”IMF'in iç mülahazaları devam ediyor”

Bakan Şimşek, "kabul edilemez gördüğümüz bir iki tane husus var, yeni açılım olursa tabii ki gerekli adımları atarız" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonunun (IMF) Türkiye ile imzalayacağı program konusunda IMF'in "iç mülahazalarının" devam ettiğini belirterek, "Oradan gelecek yanıta göre bizim hassas olduğumuz, kabul edilemez gördüğümüz bir iki tane husus var. Onlar konusunda eğer bir yeni açılım olursa tabii ki daha sonraki aşamada müzakereleri bitirmeye yönelik gerekli adımları atarız" dedi.

Bakan Şimşek, NTV'de katıldığı canlı yayın programında, Türkiye ekonomisine ilişkin soruları yanıtladı.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinden sonra "görüşmeden IMF ile süreçte ciddi ilerleme olduğu izlenimi ile ayrıldığını" söylediğinin ifade edilmesi üzerine Şimşek, şöyle konuştu:

"Doğru bir izlenim. Biz müzakereleri bir çok konuda önemli bir noktaya getirmiştik. Aslında fikir birliği de var. Bir kaç tane teknik konu vardı uzlaşamadığımız. Tabii ki bizim bütçeyi daha gerçekçi bir zemine taşımamız için almamız gereken bir takım bütçe tedbirleri de var. Onları da almamız lazım. Gelinen noktada biz o teknik bir iki düzenlemeye ilişkin fikirlerimizi, IMF Başkan Yardımcısıyla paylaştık Davos'ta. Oradan edindiğimiz izlenim olumluydu. Daha sonraki aşamada kendisi burada müzakereleri yapan heyetle görüşüp bu iki konuda farklı bir tutum içine girecekleri imasını vermişti. Şu anda biz o noktadayız. En azından bu hafta başı itibariyle bana gelen bilgiler, değişik ilgili bölümlerden, o iki konuya ilişkin değerlendirmelerin gelmesini bekliyorlar. IMF'nin kendi iç mülahazaları devam ediyor. Oradan gelecek yanıta göre bizim hassas olduğumuz, kabul edilemez gördüğümüz bir iki tane husus var. Onlar konusunda eğer bir yeni açılım olursa tabii ki daha sonraki aşamada müzakereleri bitirmeye yönelik gerekli adımları atarız."

"Hedeflere ilişkin bir fikir ayrılığı yok"

Bakan Şimşek, söz konusu iki hassas konunun ne olduğunun sorulması üzerine de şunları söyledi:

"Bu devam eden bir müzakere. Aslında devam etmeseydi çıkıp bu konuları kamuoyuyla açık bir şekilde paylaşırdık. Gelinen noktada o konulara ilişkin orta bir nokta bulmaya çalışıyoruz. Daha çok teknik hukuki konular bunlar. Hedeflere ilişkin bir fikir ayrılığı yok. İçeriğe ilişkin de bir fikir ayrılığı yok. Ama bu hedeflere nasıl, ne türden düzenlemelerle varılacağı konusunda fikir ayrılıkları var. Örneğin biz kayıt dışının azaltılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye için çok önemlidir. Rekabetin önünde bir engel olmaktan çıkarılması, Türkiye'de daha verimli yenilikçi bir yapıya girmesi için kayıt dışının azaltılması lazım. Bunu yaparken bir yandan kayıt dışına iten faktörleri de azaltmanız lazım. Bir taraftan da yaptırımları artırmanız lazım.

Bunun gibi gelir idaresinin güçlendirilmesi lazım. Gerçekten de bu hemfikir olduğumuz bir konu. Gelir idaresinin güçlendirilmesi konusunda özünde bir fikir ayrılığı yok. Denetim birimlerinin birleştirilmesi konusunda da 2006'dan beri bu yönde bir eğilim var. Türkiye'nin gelir idaresini güçlendirmesi lazım. Çünkü önümüzde şöyle bir seçenek var: Ya biz ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız ya da yorganımızı büyüteceğiz. Başka seçenek yok. Uzun dönemde başka sürdürülebilir bir seçenek yok. Onun için gelir idaresinin güçlendirilmesi konusunda fikir ayrılığı yok. Bir takım hukuki düzenlemelere ilişkin, kurumsal alt yapıya ilişkin mülahazalar var."

"Bazı unsurlar yeni"

Bakan Şimşek, IMF'nin görüşmelerde "yeni bir şey getirmedik" dediğine ilişkin haberler olduğunun hatırlatılması üzerine de "Bazı unsurlar yeni, konular benzer. 2006'da gündeme getirilmiş olabilir. Ben o zaman yoktum. Ama o zaman rağbet görmemiş olabilir, doğru bulunmamış olabilir. Dolayısıyla o anlamda yepyeni bir unsurdur demek zor. Ama o konuların bir kısım içeriği tamamen yeni ve aslında müzakerelerin son bir iki seansında gündeme getirilen bazı konular" diye konuştu.

"Kasım ayında IMF ile Washington'da yaptığımız toplantıda o günün makro varsayımlarıyla belli bir bütçe tedbirleri üzerinde aşağı yukarı anlaşmıştık" diyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz o tedbirlerin de önemli bir kısmını bütçe meclisten geçmeden yerine getirdik. Ama tabii şartlar hızlı değişiyor. Eylülden bu yana her ay gerek dünyaya, gerek Türkiye'ye ilişkin makro ekonomik görünümde sürekli bir değişiklik var.

Şunu da kabul ediyoruz, Türkiye'nin IMF olsun olmasın 2009 yılında tabii ki bir miktar bütçe açığı artacağı ortada. Ama bunun sınırları var. Bizim kabul edebileceğimiz bütçe disiplinini koruma anlamında katlanabileceğimiz belli bir boyutu var. Herhalükarda bütçeyi daha gerçekçi bir zemine çekmek için aralıkta bir takım tedbirler açıkladık. IMF programı olmasa da bizim açıklamamız lazım. Çünkü bir taraftan reel sektörü desteklemek isteriz. Bir taraftan da finans piyasalarındaki genel makro ekonomik istikrarı korumaya yönelik de bir sorumluluğumuz var. Yani iki unsuru beraber götürmemiz lazım. Orada bir denge siyaseti güdüyoruz."

"En az 18 ay olur tabii ama 3 yıl da olabilir"

Bir soru üzerine Şimşek, AK Parti hükümetinin yönetimde olduğu süreç içinde 2 tane IMF programı uygulandığına işaret ederek, "Küresel krize rağmen eğer Türkiye gerçekten bazı alanlarda farklılaşmışsa, bazı alanlarda Türkiye'ye farklı bakılıyorsa son 5-6 yıldır iyi bir şekilde uygulanan bu programların sonucudur" dedi.

Türkiye'nin, ilk kez bu krize, "gelişmiş ülkeler gibi reaksiyon gösterdiğini" ifade eden Şimşek, Türk Lirasında değer kaybı olduğunu, ancak faizlerin düştüğünü, enflasyonda da düşüş görüldüğünü kaydetti ve bunun nispi olarak kredibilitesi yüksek, gelişmiş ülkelerin krize verdiği reaksiyona benzer bir çerçeve oluşturduğunu anlattı.

Şimşek IMF ile olası anlaşmasının süresine yönelik soru üzerine "Süre konusunda en az 18 ay olur tabii ama 3 yıl da olabilir" dedi.

Mehmet Şimşek başka bir soruyu yanıtlarken de sürenin, en son karara bağlanacak unsur olduğunu kaydederek, "Gelinen noktada 18 ayın altında olmayacak zaten ama muhtemelen belki daha da uzun bir program olabilir" şeklinde konuştu.

"Süre ne kadar uzun olursa, kredi miktarı da o kadar fazla olacak galiba?" sorusuna Şimşek, "Kısmen" karşılığını verdi ve şöyle devam etti:

"Çünkü programın esas vurgu yaptığı dönem 2009 yılı. Herkes 2010'dan itibaren nispi bir normalleşme sürecine girer miyiz beklentisi içinde. Öyle olursa zaten Türkiye'nin dış finansman ihtiyaçları rahat bir şekilde piyasadan karşılanabilir durumda. Bugün de karşılanıyor kamu sektörünün, bütün kaygı, özel sektörün finansman ihtiyaçlarına ilişkin kaygılarını gidermek."