”İl isimlerinin değiştirilmesini onaylamıyorum”
Bakanı Atalay, Tunceli'ye "Dersim" adının verilmesi talepleriyle ilgili görüşlerini bildirdi
MOSKOVA - İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tunceli'ye "Dersim" adının verilmesi talepleriyle ilgili, "İl isimlerinin değiştirilmesini hiç onaylamıyorum" dedi.
Bakan Atalay, Moskova'da başlayan "Birinci Global Yol Güvenliği Bakanlar Konferansı"na katıldıktan sonra Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı'nın rezidansında Moskova'daki Türk medya temsilcilerinin demokratik açılımla ilgili sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, Tunceli'nin adının "Dersim" olarak değiştirilmesi yönündeki talepleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, "Yer ismi değiştirilmesi ilçe ve vilayetlerde Meclis kararıyla, kanunla olur. Ben doğrusu il ismi değiştirilmesini hiç onaylamıyorum" diye konuştu.
Atalay, bazı köy isimlerinin değiştirildiğini ve bazı ilçelerin de adının değiştirilmesine rağmen yeni isminin hiç kullanılmadığını belirterek, "Eski ismi kullanılıyor. O manada değerlendirilebilir ama illerin isminin değiştirilmesi gibi şeyler tabii ki değerlendirilemez. Mevzuat olarak da bazen yanlış şeyler oluyor. Bizim mevzuatta köy isimlerinin değiştirilmesi İçişleri Bakanı'nın kararıyla olabiliyor ama ondan önce yapılması gerekenler var" dedi.
Köy isimlerinin değiştirilebilmesi için öncelikle köyde referandum yapılması gerektiğini ve nüfusun çoğunluğunun değişikliği istemesi halinde bu konunun ilçeye geldiğini ifade eden Atalay, "Bu illa farklı dil lehçe olarak değil, Türkçeden Türkçeye de değiştirenler oluyor. Bunlar ilçeye gelir, ardından ile gelir. İlde bir kurul vardır değerlendiren. Sonra vali İçişleri Bakanı'na yazar bütün o alt değerlendirmeleri. Köy isminin değiştirilmesi öyle olur" dedi.
Atalay, ilçe ve il isimlerinin değiştirilmesinin de ancak TBMM tarafından onaylanan yasa ile mümkün olabildiğini kaydederek, "Süreç o. Ben Türkiye'de isimlerin değiştirileceği üzerinde hiç durmuyorum. Öyle şeyin olacağını da zannetmiyorum" ifadesini kullandı.
"Gelişmelerden çok memnunum"
Türkiye'deki demokratik sürecin gelişiminden memnun olup olmadığı yolundaki bir soru üzerine de Atalay, "Çok memnunum. Her şey gayet iyi gidiyor. Türkiye kendi sorunlarını konuşuyor, tartışıyor. Türkiye bunları rahat konuştukça kendisi rahatlıyor" yanıtını verdi.
"Bu verimli ortamın, herkesin güzelce değerlendirmeler yaptığı, yılların birikmiş sorunlarını Türkiye'nin kendi içinde konuşması, değerlendirmesi, analiz etmesi ve paylaşması son derece önemlidir" diyen Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Donup kalmış konular, hiç konuşulamaz ama içten içe büyür. Bu konu öyle bir şeydi. Bakın ben bunu çok açık söylüyorum. 10-15 sene bu konulara eğer ciddi eğilinmiş olsaydı, çözümü daha kolay olurdu. Bu 10-15 yıllık gecikme, hele 20-25 yılı bulması işi zorlaştırmış. Şimdi daha zor ama bunun bir şekilde çözülmesi, bitirilmesi gerekiyor. Türkiye'nin geleceği için, insanımızın huzuru ve refahı için, kardeşliği için, bütünlüğümüz için onu yapmaya çalışıyoruz. İnanın bu fırsat da kaçırılırsa gelecekte daha da zorlaşır. Burada ön yargılardan biraz sıyrılarak, mümkün olduğunca kardeşlik, şefkat dilini yaygınlaştırarak, inşallah toplulumuzda birilerinin ayırma ve bölme çabalarını bitirmiş oluruz. Tekrar rahatlarız, bütünlüğümüzü sağlarız. Bunu diliyoruz. Ben bu gidişattan memnunum. Şu açıdan zor. Hani bunların belki farklı toplum kesimlerinde farklı algılanması olabilir. Muhalefetin farklı bakışları gibi. Bunlar da normal yani. böyle büyük bir meselede farklı değerlendirmelerin olması da normal. Bunlar hiç bir ülkede sorunsuz çözülmemiş. Bizde de belki bugünkü gibi sert değerlendirmeleri beklemek lazım ve normal karşılamak lazım. Gene de iyi gidiyor şu anda."
"Düş kırıklığına hepsiyle ilgili uğruyoruz"
"MHP'nin demokratik açılım konusundaki tavrının önceden belli olduğu ancak CHP'nin tavrı konusunda hayal kırıklığına uğrayıp uğramadıkları" sorusuna Atalay, "Düş kırıklığına aslında hepsiyle ilgili uğruyoruz. Birisi istisna değil" karşılığını verdi.
Atalay, düş kırıklığından, insanların konuşmasını ve eleştirmesini kast etmediğini belirterek, "Ama bir yapıcı üslupla, paylaşarak, hepimiz yanlışları bertaraf ederek, doğrular üzerinde daha geniş mutabakat sağlayarak, sorunun çözümü önemli. Burada maalesef o sağlanmıyor" değerlendirmesinde bulundu.
CHP Lideri Deniz Baykal'ın TBMM'deki konuşmasında "bir anlamda" kendilerinin bunu 20 yıl önce düşündüğünü ve yazdığını söylediğini belirten Atalay, "Kendisi bunları ifade etti. Bizim o açıkladığımızdan çok daha ileri ifadeler var. Mesela şimdi şeye takılmışlar, seçmeli ders. Orada benim kullandığım bir ifadedir. Üniversitelerde toplumumuzda kullanılan farklı dil ve lehçelerde üniversitelerimizin akademik çalışma yapması, araştırma merkezi kurması, enstitü kurması ve seçmeli ders olması gibi bir ifadem var benim" diye konuştu.
Özel vakıf üniversitelerinde seçmeli dersin bulunmasından dolası bunları kendisinin de bunları söylediğini ifade eden Atalay, "Ama CHP'nin daha ileri teklifi var. Bakın o 1989 raporunda da özel eğitim kurumlarının, yani 'kamu, devlet içinde olmasın ama bu dillerde ve lehçelerde özel eğitim kurumu kurulabilir' anlamında şeyler. Dolayısıyla insan bu çelişkilere üzülüyor. Yani şimdi bizim bu açıkladığımız şeylerin neresinde bölücülük var?" ifadesini kullandı.