Hayal kurmasaydı hayalet şehir olurdu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DENİZLİ'DEN / Şenay ÇOPUR

denizli@dunya.com

Gaziantep'ten ayrılıp Denizli'de yaşamaya başlayalı beş ayı geçti. Bu süre zarfında okuyucularımızla yaptığımız tüm sohbetler Gaziantep mutfağı ile başlıyor, iki kentin "üretmek"te kesişen ortak kültürlerinde son buluyor. Bu sohbetlerden birini MÜSİAD Denizli Şube Başkanı Ayhan Doğruyol ve Başkan Yardımcısı Engin Boyacı ile gerçekleştirmiştik ve kentlerin ortak noktalarını sıralamıştık: ikisi de teşvik mağduru; ikisi de girişimci; ikisi de ihracatçı; ikisi de liman şehirlerine yakın; ikisi de yoğun göç alıyor; ikisi de bölgesinin, ülkesinin gururu; sanayicileri kimi zaman rakip, kimi zaman ortak. Bu noktada kuruyemiş makineleri üreticisi olan Engin Boyacı ilk Antep fıstığı kavurma makinesini dedesinin yaptığını ve hala Gaziantep'te aynı sistemin kullanıldığını söylüyor. İki şehrin de mayasında tekstil var. İşte bu noktada da Konfüçyüs giriyor araya. Çin tarihinin en büyük düşünürü ve siyaset kuramcısı Konfüçyüs, bir toplumda üretilen müziğin toplumsal refahı yansıttığını söylemiş. Gaziantep'in en ünlü yöresel türküsünün adı "haşıl"dır.

"Alatirik (elektrik) söndü kalkın haşıla,

Haşılı getirin çökün başına"

diye başlar sözleri. Türküde her ne kadar elektrik dense de aslında elektriğin olmadığı gaz lambasının kullanıldığı dönemlerde nota ile buluşmuş bu sözler, tekstil işçilerine gün ışıdı, gaz lambaları söndürüldü, artık çalışma vakti yani 'haşıla' başlama zamanının geldiğini söylerken bize de tekstilin Antep topraklarında hep var olduğunu söylüyor.

Türkünün ilerleyen bölümlerinde mekik kırılır ancak cepte yenisini alacak metelik olmadığından bahsedilir. Bugün ise Gaziantep, Türkiye halı ihracatının yüzde 85'ini en modern makinelerde dokuyor.

Denizli tekstil duayeni Esat Sivri önderliğinde başlayan Laodikeia Antik Kent kazılarındaki buluntular ise kentin 7 bin yıldır tekstille uğraştığını hatta tekstil ihracatı gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu da mayadaki tekstilin ispatı değil mi?

MÜSİAD Denizli Şubesi'nin Devlet Bakanı Ali Babacan'a gerçekleştirdiği ziyaretin arifesinde görüşmüştük. Sohbette Bakana sunulan Denizli'nin ekonomik görünümünü, sıkıntılarını içeren raporu da paylaşan Ayhan Doğruyol ve Engin Boyacı, "Ürünlerimizi satarken yerel kültürümüzü de satabilme becerisini göstermeliyiz. Göstermeliyiz ki bu raporda yer alan krizden çıkış göstergelerini daha da yukarıya taşıyabilelim" diyerek Denizli'nin Leodikeia Antik Kenti'nde dünyanın dört bir yanına sattığı havlu ve bornozlarını satabileceği bir konsept oluşturması gerektiğinin altını çiziyorlar.

Doğruyol ve Boyacı çok haklı. Bir kentin üreticisi ürününü satarken kentinin değerlerini de satar ve ekonomiye kazandırdığı 1 doların çarpan etkisiyle 10 dolara dönüşmesini sağlar. Ben Gaziantep'te müşterisine Gaziantep lezzetlerini tattırmadan şehirden uğurlayan bir girişimci tanımadım. Aynı girişimci neden müşterisine Zeugma Antik Kenti'ni tanıtma başarısını da gösteremesin? Denizlili girişimci neden Leodikeia Antik Kenti'ni, Pamukkale'yi tanıtma başarısını gösteremesin?

Bunlar gerçekleşmeyecek hayaller değil. Yeter ki bu hayali sadece kentin üreticisi kurmasın. Bu hayale yerel yöneticiler, oda başkanları ve halk da ortak olsun. Unutmayalım ki eğer bu şehirler daha önce şu anki başarılarının hayalini kurmasaydılar, birer hayalet şehir olurlardı. 

Bu konularda ilginizi çekebilir