Hayvansal üretim işletmelerinde kritik başarı faktörü; Sağlıklı damızlık ve damızlık hayvan ithalatı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin PULAT / Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Bşk.

Hayvansal üretim yatırımlarının en önemli maliyet unsurları; arazi, inşaat, makine ve damızlık hayvandır. İşletmenin kalbini oluşturan kritik başarı faktörü ise sağlıklı damızlık hayvandır. Ayrıca damızlık hayvan, sabit yatırım maliyetinin yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde yapılan yatırımlar açısından en problemli ve en önemli başarısızlık nedenleri arasında yer almaktadır. Hayvancılığımızın göreceli olarak geliştiği bölgelerde geleneksel aile tipi işletmeler arasında hastalık kontrol programlarını uygulamak hemen hemen imkânsız olduğundan büyük ölçekli yatırımlar için sağlıklı damızlık hayvan temini olanaksız hale gelmiştir. Mevcut koşullarda bölgesel ölçekte hastalıksız damızlık hayvan üretmek kapsamlı projelerle mümkün olsa da,sorunun ivedilikle çözümünde, damızlık hayvan ithalat yönteminin kullanılması bir zorunluluktur.

Son zamanlarda sıfır faizli krediler ve GAP eylem planı çerçevesinde uygulanan %40 hibeler nedeniyle artan damızlık hayvan talebi, sağlıklı hayvan bulma konusundaki güçlüklere, birde maliyet artışı eklemiştir. Tarım Bakanlığı'nın ithalat yönetmelikleri ve uygulamaları bu sorunu çözmekten uzaktır. Hayvan sağlığı, deli dana gibi (BSE) hastalıklar nedeni ile,AB ülkeleri ile yapılan ithalat izinlerinin topyekûn uygulamaya sokulamaması Bunun yerine AB ülkelerinde hayvan sayısı fazla olmayan Avusturya, Macaristan gibi ülkelerin, Avustralya, ABD ve Uruguay gibi okyanus ötesi ülkelerin ithalata açılması bazı ithalatçı firmalara avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Tarım Bakanlığı tarafından ithalat izni verilen ve verilmeyen Avrupa ülkeleri açsından OIE listeleri arasında  tutarsızlıklar bulunmaktadır. (http://www.oie.int/animal-health-in-the-world/official-disease-status/bse/list-of-bse-risk-status/) Bu ithalatçı firmalar ithalat izni verilecek ülkelerde ön sözleşmeler yolu ile gebe düve arzını kontrol emekte ve hayvan fiyatlarını yükselterek haksız kazanç sağlamaktadırlar.  Bu durum bir avantaj olarak yatırımcıya sunulan sıfır faizli kredi ve hibeleri anlamsız hale getirmiştir. Sıfır faizli krediler ve %40 hibe uygulamaları öncesine göre yatırım maliyetleri %60, işletme maliyetleri %30 artmış bulunmaktadır. Şu anda damızlık hayvan ithalatına izin verilmeyen ülkelerde bir gebe düvenin Türkiye de adrese teslim fiyatı 1400-1600 euro iken ithal izni verilen ülkelerdeki damızlık düve fiyatı 3000-3500 euroya kadar çıkmıştır. Özellikle okyanus ötesi ülkelerden getirilen hayvanlarda; uzun yolculuk, farklı coğrafya ve uygulanan hayvancılık yönteminin farklılığı nedeniyle görülen adaptasyon sorunları ve hayvan kayıpları, yatırımcıyı en zayıf olduğu, yatırım başlangıcında iflasa götürmektedir.  Hayvancılık yatırımları teşvik edilmek isteniyorsa doğru yöntem bu değildir.

Ülkemiz hayvancılığının gelişmesi, istihdam ve üretimin sorunlarına çözüm olmak için elini taşın altına koyan yatırımcı ve girişimcilerin, yatırımını tamamlamak ve üretime geçmek için aşağıdaki önerilerin Tarım Bakanlığımız tarafından uygulamaya alınması gerekmektedir.

1- İnşaat ve makine ekipman yatırımlarını tamamlamış işletmelerin yatırımlarını tamamlayabilmeleri için derhal AB ülkelerinden gerçekleştirilecek damızlık hayvan ithalatı topyekûn açılmalıdır.

2- Yatırımların tamamlanması ve hayvan temini konusunda yatırımcının süre kıskacına alınarak hata yapması engellenmeli, sabit yatırımını tamamlamış girişimcilere hayvan temini için yeterince süre verilmelidir.

3- 3-6 aylık gebe düve ısrarından vazgeçilerek talebin yönlendirilmesi ve arz talep dengesinin bozulmasına izin verilmemelidir. (8-12 aylık dişi damızlık hayvan ithalatı hem daha ekonomik hem de üretim planlaması, işletme yönetimi, personel eğitimi ve süreç içinde, serolojik testler yolu ile; özellikle Brucellosis, Tuberkülosis, BVD, IBR ve Leukosis gibi işletme başarısını olumsuz etkileyen hastalıkların eradikasyonu açısından önemli avantajlar sağlayacaktır.)

4- Karantina uygulamalarının,ithalat sonrasında işletmede gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu yolla hayvan başına 50-100 euro olan karantina maliyetinden tasarruf sağlanmış olacaktır. (İthal edilen hayvanların 5 yıl işletmede tutulması taahhüt edildiğinden doğal olarak 5 yıllık karantina uygulaması yapılmış olmaktadır.)

5- Sıfır faiz veya hibe yerine uzun vadeli ve projeye endeksli krediler verilmeli, hastalıksız damızlık hayvan üretimine yönelik projeler desteklenmeli, hayvan hastalıkları ile mücadele ve sözleşmeli kaba yem bitkisi üretimi teşvik edilmelidir.

NOT; Hastalık bildiriminin yapılmamış olması hastalığın o ülkede bulunmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle deli dana (BSE) nedeniyle ithalat izni verilmemesi, yatırımcıyı cezalandırmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.Kaldı ki BSE etiyolojisi ve patogenezi  net olarak tanımlanmış değildir. Hastalığın sığırlar arasında bulaştığına dair hiçbir veri yoktur. Hastalığın 250 yıl önce, ada ülke olan İngiltere de yaygın bir şekilde koyunlarda (scrapi) çıkması ve yine aynı ülkede yaygın olarak sığırlarda çıkış yapması, hastalığın genetik çeşitliliğin azalması ve hayvanların et kemik unu katkılı yemlerle beslenmesine ilişkin olduğu kanısı ağırlık kazanmıştır. Söz konusu etiyolojik nedenlere yönelik olarak tüm dünyada sığır yemlerine kesimhane ürünü olan et kemik unlarının katılması yasaklanmış, genetik daralmaya yol açan hayvan ıslah yöntemlerinden uzaklaşılmaya başlanmıştır. Bu tür önlemlerin alınmasından sonra BSE neredeyse ortadan kalkmış durumdadır 1986-2002 yılları arasında İngiltere'de tespit edilen vaka sayısı 181376'dır. Oysa 1989 yılından bu yana İngiltere dışında kalan Avrupa ülkelerindeki toplam vaka sayısı 3286'dır. Bu sayının sadece 206'sı, Almanya, Fransa, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İsviçre deki hayvanlarda tespit edilebilmiştir.