisaslaşmaya gidilmelidir.