Her an tetikteyiz
Yazı dizimizin üçüncü ve son gününde ağırlıklı olarak TCMB Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu'nun piyasalardaki gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini yansıtmaya çalıştık. Görünen o ki bir süre daha bu kriz 'dünya aslında küçük bir köy' savını sanırım tüm zi
Ece CEYHUN
ANKARA - Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu ve Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürü Hakan Kara ile sadece birimi değil son ekonomik gelişmeleri nasıl değerlendirdiklerini ve Merkez Bankası’nın hangi noktada durduğunu da konuştuk. Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu, küresel ekonominin görünümünün çok değiştiğini, para politikalarına ilişkin kararlar alırken dünyayı çok yakından takip ettiklerini ve aksiyonlarını ona göre aldıklarını kaydetti. Gelişmekte olan ülkelerin yakınsadığı bir dönemde çıkan krizin çok araçlı para politikaları enstrümanları gerektiğini de vurgulayan Yörükoğlu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın da bu konuda diğer merkez bankalarına öncülük ettiğine de işaret etti. Yörükoğlu, "Bu strateji piyasa oyuncuları tarafından ileride daha iyi anlaşılacak. Bunlar çok alışık olunmayan politikalar, o yüzden ilk başlarda biraz yadırgandı, ama ihtiyaç duyulan buydu. Bu politikalarla istikrarsızlık riskleri birikmeden belli bir dengeyi sürdürebilmeyi amaçlıyoruz" dedi.
Aşağı yönlü riskler ağır basıyor tetikte beklemekteyiz
Yörükoğlu, Merkez Bankası’nın son dönem de uyguladığı politikaları ve geldiği noktayı anlatırken hem yavaşlama hem de ısınma riskine karşı hazırlıklı olduklarını ifade ederek " Şu an için aşağı yönlü riskler daha ağır basıyor. Dünya ekonomisine dair önümüzdeki dönem beklentileri olumlu değil, bir yavaşlama olacak ve bu yavaşlamanın çok ciddi boyutlara ulaşması riski de var. Buna bağlı olarak, Türkiye ekonomisi de yavaşlıyor. Ancak Türkiye için bu yavaşlama şu an itibarıyla çok sert değil, yumuşak iniş şeklinde gerçekleşiyor. Önümüzdeki dönemde eğer beklediğimiz ya da istediğimizden farklı bir gelişme olur ise elimizde ekonomiyi destekleme yönünde araçlar var ve onları kullanabiliriz" diye konuştu. Yörükoğlu, gelinen noktayı "Tetikte beklemedeyiz" şeklinde özetledi.
Küresel gelişmeler hiç olmadığı kadar önemli
Mehmet Yörükoğlu, küresel ekonomiye dair gelişmelerin Türkiye’deki para politikası uygulamaları açısından, belki de yakın tarihte hiç olmadığı kadar önemli hale geldiğini vurguladı. Yörükoğlu, Merkez Bankası’nın gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ekonomilere ve küresel finans piyasalarına ilişkin gelişmeleri yakından takip ettiğini ve para politikası kararlarının alınması sürecinde gelişmeleri ayrıntılı bir biçimde değerlendirdiğini belirtti.
Yörükoğlu, küresel kriz sonrası süreci karakterize eden iki temel unsur olduğunu anlatarak bunlardan birincisinin küresel ekonomide gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin toparlanma hızındaki ayrışma, ikinci faktörün de gelişmiş ekonomilerdeki aşırı-genişletici para ve maliye politikası uygulamaları olduğuna işaret etti.
Yörükoğlu, "Kriz sonrası süreçte gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki toparlanma eğilimlerinin belirgin biçimde ayrıştığı gözleniyor. Başta Türkiye olmak üzere birçok gelişmekte olan ekonomi krizin hemen ardından iç talep kaynaklı hızlı bir toparlanma sürecine girdi. Diğer taraftan, gelişmiş ekonomilerde iktisadi faaliyet kırılganlığı korunuyor. Son dönemde, bu ekonomilerden olumsuz sinyaller artıyor. Önümüzeki dönemde de gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın yavaş ve istikrarsız olacağını düşünüyoruz. Zira, bu ekonomilerde hızlı toparlanmanın önünde engel teşkil eden sorunların varlığı devam ediyor" dedi.
Uzun sürecek bir bilanço düzeltme sürecindeyiz
Gelişmiş ekonomilerde kamu kesimi, hane halkı ve firmaların, bir başka deyişle tüm iktisadi birimlerin borçluluk düzeylerinin hala çok yüksek düzeyde olduğuna işaret eden Yörükoğlu, şöyle devam etti: "Bu, uzun zaman alacak bir bilanço düzeltme sürecini beraberinde getiriyor. Gelişmekte olan ekonomiler açısından bakıldığında bu durum, iç talepteki hızlı artışa karşın, dış talebin artış hızının sınırlı kalmasına yol açarak cari işlemler dengesinde bozulmaya yol açıyor. Diğer taraftan, kriz sonrası süreçte gelişmekte olan ekonomiler için ön plana çıkan bir diğer unsur ise gelişmiş ülke merkez bankalarının iktisadi faaliyeti desteklemek amacıyla uygulamada tuttukları aşırı genişletici para politikası uygulamaları. Bu kapsamda, bir yandan küresel ölçekteki kısa vadeli likidite bolluğu sürerken, diğer yandan politika faizleri pratikte sıfıra yakın seviyelerde tutuldu. Bu durum, 2010 yılından itibaren likiditenin daha yüksek getiri potansiyeli taşıyan gelişmekte olan ekonomilere yönelmesine yol açtı. Ancak, bu noktada, krizde çok iyi bir sınav vermiş gelişmekte olan ekonomilere dair risklilik algılamalarındaki iyileşmenin ve olumlu büyüme görünümlerinin de sermaye girişlerinde etkili olduğu da belirtmek gerek. Ne var ki, gelişmekte olan ülkelere giren bol likidite kaynaklı küresel sermayenin büyük bir bölümü kısa vadeli."
Küresel ekonominin görünümü çok hızlı değişti
Yörükoğlu dünyada yaşanan gelişmeleri anlatırken, 2011 yılının ortalarına kadar yoğun kısa vadeli sermaye girişlerinin gelişmekte olan ekonomilerde makro finansal riskleri artırıcı yönde etkide bulunduğunun da unutulmaması gerektiğini vurguladı. Yörükoğlu "Kısa vadeli sermaye girişleri yakın döneme kadar iç talebi daha da canlandırarak ve yerel para birimlerinde iktisadi temellerden bağımsız değerlenmeye yol açarak iç ve dış talep arasındaki ayrışmayı güçlendirdi. Bu durumun finansal istikrar üzerinde risk oluşturmasının önüne geçebilmek amacıyla, gelişmekte olan ülkelerde merkez bankaları ve kamu otoriteleri çeşitli önlemler aldı." diye konuştu
Son döneme bakıldığında ise küresel ekonominin görünümünün hızlı bir biçimde değiştiğinin altını çizen Yörükoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Gelişmiş ekonomilerde büyümeye dair aşağı yönlü riskler belirgin biçimde arttı. Diğer taraftan bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borçlarına dair endişeler belirsizlikleri pekiştirdi ve risk algılamalarında dramatik bozulmalara yol açtı. Bu durum, borçluluk sorununun küresel ekonomiyi ve finansal piyasaları olumsuz etkilemeye devam edeceğine işaret ediyor. Avrupa Birliği ülkeleri, kamu borçlarının sürdürülebilir hale gelmesi için bazı somut adımları attılar. Ancak alınan önlemlerin yeterli olup olmayacağı henüz belirsizliğini koruyor. Bu süreç, Avrupa Birliği için, borç sorununun çözümünde ve aynı zamanda birlik olma yolunda bir sınav niteliğinde olacak."
Kriz, gelişen ülkeler gelişmiş ülkelere yakınsarken çıktı
Merkez Bankası’nın bugün bir taraftan küresel krizin yarattığı etkileri, diğer taraftan da kriz öncesi başlayan gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere yakınsaması trendini izlediğini aktaran Yörükoğlu, "Belli bir trendin üzerine binmiş bir kriz var. Bu trend ‘gelişmekte olan ülkeler hızlı büyüyor, gelişmiş ülkelere yakınsıyor ve gelişmiş ülkeler dünya ekonomisindeki paylarını yitiriyor’ şeklinde özetlenebilir. Tabi bu sadece basit bir pay yitirme olayı değil. Çin, Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu yaklaşık 4 milyar insanın gelişmiş ülkelere yakınsama süreci söz konusu. Dünya bunu daha önce Japonya’nın yakınsaması ardından Kore, Hong Kong ve Singapur’un yakınsaması olarak tecrübe etti, ama nüfus olarak düşündüğünüzde mesela Japonya bile 100 milyon insanın yakınsamasıydı. Ama biz şu anda 4 milyar insanın yakınsamasından bahsediyoruz. Ve bunun birçok doğrudan ve dolaylı etkileri var. Bu trend devam ediyor ve hızlanarak devam edecek" dedi.
Yükselen piyasa ekonomileri çok araçlı para politikalarına geçecek
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere yakınsama trendinin yarattığı etkilerin şimdiye kadar emtia fiyatlarında görüldüğünü kaydeden Yörükoğlu, şöyle devam etti: "Bu yakınsamanın etkilerini, enerjide gördük, gıda fiyatlarında gördük. Öte taraftan bu bıçak sırtındaki gidişatın devam edebilmesi; ikinci dip olmaması için, gelişmiş ülkelerin likidite pompalamaya devam ettiğini görebiliriz. Bu da dengesizliği uzunca bir süre devam ettirecek. Bizim gibi yükselen piyasa ekonomilerinde artık tek araç yetmiyor. Bu konjonktürde sadece faiz politikası yetmiyor. Tek araçla devam ederseniz finansal istikrar açısından problemler birikebiliyor. Otoritelerin standart olmayan politikalara başvurması gerekiyor. Yükselen piyasa ekonomileri çok araçlı politikalara geçiyor. Biz bu kapsamda şimdiye kadar lider konumunda oynadık. Artık diğer ülkelerde de bu eğilimi görüyoruz, önümüzdeki dönemde daha da fazla göreceğiz. Bu strateji piyasa oyuncuları tarafından ileride daha iyi anlaşılacak. Bunlar çok alışık olunmayan politikalar, o yüzden ilk başlarda biraz yadırgandı, ama ihtiyaç duyulan buydu. Bu politikalarla istikrarsızlık riskleri birikmeden belli bir dengeyi sürdürebilmeyi amaçlıyoruz."
Çocuğunuz hastalandı ve ilaç verdiniz. Peki ya ilaç vermeseydiniz ne olurdu?
Evet söylendiği gibi bütün merkez bankalarının elindeki veri seti geniş, üstelik analiz kapasitesi de kuvvetli. Merkez Bankaları için kredibilite de önemli. Ama son dönemlerde şoklar ve değişim küresel. Merkez Bankası olarak bir karar alıyorsunuz. Piyasalara yansıması oluyor. Sonra? Eleştiriler ya da yorumlar geliyor. Mehmet Yörükoğlu ise burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta olduğunu vurguluyor ve ekliyor, "Şoklar ekonomileri etkiliyor ve öngörmeniz zor. Şoklar öyle hızlı geliyor ve dünya ekonomisi öyle bıçak sırtında gidiyor ki siz karar aldıktan sonra dünyanın çok değişmiş olması mümkün. Ayrıca, eğer yeterince proaktifseniz, aldığınız kararla oluşabilecek etkiyi daha oluşmadan bertaraf etmeniz söz konusu olabileceğinden ‘gereksiz bir adım attı’ denilmesi riski de var. Fakat politika kararları değerlendirilirken her zaman şu soruyu akıldan çıkarmamak gerekir: Karar alınmasaydı ne olurdu? Malesef bu soru çoğu zaman sorulmuyor. Günlük yaşamdan basit bir örnek vereyim. Çocuğunuz rahatsızlanması riskine karşı siz bir ilaç veriyorsunuz ve sonucunda çocuğunuzun rahatsızlanmadığını görüyorsunuz. Bu durumda ilacın gereksiz olduğunu düşünebilirsiniz ancak aldığınız kararın tesirini değerlendirmek için "ilacı vermeseydiniz ne olurdu?" sorusunu sormak gerekiyor."
TCMB konuşurken dünya artık daha farklı dinliyor
Kriz sonrası süreçte gerek Türkiye ekonomisine gerekse TCMB’ye olan ilgi çok büyük oranda arttı. Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürü Hakan Kara bu durumu son yıllarda katıldıkları toplantı ve konferanslarda çok net görebildiklerini ifade ederek, "Önceden dinleyici koltuğunda oturduğumuz birçok uluslararası toplantıda artık konuşmacı kürsüsünde yer alıyoruz. Daha da önemlisi konuştuğumuzda insanlar dinliyor. Örneğin, bu yıl Washington’da yapılan IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarında yapılan oturumlarda konuşmacı olarak en fazla davet alan merkez bankası başkanlarından biri Sayın Başçı idi. Oturumlarda en fazla soru da bize geldi. Merkez Bankası’na dair algılamalardaki bu değişimde Türkiye ekonomisinin küresel ekonomide artan rolünün etkisinin büyük olduğunu belirtmek gerek. Bununla birlikte, küresel kriz sürecinde ve sonrasında uyguladığı etkin, proaktif ve diğer birçok gelişmekte olan ülke için öncü nitelikteki para politikası, TCMB’nin uluslararası sahnedeki itibarını artıran bir diğer unsur oldu" dedi.
Merkez'in akademisyenleri gençleri de eğitiyor
Merkez Bankası'nın elindeki bu güç aynı zamanda kamu-üniversite işbirliğinin en önemli örneklerinden biri. Kara, çalışanlarının Bankadaki işlerini aksatmadıkları sürece yurt içindeki çeşitli üniversitelerde ders vermesine de imkan tanıdıklarını da belirtti. Merkez Bankası, Ankara'da Bilkent, ODTÜ, TOBB ETÜ; İstanbul'da ise Sabancı, Koç ve Boğaziçi Üniversiteleri ile yakın işbirliklerine imza atmış bile. Başta Genel Müdür Hakan Kara olmak üzere genel müdür yardımcılarının her biri de söz konusu üniversitelerde doktora programlarında ders vermiş ve öğrencileri ile makaleler üretmiş.
En yeni araştırmacı bile fikrini başkana anlatabilir
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nı diğer merkez bankalarından ayıran bir özellik de üst yönetim ile etkileşimde oldukça demokratik bir ortamın oluşturulması. En kıdemsiz araştırmacı bile Para Politikası Kurulu ön toplantısında çalışmasını doğrudan Başkan'a ve Kurul üyelerine anlatabiliyor. Bu süreç çalışanların motivasyonunu önemli ölçüde desteklediği gibi Kurul'un da çalışanlardan doğrudan bilgi alabilmesini sağlıyor.