”İddia edildiği gibi Türkiye'de bir gerilim oluşmadı”
Başbakan Erdoğan, AB büyükelçilerine verdiği yemekte Taraf gazetesinde yayımlanan belgeyle ilgili olarak konuştu
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taraf gazetesinde yayımlanan belgeyle ilgili, Avrupa'da kimi yayın organlarında iddia edildiği gibi belgeden dolayı Türkiye'de bir gerilim oluşmadığını, demokrasiye yönelik bir tartışma başlamadığını, kurumlar arasında bir çatışmanın söz konusu olmadığını belirterek, "Tam tersine, Türkiye yasa dışı, hukuk dışı demokrasi dışı senaryolara karşı tek yürek, tek vücut olduğunu, bu belge vesilesiyle gösterme fırsatı bulmuştur" dedi.
Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutu'nda AB büyükelçilerine verdiği yemekte yaptığı konuşmada, demokratikleşme ve insan hakları konusunda Türkiye'de son yıllarda çok önemli açılımlar olduğunu söyledi.
Demokrasinin standartlarını yükselttiklerini, ülke olarak yıllardır tartışma konusu yapılan toplumsal meseleleri yoluna koyduklarını anlatan Erdoğan, toplumsal uzlaşma ve huzur noktasında önemli yol katettiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şuraya dikkatinizi çekiyorum; geçtiğimiz haftalarda benim genel başkanı olduğum Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yönelik bazı kirli senaryoları ihtiva eden bir belge ortaya çıktı. Belgenin sahte mi gerçek mi olduğunu, hem yargı makamları hem de kurumlarımız araştırıyorlar. Ancak burada son derece çarpıcı olan, bu belgedeki senaryolar karşısında ülkenin hemen tamamının ittifak halinde demokrasiyi savunmaları olmuştur. Medyadan, sivil topluma, siyasi partilerden kurumlarımıza kadar ilgili herkes demokrasiyi sahiplenmiş, milli iradeyi sahiplenmiş, çağdaş bir tutum sergilemiştir.
Avrupa'da kimi yayın organlarında iddia edildiği gibi Türkiye'de bu belgeden dolayı bir gerilim oluşmamıştır. Bu belgeden dolayı demokrasiye yönelik bir tartışma başlamamış, bir ayrışma kurumlar arasında bir çatışma söz konusu olmamıştır. Demokrasimizin olgunlaştığı, çağdaş standartlara ulaştığı son olayda bir kez daha net görülmüştür. Türkiye, özellikle demokrasi noktasında hukukun ve milli iradenin egemenliği noktasında, reformlar noktasında geri dönülemez bir yola girmiştir. Türkiye'yi demokrasi ve ilerleme rayından çıkarmak, bu yarıştan koparmak asla mümkün olmaz, olamaz. Buna da kimsenin gücü yetmez. Türkiye'de bir gerilim varmış gibi bir ayrışma varmış gibi atmosferin oluşmasını son derece yanlış bulduğumu burada ifade etmek istiyorum. Tam tersine, Türkiye yasa dışı, hukuk dışı demokrasi dışı senaryolara karşı tek yürek, tek vücut olduğunu, bu belge vesilesiyle gösterme fırsatı bulmuştur. Bu tür olaylar, partimize ve hükümetimize yönelik bu tür gerişimler, bizi demokratikleşme ve reformlar konusunda daha fazla teşvik ediyor."
Gelecek nesillere standartları çok yüksek, standardı AB standartlarına erişmiş bir demokrasi emanet etmek istediklerini ifade eden Erdoğan, "Bunun için de mücadelemizi sürdürüyoruz. Sizlerin de yakından takip ettiği gibi demokrasi dışı, hukuk dışı, çete, mafya örgütlenmeleri karşısında Türkiye büyük bir mücadele veriyor. Türkiye şeffaf bir ülke, aydınlık bir ülke olma yolunda emin adımlarla yürüyor" diye konuştu.
"Türkiye'ye yönelik olumsuz yaklaşımlara önümüzdeki günlerde de şahit olabiliriz"
Katılım müzakerelerinin doğurduğu heyecanı her zaman diri tutmak, toplumsal mutabakatı muhafaza etmek, reformları hız kesmeden sürdürmek noktasında tam bir hassasiyet içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Zaman zaman eleştiriler oldu, hız kestiğimiz iddia edildi, heyecanımızın kaybolduğu söylendi, AB konusunun gündemin arka sıralarına kaydığı iddia edildi. Şunu çok açık ve samimi şekilde söylemek isterim ki Türkiye'nin ne hızında ne de gayretlerinde en küçük bir eksilme olmamıştır. Ancak AB tarafından yapılan kimi açıklamalar, bazı AB ülkeleri tarafından ortaya konan kimi tavırlar, toplumsal heyecan ve mutabakat noktasında ciddi bir erozyona zemin hazırlamıştır.''
Bunun en son örneğinin, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yaşandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Öyle tahmin ediyorum ki bazı ülkelerde yapılacak seçimler nedeniyle Türkiye'ye yönelik olumsuz yaklaşımlara önümüzdeki günlerde de şahit olabiliriz. Bu vesileyle sizlerin huzurunda bir kez daha vurgulamakta fayda görüyorum; Türkiye üzerinden, Türkiye'nin üyelik meselesi üzerinden iç politika yapmak, hiç bir ülkeye fayda sağlamaz. Kısa vadede partiler bundan fayda sağladıklarını düşünebilirler ancak orta ve uzun vadede bu tür popülist söylemlerin hem AB'ye hem de Türkiye AB ilişkilerine zarar vereceği de görülmelidir. Ben Türkiye'nin ve Türkiye'nin üyelik meselesinin bazı ülkelerde istismar aracı yapılmasının son derece yanlış olduğunu düşünüyorum.
Biz, AB'nin insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi ortak değerler etrafında birbirine kenetlendiğine inanıyoruz. Bu ortak değerleri ayakta tuttuğumuz sürece farklı mülahazaların hiçbir önemi yoktur, olmamalıdır. AB, Türkiye'ye verilen sözleri tutmalıdır.''
"Ahde vefa ile maalesef bağdaşmıyor"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin dahil olduğu tüm süreç ve belgelerde ''katılım'' kelimesinin ifade edildiğini anımsatarak, yani Türkiye'nin AB ile üyelik sürecinin hedefinde tam üyelik olduğunu, bütün AB ülkeleri tarafından oy birliğiyle kabul edildiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirirken, üyelik sürecimize yönelik kararlı bir siyasi irade gösterirken, verilen taahhütlerin yerine getirilmesi de en tabii gerek bizim gerek halkımızın beklentisidir. Süreç içinde Türkiye'nin statüsünün sürekli tartışma konusu yapılması, Türkiye'nin üyelik statüsünün değiştirilmek istenmesi ahde vefa ile maalesef bağdaşmıyor.
Diğer taraftan kimi ülkelerde Türkiye üzerinden yürütülen propagandanın ve Türkiye ile ilgili sarf edilen sözlerin ülkemize ne şekilde yansıdığını da eminim sizler çok yakından takip ediyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye'de heyecanın kaybolduğu, Türkiye'nin hızının kesildiğini iddia edenler, 2005'te müzakerelerin başladığı günden itibaren Türkiye'ye karşı nasıl bir tavır sergilendiğini de görmek ve buna göre öz eleştiri yapmak durumundadır.''
Amaçlarının Türkiye'nin standartlarını yükseltmek, Türkiye'de her alanda çağdaş seviyeyi yakalamak olduğunu anlatan Erdoğan, bunun için tüm reformları tam bir samimiyet içinde ele aldıklarını ve kararlılıkla reformları gerçekleştirdiklerini kaydetti.
''Biz kendi yol haritamızı çizdik, kendi takvimimizi belirledik ve bu çerçevede çalışmalarımızı yapıyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, bu gayretin AB tarafından görülmesi ve Türkiye'nin daha fazla teşvik edilmesinin en büyük arzuları ve beklentileri olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, ''Olumsuz tavırlara kulak asmadık, bundan sonra da asmayacağız. Ama olumlu yaklaşımların bizi daha fazla motive edeceğini bir kez daha hatırlatmak isterim'' diye konuştu.
"Terör örgütü, bugün bile hala bazı Avrupa ülkelerinden destek bulabiliyor"
Türkiye'nin uluslararası boyutu olan bazı terör eylemleri karşısında sıkıntı yaşadığını ve bugün de kısmen yaşamaya devam ettiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Irak'ın kuzeyinde yaşama ve var olma imkanı bulabilen, buradan Türkiye'nin huzuruna ve istikrarına kasteden terör örgütü, ne yazık ki bugün bile hala bazı Avrupa ülkelerinden kendisine destek ve destekçi bulabiliyor. Her türlü uyarımıza rağmen, terör örgütünün finans kaynaklarının kesilmesi, propaganda zemininin yok edilmesi, zanlıların iadesi gibi hususlarda bazı ülkelerden beklediğimiz desteği alamıyoruz.
Her zaman söylüyorum, terör bugünün dünyasında artık yerelde sıkışıp kalmıyor. Küreselleşme çağında terör de hızla küreselleşiyor. Tüm dünyayı etkisi altına almanın gayretini gösteriyor. Bugün herhangi bir terör örgütüne karşı kayıtsız, ilgisiz, duyarsız kalanlar, bir müddet sonra bu terörün kendilerine de yönelebileceği ihtimalini göz ardı etmemelidir. Terör karşısında Avrupa'nın ortak hareket etmesi ve gereken tavrı ortak bir şekilde göstermesini arzu ediyoruz.''
Kıbrıs sorunu
Başbakan Erdoğan, Kıbrıs sorununa da değinerek, şunları söyledi:
''Kıbrıs sorununun çözümü, tüm tarafların yararına olacaktır. Biz buna inanıyoruz. Türkiye olarak kapsamlı çözümü, güçlü şekilde destekliyoruz. Bu itibarla, 2009 yılının çözümün gerçekleştirilebileceği bir yıl olmasını özellikle temenni ediyoruz. Ancak yeni süreçte de Rum tarafının devam eden müzakerelere ilişkin samimiyeti konusunda endişeye neden olan bazı girişimlerde bulunduğunu maalesef gözlemliyoruz. Bu bağlamda Avrupalı dostlarımızdan beklentimiz, GKRY'nin çözümün geciktirilmesine veya engellenmesine yönelik tutum ve davranışlar içine girmesini engellemeleridir. Bunun için güçlü ve samimi bir şekilde kapsamlı çözüme odaklanmalı ve onun gereğini yapmalıyız.''
Türkiye'nin kaydettiği değişimi ülkelerine aktarma konusunda büyükelçilere teşekkür eden Erdoğan, ''Türkiye'nin reform sürecinde kaydettiği gelişmelerin yanında sizlerin bunları ülkelerinize taşımanız, bu gelişmeleri Avrupalı yetkililerle paylaşmanız aynı derecede önemlidir'' dedi.
AB dönem başkanı Çek Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Filipi
AB dönem başkanı Çek Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Eva Filipi, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olduğunu, 1952'de NATO'ya katıldığını belirterek, soğuk savaş dönemindeki rolünden bahsetti.
Türkiye'nin AB sürecine de değinen Büyükelçi Filipi, Türkiye'nin 1999'da üyelik statüsünü kazandığını, 3 Ekim 2005'te de müzakere sürecinin başladığını ve AB üyelik süreciyle ilgili bütün kararların "oy birliğiyle" alındığını anımsattı. Büyükelçi Filipi, müzakere sürecinin uzun ve çaba gerektiren bir süreç olduğunun bilindiğini kaydederek, "Avrupa bizim ortak kaderimizdir ve siz bizim için güvenilir, çok önemli bir müttefiksiniz" diye konuştu.
"Yeni bir olumlu enerji var"
Ülkesinin dönem başkanlığı sırasında, Türk hükümetinin AB müzakerelerine bağlılığını gösteren birçok gelişmenin yaşandığını ve bundan duydukları memnuniyeti ifade eden Filipi, bu çerçevede Egemen Bağış'ın başmüzakereci olarak atanmasını, Reform İzleme Grubunun (RİG) faaliyetlerini, Başbakan Erdoğan'ın geçen Ocak ayında Brüksel'e yaptığı ziyareti memnuniyetle karşıladıklarını kaydetti.
Filipi, "Reform sürecine her zamankinden daha hızlı bir şekilde odaklanılmasını sağlayacak, yeni bir olumlu enerjinin olduğunu hissediyoruz" dedi.
Enerji konusunun dönem başkanlıklarının en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu vurgulayan Büyükelçi Filipi, Türkiye'nin stratejik konumu dolayısıyla önemine değindi ve enerji konusunda verilen destek ve işbirliği için Türk yetkililere teşekkür etti.
Filipi, terörle mücadele konusuna da değinerek, "AB'nin, bütün terör saldırılarını en şiddetli şekilde kınadığını biliyorsunuz. Çek dönem başkanlığında AB ülkeleri Türkiye ile terör örgütü PKK ile mücadelede, çabaları güçlendirerek, işbirliğini geliştirmeye karar verdi" diye konuştu.
2009 yılının başından bu yana terör örgütü PKK'nın faaliyetleriyle ilgili olarak birçok tedbirin alındığını vurgulayan Filipi, özellikle de bu önlemlerin PKK'nın AB ülkelerinde bulunan bağlantılarında alındığını belirtti. Filipi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin, Orta Doğu, Irak, Afganistan, Pakistan, Kafkasya, Orta Asya, Karadeniz bölgesindeki önemli ve olumlu diplomatik rolünü takdir ediyoruz. Bu sorunlu bölgelerle ilgili çabalarınız ve bilginiz barış ve istikrarı sağlamak için çok önemlidir. AB ile yakın işbirliğinin hepimize olumlu sonuçlar getireceğine inanıyorum."
Başbakan Erdoğan'a "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği konusundaki ortak amaca" yönelik çabaları için teşekkür eden Filipi, "Avrupa bizim ortak kaderimizdir ve AB'de sadık ve güvenilir dostlarınız olduğu konusunda sizi temin ediyorum" dedi.
Çek Cumhuriyeti, AB dönem başkanlığını 1 Temmuzda İsveç'e devredecek.