”Hedefimiz 2008 yılı içinde çözüme erişmek”

KKTC Cumhurbaşkanı Talat, çözüm için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini ifade etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununda bu yıl içinde çözüme ulaşmayı hedeflediklerini, bunun için ellerinden gelen her gayreti gösterdiklerini belirterek,  "Bizim hedefimiz 2008 yılı içinde çözüme erişmektir. Bunun için de yeterli birikim vardır" dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve çalışma ziyareti için Ankara'da bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın da katıldığı görüşmenin ardından Çankaya Köşkü'nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Gül görüşmede, adada 3 Eylülde başlayacak kapsamlı müzakere sürecinde Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye'nin adadaki çıkarlarının korunması, Türkiye ve KKTC arasındaki dayanışma ve yakın işbirliğinin daha da güçlendirilmesi konularında görüş alışverişinde bulunduklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül, "Kıbrıs'ta çözüm; BM çatısı altında, BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde, adadaki gerçekler temelinde, iki eşit halk ve iki kurucu devlet tarafından oluşturulacak yeni bir ortaklıkla bulunacaktır" dedi.

Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devam edeceğini vurgulayan Gül, adada ve tüm bölgede barış ve istikrarın yerleşmesini sağlamak için ilgili tüm tarafların çaba göstermesini, uluslararası toplumun da bu yönde adımlar atmasını istediklerini ifade etti.

Gül, Türkiye'nin 3 Eylülde başlayacak müzakere sürecinin başarıya ulaşması için her türlü desteği sağlayacağını bildirdi. KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın sergilediği yapıcı tutumu takdirle karşıladığını dile getiren Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Türkü'nün huzur ve güvenliğinin sağlanması, hak ve hukukunun korunması için üzerine düşeni yapmayı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla sürdürecektir.

Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Türk halkının çözüm çabalarını desteklerken diğer yandan da Kıbrıs Türkü'nün mutluluk ve refahı, KKTC'nin her alanda gelişip güçlenmesi için üzerimize düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz. KKTC halkı üzerindeki haksız, gayri insani kısıtlamaların kaldırılması her zamanki gibi önceliğimizi teşkil edecektir."

"Adanın gerçeklerinin ne olduğu gayet açıktır"

Bir başka soru üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, Kıbrıs meselesinin sadece Kıbrıs Türkleri'nin değil, Türkiye'nin de meselesi olduğunu tekrarladı. Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın en çok bu konuya zaman ayırdığını, 5 yıllık Dışişleri Bakanlığı döneminde kendisinin de üzerinde en çok üzerinde durduğu konulardan birinin Kıbrıs olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk ziyaretini de KKTC'ye yaptığını hatırlatan Gül, "Bu önceliğimiz hepimiz için devam edecektir. Türkiye de Kıbrıs Türkleri de iyi niyetli" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:

"Eğer bu müzakere başlıyorsa bu, Sayın Talat'ın ısrarlı, samimi ve yapıcı tavırlarıyla başlamıştır. Başta BM olmak üzere bunu bütün dünya biliyor. Eğer burada samimi ve ısrarcı olunmasaydı, bu noktaya gelinmezdi ve bu süreç kapanırdı.

Müzakereler başladıktan sonra ciddi ve önemli meseleler ele alınacaktır, bundan önce nasıl alındıysa... Muhakkak ki herkesin bir ilkesi vardır. Burada adil, hakçı olmak önemlidir ve yeni kurulacak düzenin çalışabilir olması, devam edebilir olması önemlidir. Eski meselelerin, eski problemlerin tekrar ortaya çıkmaması, buna fırsat vermemek önemlidir. Bütün bunlar için de adanın gerçeğinin dikkate alınması gereklidir. Adanın gerçeklerinin ne olduğu gayet açıktır, bellidir. O açıdan, ilkeler ve tutumuzun altını çizdim. Bunların müzakereler süresi içerisinde en iyi şekilde götürüleceğine eminiz."

"Garantörlükte ısrarlıyız"

Cumhurbaşkanı Gül, "Rum tarafı Türkiye'nin garantörlüğüne karşı çıkıyor, garantörlükte ısrarlı mısınız?" soru üzerine de şöyle konuştu:

"Israrlıyız. Bu işin vazgeçilmez bir parçasıdır garantörlük. Daha önce hatırlayacaksınız Annan Planında da böyleydi.

Sadece Türkiye değil, Yunanistan da adanın garantörüdür, uluslararası bir anlaşmadır. Garantörlüğün devam etmesinin kesinlikle doğru olduğu kanaatindeyiz. Adada yeni problemlerin ortaya çıkmaması için, biz gerçekten barıştan ve işbirliğinden yanayız. Hatta bu işbirliğinin Doğu Akdeniz'de çok daha geliştirilmesinden yanayız. Türkler, Rumlar, Türkiye, Yunanistan, hep beraber Doğu Akdeniz'i barış ve işbirliği için ayrı bir alan haline getirebiliriz. O açıdan iyi niyetliyiz ve yapıcıyız ama iyi niyet ve yapıcılığın sadece bizlerden beklenmemesi gerekir. Aslında Türkler ne kadar iyi niyetli olduğunu referandumla bütün dünyaya göstermişlerdir. Referandum dünyadaki yanılgıyı, yanlış inanışları ve dünyada Kıbrıs Türklerine karşı suçlamanın ne kadar yanlış ve haksızlık olduğunu göstermiştir. Bunları dikkate alarak hareket etmek gerekir."

"Hedefimiz 2008 yılı içinde çözüme erişmek"

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan'la yaptıkları değerlendirmenin, özellikle 3 Eylül müzakere sürecinin öncesinde içinde bulundukları konuları gözden geçirme fırsatı yarattığına değinen Talat, "Bize yönelik hüsnükabul ve bize destek yönünde ortaya konan tutum bizi elbette ki mutlu etmektedir ve gücümüze güç katmaktadır" dedi.

KKTC ve Kıbrıs Türk halkı olarak dünyada sadece Türkiye'nin desteğini alan bir halk olduklarına işaret eden Talat, bu nedenle Türkiye'nin desteğinin kendileri için bir yaşam kaynağı olduğunu ifade etti.

"Türkiye'nin desteğinin olmadığı şartlarda yapabileceğimiz fazla bir şey yoktur" diyen Talat, bunun bilinci içinde hareket ettiklerini, bu desteği aldıkları için kararlılıkla yollarına devam ettiklerini belirtti.

Talat, sorunun çözümü için esnek ve iyi niyetli olduklarını, ancak Kıbrıs Türkü'nün uzun yıllar verdiği mücadelelerle elde ettiği kazanımlarının kendileri açısından kutsal olduğunu vurgulayarak, "Kazanımlarımızı, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğini, Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığının güvenceye bağlanmasını her zaman için temel hedef olarak tespit ettik. Bu temelleri korumaya devam edeceğiz" diye konuştu.

3 Eylülde başlayacak sürecin, BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde ve Genel Sekreterin atadığı özel danışmanın katılımıyla, uzun süredir devam eden sorunun kısa sürede çözümüne yol açmasını umduğunu kaydeden Talat, "Bizim hedefimiz 2008 yılı içinde çözüme erişmektir. Bunun için de yeterli birikim vardır" ifadesini kullandı.

Talat, hakkında en fazla araştırma yapılmış olan, tüm unsurları bilinen ender sorunlardan biri olan Kıbrıs sorununu bu kısa süre içinde çözmenin mümkün olduğunu düşündüklerini, bunun için ellerinden gelen her gayreti ortaya koyduklarını söyledi. Türkiye'nin desteğiyle Kıbrıs sorununun çözümü için tüm iyi niyetleriyle masada olacaklarını yineleyen Talat, şöyle devam etti:

"Kıbrıs sorununu müzakereler yoluyla çözüme ulaştırıp, iki kurucu devlete dayalı, Kıbrıs Türk halkıyla Kıbrıs Rum halkının siyasi eşitliğine dayalı bir yeni ortaklık devletini oluşturacağız. Hedefimiz budur. Bunun için çalışacağız. Ancak tabii ki, Kıbrıs Türkü kazanılmış ve tescil edilmiş haklarını sonuna kadar koruyacaktır. Bu çerçevede biz yeniden Türkiye'nin desteğini alan KKTC tarafı olarak teşekkürlerimizi iletmek istiyoruz. Bize olan destek, bizim için hem bir güven kaynağıdır hem de en önemli ihtiyacımızdır. Bunun için Türkiye Cumhuriyeti ve yetkililerine, Sayın Cumhurbaşkanı Gül'e ve onun nezdinde Türk halkına, Türk milletine içtenlikle teşekkür ederim."

Talat, Güney Osetya ve Abhazya'nın Rusya tarafından tanınmasının Kıbrıs'ın konumunu etkileyip etkilemeyeceğine dair soru üzerine, Güney Osetya, Abhazya, hatta bundan önce Kosova ve Kıbrıs'ın her birinin ayrı konular olduğuna ve ayrı şekilde ele alınmaları gerektiğine dikkati çekti.

Hristofyas'a çağrı

Talat, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın, "Güzelyurt verilmeden çözüme ulaşılamayacağı" şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine de Hristofyas'ın müzakereler başlamadan müzakere unsurlarını masaya getirmesini son derece yanlış ve görüşme sürecini torpilleyici bir tavır olarak gördüğünü belirtti. KKTC Cumhurbaşkanı Talat, şöyle devam etti:

"Çünkü buna verilecek cevabın ne olduğunu herkes tahmin edebilir. Eğer ben o cevabı verirsem bugün burada, görüşme sürecinin önüne önemli bir engel konulmuş olur, günahkar ben olmasam da, ama sonuç o olur. O yüzden müzakere ve pazarlık masada olacaktır. Müzakere ve pazarlık masada olacağına göre, basın yoluyla bir şeyleri önceden kotarıp, cebine koyup, avantajlı durumda yola başlama taktiği görüşme sürecine büyük zarar verir. O yüzden ben Hristofyas'ı basın yoluyla değil yüz yüze müzakere etmeye çağırıyorum... Eğer bir çözüme varabileceksek bunu müzakerelerle gerçekleştireceğiz. Alıp kaçarak, cebine koyup göstermeden bir yerlere giderek bu iş olmaz."

Talat, bir başka soru üzerine de resmi tutumlarının, garanti ve ittifak anlaşmalarının değişmeden korunması ve yeni düzeni garanti etmesi olduğunu vurguladı. Kıbrıs Türk halkı açısından da Türkiye'nin garantörlüğünün vazgeçilmez nitelik taşıdığının altını çizen Talat, "Resmi tutumumuzun dışında söylüyorum bunu; yani Kıbrıslı Türklere sorarsanız yolda, sokakta, size diyeceklerdir ki, 'biz Türkiye'nin garantörlüğünden vazgeçmeyiz. Onun tezahürü, resmi duruşu benim ifade ettiğim resmi duruştur. O yüzden uluslararası anlaşma boyutu vesaire ayrı konular ama Kıbrıs Türkü açısından Türkiye'nin garantörlüğü böylesine hayati ve önemlidir" dedi.