’IŞİD savaşı yaymaya çalışacak’

MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, “IŞİD bu savaşı genişletecek ve çok geniş bir alana yaymaya çalışacak. Türkiye’nin yapması gereken Türk topraklarını bir an önce işgalden kurtarmak, Türkmenlerin can güvenliğini sağlamaktır” dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

sakar.jpg

MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, hükümetin uyguladığı yanlış politikalarla IŞİD’i büyüttüğünü belirterek, “IŞİD’in bu hale geleceğini hükümet öngöremedi, kendi eliyle besledi büyüttü ve IŞİD şimdi bir canavara dönüştü” dedi. 

“Çözüm süreci çözülme sürecine dönüşmüş şekilde gidiyor” diyen Oğan, Irak ve Suriye’deki son gelişmelerin çözüm sürecine de yansıyacağını kaydetti. Oğan, “Türkiye artı, Peşmerge, artı PKK bereraber IŞİD’e karşı savaşacaklar. Ortaya böyle bir cephe çıkıyor” diye konuştu. Sözde Ermeni Soykırımı'nın 100. yıldönümü olan 2015 yılına ilişkin olarak Türkiye’nin uluslararası alanda daha net bir mücadele vermek durumunda olduğunu kaydeden Oğan, özellikle tapular üzerinden açılacak davalar konusunda dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulundu. MHP Iğdır Milletvekili Oğan, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı. 

Türkiye’nin bölgede uyguladığı politikaları değerlendirir misiniz? Bu noktaya nasıl gelindi? 
Hükümet, “düşmanımın düşmanı benim dostum olabilir” diye düşündü. Hükümetin düşmanı kim Esad. Esad’ı kim devirebilir, IŞİD. Çünkü oradaki muhalifl er bunu başaramadı. IŞİD bir taraftan muhalifl erle savaştı, bir taraftan Esad’la savaştı. Hükümet IŞİD’in güçlü olduğunu gördü. Bir taraftan da hükümete yakın olan bir kesim, bazı STK’lar İslami bakış açısıyla bunlara terörist olarak bakmadı, cihatçı İslamcı kardeşlerimiz diye baktılar. Oysa ki bunlar terörist. Kafa kesiyor, ciğer söküyor, insanlık dışı eylemler gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla bunlara maddi destekte, silah teslimatında bulundular. Türkiye üzerinden terörist geçişine izin verdiler, komutanları geldi burada tedavi oldu ve bütün bunlar IŞİD’i güçlendirdi. IŞİD’in Türkiye’de yüzlere hücre evi var, yarın öbür gün bir müdahale durumunda bunlar ne olacak. AKP bunları büyüttü besledi, şimdi kendi başına bela oldu. Türkiye’de şu anda garip bir durum var. AKP, Suriye iktidarına da muhalefetine de düşman, ikisiyle de savaşıyor. Özet olarak IŞİD’in bu hale geleceğini hükümet öngöremedi, kendi eliyle besledi büyüttü ve IŞİD şimdi bir canavara dönüştü. Canavar olduğu en başından belliydi ama hükümetin en başından bunu öngörecek algı merkezleri kapalıydı. Onların algısı tek bir şeye çalışıyor. Her şey, her yol Erdoğan’a çıkar. Yani Başbakan onlara terörist demiyorsa demek ki terörist değil, terörist diyorsa hemen aynı anda terörist. Bu bakış açısı maalesef Hükümete yakın strateji merkezlerine de yansıdı. 

Bu saldırı neden öngörülemedi? 
Ben Musul konusundaki uyarımı yaparken bunları nereden biliyorum, gece yatıp rüyamda görmüyordum. Bir strateji merkezinin başkanıyım. Bölgeyi değerlendiriyoruz, bölgeden kaynaklarımızla irtibat halindeyiz, haritayı okuyoruz, bölgeyi dinliyoruz bu netice geliyor. Bunu mevcut strateji merkezleri niye yapamıyor. Çünkü her şeye tek gözlükle bakıldığı zaman doğru neticeye varamıyorsunuz. Mecliste çıkıp söylediğimde AKP’liler dalga geçtiler. ‘Hadi oradan, delilin var mı’ diye suçlamalarda bulundular. Düşünün ben ajan mıyım, ben biliyorsam MİT niye bilmiyor. AKP gelişmeleri o kadar geriden takip ediyor ki dünyada istihbaratın yüzde 90’ı açık kaynaklardan elde ediliyor ve açık kaynak istihbaratı gizli istihbaratın çok daha ötesinde. Teknolojide çok gelişti. IŞİD’in içine ajan sokmaya gerek yok. IŞİD her şeyi neredeyse ortalıkta yapıyor. Bu bilgiyi farklı kaynaklarla besleyip analiz etme imkanınız da varsa bu sonuca zaten ulaşıyorsunuz. AKP bölgeyi okuyamıyor, okuyamadığı gibi söylenene de inanmıyor. Burnunun dibini göremiyor, en büyük eksik bu. Bölgedeki konsolosluğumuz aslında bunların çoğunu paylaşmış ama Dışişleri Bakanlığı’nın koridorlarında artık dış politika belirlenmiyor. Sayın Davutoğlu bir hayal alemine dalmış, yanına da kendisi gibi birkaç hayalperesti almış dış politikayı onlar belirliyor. Libya’da darbe olmadan bir gün önce “Her şey yolunda vatandaşlarımız rahat olsun’ dedi, ertesi gün darbe oldu. Musul’da konsolosluğumuz olayları öngörmüş. Ama Ankara dinlememiş, konsolos tek başına karar alamaz. Yetkisi yok. Ankara’ya bilgi verir ve Ankara’nın adım atmasını bekler. Buranın gündeminde böyle bir konu olmamış. 

Türkmenlerin durumu ne olacak? 
Türkiye maalesef Türkmen merkezli değil, Barzani merkezli bir dış politika izliyor. Türkiye uzun süredir Türkmen bölgelerinde, Türkmenlere Barzani ile işbirliği yapması için baskı yapıyordu. Bunda başarılı olamamıştı. Türkiye Barzani’ye baskı yapması gerekirken, Türkmenlere baskı yapıyordu. Şimdi bu vesileyle Barzani geldi ve o Türkmen bölgelerinin tamamını işgal etti. Yani hem Barzani hem IŞİD işgal ediyor. 

Türkiye bundan sonra nasıl bir politika izlemeli, Meclis’e düşen bir görev var mı, bir tezkerenin caydırıcılığı olur mu? 
Bir tezkere zaten var. Bu tezkere yeterli olur mu derseniz, nasıl yorumladığınıza bağlı. Ben şahsi fikrimi söylüyorum, bu tezkere kapsar. Sayın Genel Başkanımızın bir paylaşımı var, masada bütün seçenekler olmalı, ne geriyorsa yapılmalı, silahlı kuvvetlerde buna dahildir. Yani biz bu konulara özellikle milli mesele olarak bakıyoruz, siyaset meselesi olarak bakmıyoruz. Bu konuları teğet geçmiyoruz. Dolayısıyla bu konular üzerinden siyaset yapmıyoruz ama AKP bunu algılayabilecek mi orada benim sıkıntım var. 

IŞİD nasıl bir örgüt, bölge için nasıl bir risk oluşturuyor? 
Bir defa IŞİD çok hızlı ilerliyor, çok hızlı büyüyor. Irak içerisinde Portekiz büyüklüğünde bir coğrafyaya hükmediyor. Para kaynakları zaten vardı, bir de Irak’ın en büyük ikinci şehrini işgal etti. Bankadaki paralara, altın, döviz hepsine el koydu ve oradan 1 milyar dolara yakın para elde etti. Çok ciddi bir rakam. Hapishaneleri boşalttı, 5 bine yakın militanı oralardan yeniden devşirdi. Ordu silahları bıraktı kaçtı, buradan ciddi bir silah elde etti. Suriye’den silah elde etti, dışarıdan zaten geliyor, militan sorunu yok, kaldı ki elindeki militanlar tecrübeli hayatı savaşmakla geçmiş insanlar. Afganistan’da, Kafk asya’da, Libya’da , Suriye’de savaşmış mesleği savaşmak olan insanlardan oluşuyor. Son derece modern silahları var, parası var, aşiretlerden yerel destekleri var. Yol haritasını çizecek Saddam’ın eski askeri danışmanları. Ordu komutanları var. Yani her şeyi var ama hızlı büyüyor. IŞİD’ın aşil topuğu hızlı büyümesidir. Dolayısıyla bu kadar büyük alanı kontrol etmekte zorlanabilir. Birden bu kadar hızlı büyüme IŞİD’i sıkıntıya sokacak bir konudur, IŞİD’i ileride geriletebilir. Türkiye’nin yapması gereken Türk topraklarını bir an önce işgalden kurtarmak, Türkmenlerin can güvenliğini sağlamaktır. 

Önümüzdeki süreçte bölgede ne gibi gelişmeler olur, Türkiye nasıl bir politika izlemeli? 
Irak Şam İslam Devleti dediği hadise Türk basınında yanlış algılanıyor. Şam dediği mevcut Şam değil. Osmanlı’nın Şam vilayeti dediği alan. Bunun içerisine Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, bütün o coğrafya giriyor. Ddolayısıyla bu savaşı IŞİD genişletecek ve çok geniş bir alana yaymaya çalışacaktır. Unutmamak lazım ki bölgedeki sünni aşiretlerden de destek alıyor. Sünni aşiretlerin desteğe devam etme ihtimali devam ediyor. Bu nedenle kolay kolay bu sorunu iki günde çözme imkanı yok. 

İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Türkiye ziyaretinde Suriye ile temasın sağlanması konusunda telkinleri oldu. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir? 
İran, Türkiye’nin Esad karşıtlığını bırakmasını istiyor ama Türkiye de çok mesafe katetti geri dönecek gibi değil. Bizim şimdiye kadar ki eleştiri konumuz şu. Bu işleri yaparken bir açık kapı bırakmak lazım. Kapıyı çekip çıkmayacaksınız, dış politika buna müsaade etmez kapıda bir aralık bırakacaksın, çünkü dış politika dinamikleri senin dışında gelişebiliyor. Yarın çıktığın o kapıdan tekrar girmek zorunda kalabilirsin ama başbakanın öyle bir tarzı yok. Kapıyı çat diye kapatıp çıkıyor. 

Bütün bu yaşananlar çözüm sürecine nasıl yansır? 
Çözüm süreci çözülme sürecine dönüşmüş şekilde gidiyor. Bunun Suriye ve Irak’taki gelişmelerden çok da bağımsız düşünmemek lazım. Bizim içerideki yanlış adımlarımız dışarıyı da cesaretlendiriyor. Çözüm süreci bu son gelişmelere de bağlı olarak biraz evrilecek. Türkiye Musul’da ve Kerkük’te Barzani ile birlikte hareket ediyor. PYD, PKK, Kandil. Bunlar Barzani’ye destek verip bölgeyi birlikte savunacaklarını söylüyorlar. Şöyle bir manzara var karşımıza, Türkiye artı, peşmerge artı, PKK bereraber IŞİD’e karşı savaşacaklar. 
Böyle bir cephe çıkıyor ortaya. Dolayısıyla bu hadiseler bölgedeki geçişgenliği daha da artıracak. Bu, ister istemez çözüm sürecini de etkileyecek. Suriye’de, Türkiye hem iktidar, hem muhalefetle savaşıyor. Böyle garip ve yönetilemez bir tablo ortaya çıkıyor. 

2015 sözde Ermeni Soykırımı'nın 100. yıldönümü. Bu konuda Türkiye’nin hangi adımları atması gerekiyor? 
Şimdiye kadar tedbir olarak sundukları bir film çekiyoruz. Bir iki araştırmacı görevlendirildi. Çok palyatif tedbirler çok ciddi bir tedbir görmedim. Çok adım atılması lazım. Türkiyenin bir defa bu korku ile yaşamaması lazım. Türkiye’nin şunu da yaparsak 100. yılda avantajlı oluruz diye düşünmemesi lazım. Ne yaparsan yap adam sana 100. yılda saldırmaya devam edecek. Başbakanın mektubu Ermeniler açısından bir kazanımdır. Bunu aldık torbaya koyduk ‘bir şey daha’ şeklinde bakıyorlar. Bu konuda daha net ve daha ulaslararası alanda mücadele etmek lazım. En tehlikelisi yurtiçinde tapu üzerinden verilecek mücadele var. Tapular üzerinden davalar açılacak, buna dikkat edilmesi gerekiyor

Bu konularda ilginizi çekebilir