İsabetli adımlar atabilirsek krizden güçlü çıkabiliriz
Kaan SARIAYDIN / Morgan Stanley Menkul Değerler AŞ eski Genel Müdürü
Global krizi atlatmaya çalışan ülkeler açıkladıkları kurtarma paketleri yardımıyla krizi aşmaya çalışıyorlar. Sadece Amerika’nın bugüne kadar kurtarma paketi olarak taahhüt ettiği rakam 14 trilyon dolar. Ancak alınan önlemler kanser hastası olan bir hastaya acısı dinsin diye aspirin vermeye benziyor. Ama buna rağmen yaşanan global kriz, Türkiye için çok büyük fırsatlar oluşturuyor. İsabetli adımların atılması halinde Türkiye krizden çok güçlü bir devlet olarak çıkabilir. Türkiye hiçbir zaman şansını kaybetmedi. Türkiye doğru adımları atarsa, büyük bir bölgesel ekonomik güç olur. Çünkü Türkiye için büyük bir fırsat var. Türkiye’nin finans sektörü şu anda sağlam. Büyümeye daha müsait. Ama dünyada finans sektörü şu anda sallanıyor. Genç bir toplumuz, girişimciliğe daha yatkınız. Ama gençliğimizin 3’te biri işsiz. Bu çok büyük bir kayıp. Bunu doğru yapısal değişikliklerle ve adımlarla değiştirmemiz lazım.
Birçok dünya ülkesi kriz nedeniyle çok ciddi tedbirler almaya devam ediyor ve bu kriz Türkiye için önemli fırsatlar oluşturuyor. Bu dünyanın yaşadığı bir kriz. Türkiye’nin krizi değil. Ama bizim de doğru adımlar atmamız gerekiyor. İsabetli adımlar aratabilirsek eğer bu krizden çok güçlü bir devlet olarak çıkabiliriz. Türkiye fakir ülkeler gibi değil. Türkiye’nin jeopolitik yapısı çok farklı. Tüketimi artırmak için KDV indirimi ve benzeri paketlerle sağlanan teşvikler kısa vadeli bir çözümdür. Bu ancak piyasayı kısa vadede rahatlatır. Benim çözüm olarak önerdiğim kalıcı etkisi olan yapısal değişimdir. Ne yapılabilir. Bankaların kredi vermesi lazım. Merkez Bankası faiz indiriyor. Ama bu faizleri indirince yansıyor mu insanlara. Hayır. Neden, çünkü Türkiye’de bankaların sermaye yapıları sağlam. Sermaye yapısı sağlam olduğu için kredi verip de risk almak istemiyorlar. Kriz yaşayan şirkete kredi verirseniz banka olarak siz de riske girersiniz. O zaman bankaları kredi vermeye teşvik etmek lazım. Burada kredi garanti fonu devreye girmeli. Ama bunun da büyük bir riski var. Bankalar; zaten geri dönüşü olmazsa devlet verdiğimiz krediyi şirket adına bize ödeyecek düşüncesi ile hareket ederlerse işte o zaman da devlet zarar görür. Önce bunu önlemek gerekiyor.
Türkiye 2004-2007 yılları arasında mükemmel bir refah içindeydi. Bu dönemlerde bile işsizlik oranı yüksekti. Ekonomi büyümesi yüksekti ve Çin’den sonra ikinci büyüyen ekonomi olmasına rağmen işsizlik oranı hiçbir zaman yüzde 9.8’in altına düşmedi. En iyi zamanımızda bile yüzde 9.8. Bu çok yüksek bir oran. Ama istihdam dünyanın genel bir problemi. Ekonomi düzelmeye başlasa bile ancak 12-13 ay sonra istihdama katkısı olur. Ekonomi 2010 da toparlanmaya başlarsa işsizlik 2011 e kadar sürer. Ben bu kadar kısa sürede toparlanma olacağını sanmıyorum. Geçici toparlanmalar olabilir. Ama şu bir gerçek ki bu küresel krizin daha ilacı bulunamadı. Dolayısıyla bu krizi ben bir fırsat olarak görüyorum. Ama mutlaka yapısal değişimler yapmak zorundayız. Komşum bakkal
açtı para kazanıyor bende bakkal açayım para kazanayım zihniyetinden vazgeçmeliyiz. Yeni teknolojiler yeni girişimciler yetiştirmeliyiz, geliştirmeliyiz. Bu da devletin desteği ile olur. Bunlar uzun vadeli yatırımlardır. Şu anda uygulanan yöntem ve paketler geçicidir. Kalıcı olması için istihdam yaratılması lazım. İstihdam yaratılır ve işsizlik azalırsa tüketim de artar. Toplumda işsizlik arttıkça tüketim ve gelir de azalır.