”İdeolojik özün çekirdek kadrosu”

CHP lideri Baykal, Bakanlar Kurulu'ndaki değişiklikle ilgili olarak konuştu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Bakanlar Kurulu'ndaki değişiklikle ilgili olarak, ''Öyle anlaşılıyor ki rezervde tuttuğu bütün unsurları seferber etme kararını almıştır. AKP'nin ağır toplarının, ideolojik özünün, çekirdek kadrosunun bütün potansiyelinin ortaya konulduğu bir kabine ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum'' dedi.

Baykal, Habertürk Televizyonu'nun canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Bakanlar Kurulu'ndaki değişikliği nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Baykal, "Bizim açımızdan heyecan verici, önemli bir tablo olduğunu sanmıyorum. Bildiğimiz AKP bu defa çekirdeği ile çıktı" diye konuştu. 

''Bazı isimlerin Bakanlar Kuruluna alınmış olmasının dikkat çekici olduğu'' görüşünü savunan Deniz Baykal, ''AKP, kendi milli görüşçü, rejime inançla ideolojik olarak karşı çıkan ve bunun kavgasını kararlılıkla eline geçen her fırsatı değerlendirerek sürdüren bir ekibi sahiplenme, bakanlar kuruluna taşıma, parti vitrinine koyma ihtiyacını hissetmiştir. AKP kendi gerçek kimliğiyle biraz daha belirgin bir şekilde ortadadır'' dedi.

"Bu, 1 Mayıs özlemini gerçekleştirdiğimiz 1 mayıs değildir"

1 Mayıs ve Nevruz'un resmi tatil olması için kanun teklifi verdiklerini anımsatan Baykal, bu iki günde de devlet ve millet el ele, huzur içinde kutlama yapılmasını istediklerini söyledi.

"32 yıl sonra Taksim'de işçi kuruluşlarımızın, sendikalarımızın çıkıp 1 Mayıs'ı kutlamaları anlamlı bir olaydır. Bunu memnuniyetle karşılıyorum" diyen Baykal, ancak istenilen noktaya gelmekten uzak olunduğunu üzüntüyle gördüklerini ifade etti. Baykal, şöyle konuştu:

"Yani, ne yazık ki, 1 Mayıs'ı bir gerilim günü olmaktan çıkaramıyoruz. Bu konuda iktidarın çok büyük sorumluluğu olduğu açıktır. Konuya çünkü güvenle yaklaşmamıştır, kucaklamamıştır, sahip çıkmamıştır, bir kavga ve gerilim anlayışı içine girmiştir. Bu da birdenbire işi tırmandırmıştır. Zaten provokasyon yapmak üzere fırsat bekleyen küçük, marjinal çevreler var. Çok üzüntü verici olmuştur. Orada bir vitrinin kırılması, bir vatandaşa saldırı yapılmış olması hepimizi çok derinden yaralıyor, böyle 1 Mayıs istemiyoruz. Bunun bir anlamı yok, bunu böyle olmaktan çıkarmak zorundayız. Böyle olmaktan çıkarabiliriz. Devletiyle, büyük konfederasyonlarıyla, sorumlu sivil toplum örgütleriyle hep birlikte bu ihtimale karşı dayanışma içine girerek bunu yapabiliriz. Bu, çok temel bir konudur. Bir yandan üzülüyorum, 1 Mayıs gibi bir günün Türkiye'de barış içinde, kimseye zarar vermeden, kimseyi tedirgin etmeden, bir tatlı, güleryüzlü bir şekilde, çoluk çocukla sevinç içinde kutlanamamış olması benim için üzüntü vericidir. O nedenle bu 1 Mayıs özlemini gerçekleştirdiğimiz 1 Mayıs değildir."

Org. Başbuğ'un açıklamaları

Baykal, "Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un düzenlediği toplantıda 'topluma kazandırma merkezleri kurulması gerektiği' ifadesini kullandı. Bu noktadaki görünüz nedir?" sorusu üzerine, "Bu konuların böyle ulu orta siyaset meydanlarında konuşulmasını çok yanlış buluyorum" karşılığını verdi. Baykal, şöyle devam etti:

"Hele askeri yetkililerin bu konuyu konuşması gereken yer Milli Güvenlik Kurulu'dur. Ya da terörle mücadele zeminleridir ya da uygun resmi ortamlardır. Çünkü bu konular konuşulduğu zaman yanlış bekleyişler çıkıyor, yanlış anlamalar kendini gösterebiliyor. Çok özen ve dikkat içinde olmak lazım. Terör konusunda çok kararlı net bir tavır takınılması gerektiğine inanıyoruz. Kime af? Terörist, terörden vazgeçiyorsa mesele yok, onu sağlamak için ne gerekiyorsa yapılır. Ama şu anda Türkiye'nin izlemek zorunda bırakıldığı politika, teröriste af anlamına gelmiştir. Teröriste af anlamına geldiği için de terör sona ermemiştir, terör teşvik edilmiştir. Daha önce eve dönüş yasası çıkarıldı. Bu, terörün sona ermesine değil, tam tersine azmasına neden oldu. Teröristler hapishaneden dağa çıktılar. Af konusu, Türkiye gerçekten bu konuyu kontrol altına aldığı ve şiddetin, terörün toplumda tamamın etkisiz kılındığı, toplumsal barış aşamasına geldiğimiz, acı çeken insanların artık hayata kazandırılmasının gerekli olduğu anlayışının yaygınlaştığı, böyle bir adımın tekrar terörü canlandırmayacağı ya da teröre destek olmayacağının görüldüğü ortamında konuşulur. Konuşulur, yapılır ve biter ama bizde terörle mücadele yöntemi sanılıyor. Terörle mücadelenin başarıya ulaşmasından sonraki bir barışma vesilesi olarak değil de terörle mücadelenin yöntemi, teröristlerin yumuşatılması, ikna edilmesi, caydırılmasına yardımcı olur sanılıyor."

"Cumhurbaşkanı ve Başbakan derhal Azerbaycan'a gitmeliler"

Azerbaycan ve Ermenistan ilişkileri konusuna da değinen Baykal, Türkiye-Ermenistan sınırının Ermenistan'ın Azerbaycan'ı işgal etmesi sebebiyle kapandığını anımsattı.

"İşgal kalkmadan sınırın açılmasının doğru olmayacağı" görüşünü aktaran Baykal, "Şimdi işgal kalkmadan 'sen bırak Azerbaycan'ı Ermenistan ile ilişki kur' diyorsunuz. Kardeşim ben Ermenistan ile ilişkim kötü olduğu için sınır yasağını koymadım ki" dedi.

Sınır yasağının Ermenistan'ın Türkiye'ye tutumundan dolayı konulmadığına dikkati çeken Baykal, "Ermenistan o zaman da 'soykırım' diyordu, Türkiye sınırlarını tartışmalı kabul etmeye çalışıyordu. Batı Ermenistan'dan söz ediyordu, yani Türkiye'nin doğusundan söz ediyordu. Ağrı Dağı hala onlar için simge konumundaydı. Bunları bildiğimiz halde onlarla iyi ilişkiler içindeydik, sınır da açıktı" diye konuştu.

Konunun sadece Karabağ ile sınırlı olmadığını, ayrıca Karabağ'ın etrafındaki 7 ayrı merkezin de işgal edildiğini ifade eden Baykal, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin de bu durumu "işgal" olarak nitelendiren kararlar aldıklarını anımsattı.

Sınırın kapanmasının önemli bir yaptırım olduğu görüşünü ifade eden Baykal, petrol ve doğal gaz rezervleri nedeniyle Kafkasya'da dengelerin Azerbaycan'ın lehine değiştiğini, Ermenistan'ın ise "köreldiğini" söyledi.

1915 olayları Ermeni iddialarına ilişkin Türkiye'nin "kompleksi" olmadığını ifade eden Baykal, Ermenistan'ın "tanımadığı sınırın açılmasını istediğini" dile getirdi. Baykal, "Ermenistan bizi tanıyormuş, tanımıyormuş, onun meselesi, bunu da konu yapmıyorum. 'Soykırımı tanı sana taviz vereyim' Yok öyle bir şey. Bir tek isteğim var Ermenistan'dan, Azerbaycan'daki işgale son ver, Karabağ'a barış içinde demokratik çözüm getir. Bütün sınırları da açarız, ekonomik ilişkiler de yaparız, sınırı kabul etmediği halde. Umurumda değil"  diye konuştu.

Türkiye'nin "iki rayda müzakere tuzağına düştüğünü" ileri süren ve Türkiye'ye "sen sınır açmayı taahhüt et ben Karabağ'dan çıkarırım" dendiğini savunan Baykal, "Bu noktada bize düşen görevi yapacağız. Bazı taleplerim de var. Cumhurbaşkanı ve Başbakan derhal Azerbaycan'a gitmeliler. Azerbaycan'a güven vermeliler. Azerbaycan kamuoyunda Türkiye'nin ihanet edebileceği yönündeki duyguyu el birliği ile kaldırmalıyız" dedi.

Anayasa değişikliği

Baykal, başka bir soru üzerine, AK Parti'nin uygulamalarının "toplumda tedirginlik yaratmakta olduğunu, bunun daha da ileri düzeye taşınabileceğini" iddia etti. "Türkiye'nin iktidardan kaynaklanan gerilime nasıl reaksiyon vereceğini herkesin zaman içinde göreceğini" kaydeden Baykal, "Bizim muhalefet partisi olarak anlayışımız siyasi tartışmayı bu zeminde gerginleştirmemektir" dedi.

Deniz Baykal, gelecek günlerde bir anayasa değişikliği tartışmasının önlerine geleceğinin görüldüğünü belirterek, şöyle konuştu:

"Bu anayasa değişikliği aslında siyasi ortamı gerebilecek konulardan birisidir, hiç kuşku yok. Bu konudaki anlayışlarını da önümüzdeki günlerde göreceğiz. Biz AKP'nin izlemekte olduğu politikanın yanlışlarına, tehlikelerine kararlılıkla dikkati çekmeye devam edeceğiz ama siyasetimizi onun üzerine bina etmemeye çalışacağız. Onların yanlışlarına katkı vermemeye çalışacağız. Onları kendi kaderleriyle baş başa bırakacağız. Anayasayı değiştireceklerse bildikleri gibi yapmalarına bakacağız. Buna destek vermemiz kesinlikle söz konusu olmayacak. Ama biz bundan sonra da ekonomik sorunları, işsizliğe, yolsuzluğa, yanlış ekonomi politikalarına ve bunun Türkiye için maliyetine dikkati çekme devam edeceğiz."