Hastane ve ilaç faturası 37.1 milyar

Kamu sağlık harcamalarının 2011 faturası belli oldu. Buna göre 2011 yılında tedavi için 21.8 milyar, ilaç için 15.2 milyar lira olmak üzere 37.1 milyar ödendi. Böylece ilaçta global bütçe tutturuldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayınlanan istatistiklere göre 2011 yılında hastane ve ilaç giderleri toplamı 37 milyar 155 milyon TL'ye ulaştı. Ankara Büromuzdan Mehmet KAYA'nın verilerden yaptığı hesaplamaya göre hastanelerden alınan hizmetler sonucu ödenen toplam tutar 21 milyar 867 milyon TL'ye ulaştı.

İlaç harcamaları ise 15 milyar 288 milyon TL oldu. İlaç fiyatları ve diğer kontrol araçlarının devreye alınması nedeniyle reçete sayısındaki artışa rağmen reçete başına maliyet düştü. Teşhis hizmetlerinde ise ortalama maliyet bir önceki yıla göre yükseldi.

Hükümetin yoğun çaba harcadığı sağlık harcamalarındaki artışın sınırlanmasına yönelik çalışmalarda sınırlı başarı sağlandı. İlaç için global bütçe planına göre 2011 yılında 15.6 milyar TL harcama yapılması planlanırken, bunun altında kalınarak 15 milyar 288 milyon TL harcama gerçekleştirildi. İlaçta reçete başına maliyette de düşüş sağlandı.

Buna karşılık, hastane faturalarında hem maliyet, hem de miktarda ciddi artış görüldü. Ortalama maliyet, 66.59 TL'den 69.51 TL'ye yükselirken, toplam harcama da bir önceki yıla göre yüzde 18 artarak, 18.4 milyar TL'den, 21 milyar 867 milyon TL'ye yükseldi. Hastanelere başvuranların sayısında da artış görüldü. 2010'da 277 milyon 634 bin müracaat gerçekleşirken, 2011'de 314 milyon 594 bin müracaat sayısına ulaşıldı.

Öte yandan Türk Eczacıları Birliği (TEB), "İntibak Yasası" kapsamında ilaçta katılım paylarının yüzde 1'e kadar düşürülmesinin ilk bakışta ilaçlardan katılım payı alınmayacakmış gibi görünmesine rağmen, yasanın katılım payından muaf tutulan kronik rahatsızlığı bulunan hastalardan da katılım payı alınmasına imkan tanıdığını söyledi. TEB, Yasa ile "ilaçta paralı dönem başlayacak" uyarısında bulundu.

Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti tarafından yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan ve içeriğinde emeklileri olumlu yönde etkileyeceği düşünülen düzenlemeler bulunan İntibak Yasası'nın, aynı zamanda bazı "olumsuz durumları" da içeriğinde barındırdığı iddia edildi.

Yasa kapsamında, ilaçta katılım paylarının yüzde 1'e kadar düşürülmesinin ilk bakışta ilaçlardan katılım payı alınmayacakmış gibi görünmesine rağmen; katılım payından muaf tutulan kronik rahatsızlığı bulunan hastalardan da katılım payı alınmasının önünü açacak bir uygulama olduğunu bildiren TEB, "Sürekli ilaç kullanması gereken kronik hastalık sahibi raporlu hastalar maddi olarak çok yüksek meblağlara denk düşen ilaçlarının belirli bir kısmını ceplerinden ödeyerek almak zorunda kalacaklar. Asgari ücretle geçinmek durumunda olan kanser, şeker, tansiyon ve kronik rahatsızlığı bulunan hastaların öngörülen bu katılım payını ödeyecek olmaları biz eczacıları şimdiden endişelendirmiştir" dedi.

'Sağlık, bütünüyle paralı hale getiriliyor'

Anayasa'nın 56. maddesinin herkese sağlıklı bir yaşam hakkına sahip olduğunu ifade ederek, bireylerin beden ve ruh sağlığının korunması ve toplum sağlığının geliştirilmesini devletin güvencesi altına aldığını belirten TEB, açıklamasında şunları kaydetti: "Sağlık hakkı aynı zamanda Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan ve evrensel ölçekte temel haklar arasında sayılan yaşama hakkının ayrılmaz bir parçası ve ön koşuludur. Bu anlamda raporlu hastaların ilaçlarından da katılım payı alınmasına ilişkin düzenleme, Anayasa'nın söz konusu hükümlerine ve temel insan haklarına aykırı olduğu gibi; insan hayatını ve halk sağlığını ciddi biçimde tehdit edecek sonuçlara gebedir.

Zira söz konusu kronik hastaların yaşamlarını sürdürebilmeleri bu ilaçları temin edebilmelerine bağlıdır. İnsan hayatı gibi büyük önem arz eden bir hususta, sadece tasarruf hedefi çerçevesinde ekonomik kriterler baz alınarak düzenlemeler yapılması sağlık hakkının özünü zedeleyen bir yaklaşımdır."

Raporlu hastalardan katılım payı alınmamasının amacının sürekli ilaç kullanmak zorunda olan ve pahalı olması nedeniyle mali bakımdan bu yükü taşıyamayacak olan ağır kronik hastaların ilaç harcamalarının Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan Sosyal Devlet anlayışının gereği olarak kamu tarafından karşılanması olduğunu söyleyen TEB Merkez Heyeti, kronik hastalık sahibi raporlu bireylerin ilaçlarından katılım payı alınmasının, doğası gereği asla ticari bir biçimde değerlendirilemeyecek olan sağlığın, bütünüyle paralı hale getirilmesi, dolayısıyla Sosyal Devlet ilkesinin kağıt üstünde kalmaktan öteye gidememesi anlamına geldiğini savundu.

Düzenlemeden vazgeçilmeli

Halk sağlığını doğrudan ilgilendiren bir konuda sağlığın korunması ve geliştirilmesinden sorumlu, alanın uzmanı sağlık profesyonellerinden oluşan Sağlık Bakanlığı ve geri ödeme kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu yerine, bu alan ile herhangi bir ilgisi bulunmayan Maliye ve Kalkınma Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığı'nın karar verici mercii durumunda bulunmalarının sağlık politikaları açısından fevkalade yanlış bir uygulama olduğuna dikkat çeken TEB, "Düzenlemeden bir an önce vazgeçilmelidir" çağrısı yaptı. 

Bu konularda ilginizi çekebilir