Karaköy esnafı değişim kıskacında
Ufuk Gergerlioğlu
İki aya yakın süren Ankara gözlemimden sonra İstanbul'daki ilk durağım Karaköy piyasası oldu. Çoğumuzun aklında bu piyasa, elektrik, elektronik, hırdavat vb. sektörlerde binlerce firmanın faaliyet gösterdiği bir yer olarak algılanır. Ki bu durum yakın bir zamana kadar böyleydi. Anadolu'dan ve İstanbul'un çeşitli bölgelerinden gelen insanlar neredeyse tüm gereksinimlerini bu piyasadan karşılarlardı. Bu durumun değişmeye başladığını esnaf görüşleri ile sizlere birazdan aktaracağım.
Karaköy piyasasını sadece tek bir cadde veya sokağa sığdırmak elbette yanıltıcı olacaktır. Dolayısıyla Karaköy'ü parçalara ayırarak incelemek gerekmektedir. İlk parçayı Perşembe Pazarı Caddesi olarak seçtim. Buradaki esnafların görüşünü aldım. Farklı haftalarda daha başka noktaları da sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Bugünlerde Karaköy esnafının çoğu önünü net olarak görememekten şikayetçi. Durgunluğun hâlâ devam etmesi, nakit akışındaki tıkanıklık ve tahsilatların yapılamaması bu bölge esnafını zor duruma sokmuş görünüyor. Yaptığım görüşmelerde ümit ile umutsuzluk arasında bir ikilemin yaşandığını söyleyebilirim. Ümit var çünkü kriz sürecinin artık sonuna gelindiği düşünülüyor. Umutsuzluk var çünkü yanılma payı çok yüksek. Esnafımız bu kriz sürecinin bir hayli uzadığından şikayetçi. Krizin var olduğu veya psikolojik bir nedene bağlandığı artık önem taşımıyor. Birçok esnaf bu noktadan sonra alınacak tedbirlerin de pek bir fayda sağlamayacağını düşünüyor.
Esnaflar bir araya gelip sohbet ediyor, değerlendirme yapıyor ama sonuç alınamıyor. Çünkü kafalar dolu. İşletme giderleri artan durgunluğa rağmen azalmıyor. Her geçen gün borç yükü biraz daha artıyor. Bankalarla olan ilişkiler iyice çıkmaza girmiş durumda. Sağlıklı düşünülmediği için panik havası da yaşanıyor.
Bununla beraber Karaköy'de işletmeler küçülme sürecine girmeye başladı bile. İki-üç farklı noktada dükkanı olan işletmesini kapatıyor, tek bir dükkan ile idare edilmeye çalışılıyor. Peki esnaflarımız bireysel anlamda neler düşünüyorlar, gelin biraz da bunlara değinelim.
İlk görüşmemizi Doğu Batı Metal Tic. San. A.Ş. firma yetkilisi Cevdet Balkan ile gerçekleştirdik. Balkan, olumlu düşünme gücünü artık kaybettiklerini günü kurtarmak için her türlü senaryoyu denediklerini ifade etti ve ekledi: "Esnaflarımız günde güne ümidini yitiriyor. Kafalarımız dolu. Çoğumuzda günü nasıl kurtarabiliriz endişesi hakim. Çevremde bir çok esnafın kapandığına şahit oluyorum. Elbette ki bu durumu sadece kriz yönüyle ele almak yanıltıcı olabilir. Eskiden buralar Anadolu ve İstanbul'un kalbiydi. Herkesin bir vesile ile alışveriş ettiği kritik bir noktaydı. Artık her yer bir merkez oldu. Bunun yanında yapı marketlerinin çoğalmaya başlaması da ayrı bir problem. Sundukları çok seçenekli ve taksitli alışveriş kolaylığını bizim sunabilmemiz mümkün değil. Bu yapı marketleri bize göre ucuz mu? Hayır değil. Ama insanlar artık 3'e 5'e bakmıyor, psikolojik olarak rahat olduğu yeri tercih ediyor. Bu bölgede trafik önemli bir sorun. Ayrıca bu piyasaya gelen bir tüketicinin 3-5 ihtiyacı olduğu zaman bir hayli dolaşması icap ediyor. Aynı zamanda ne kadar doğru bilemeyiz ama 2010 yılında buraların turistik bir alana dönüştürülmesi kulaktan kulağa dolaşıyor."
Bu cevabından sonra Cevdet Balkan'dan Perpa'nın kattıklarını ifade etmesini istediğimizde ise şunları söyledi: "Orası Karaköy esnafını tatmin edecek seviyede değil. Orada da trafik sorunu yaşanıyor. Güya Perpa, bu bölge esnafına bir çıkış olarak hazırlanmıştı. Bırakın Perpa'da kapasitenin artmasını son iki senede neredeyse %25'lik bir azalma söz konusu. O bölgenin burası kadar cazibesi yok. Ayrıca labirent gibi yapılanması da cabası."
Burada enteresan bir çelişki söz konusu. Devlet Perpa'yı Karaköy esnafı rahatlasın, onlara açılım ve fayda sağlasın diye yapmış. Ama esnaf beğenmiyor! Esnafın böyle bir lüksü olabilir mi? Yetkililere göre olmamalı. Perpa'nın hazırlanma sürecinin işleyişini pek fazla bilmemekle beraber bu konuda bölge esnafının görüşlerinin alınmadığını söylemem yanıltıcı olmaz. Ülkemizde bu tip büyük kaynak gerektiren projelere imza atılırken acaba neden tek taraflı hareket ediliyor? Halbuki görüş alınsa ve fikir havuzu oluşturulsa hem verimli ve sağlıklı bir şey ortaya çıkacak hem de kaynak israfı olmayacak.
Karaköy Perşembe Pazarı Caddesi'nde bir başka ziyaret noktamız Narin Hırdavat ve Makine San. ve Tic. A.Ş. oldu. Firma yetkilisi Zeki Soydan, krizi çok yoğun hissettiklerinin altını çizdi ve ekledi: "Kriz bence sadece esnafı veya küçük işletmeleri vurmadı. Çok büyük bir inşaat firması, %1 peşin geri kalanı taksitli ev satıyor. Kriz olmasa bunu yapar mı? Özellikle bizim piyasada ödemeler şekilsiz, fırsatçılık had safhada. Neyse ki mal sahipleri biraz insafa geldi. Bu yıl esnaflardan hiçbir zam istenilmiyor. Hava paraları diplere vurmuş durumda. G-20 ülkesiyiz diyoruz. Çok güçlüyüz bize bir şey olmaz diyoruz ama maalesef öyle değil. Etkileniyoruz. Yabancılarda sert inişlerden sonra bile kısa vadede toparlanma yaşanabiliyor. Bizde ise yumuşak inişte bile çıkış görülemiyor. Bu kadar ümitsiz konuşmak istemem fakat şartlar beni buna zorluyor. Mumhane Caddesi'ne gidin de bir bakın kaç tane devren kiralık dükkan var."
Bir olumsuz görüş daha. Bu esnafımız bir hayli karamsar tablo çizdi. Gelişmeleri ana hatlarıyla ifade etmeye çalıştı. Hava paralarının dibe vurması durumun ne kadar ciddi olduğunun bir göstergesi. Elbette bu bir değişim ve dönüşüm süreci. Birileri için tehdit olan şey diğerleri için fırsata dönüşebiliyor. Geçenlerde Eminönü'nde bijuteri sektöründe faaliyet gösteren Esmer Bijuteri'nin sahiplerinden biriyle görüşme imkanım olmuştu. Kendisi bana dükkanların hava paralarının çok yüksek olduğunu özellikle beğendikleri dükkanlarda çok yüksek bedeller istendiğinin altını çizmişti. Kriz süreci ile beraber hava paralarındaki düşüşün kendileri için büyük bir açılım olduğunu belirtmişti ve şöyle demişti: "Bizim için iyi yerde konumlanmak ürünlerimizin teşhiri açısından çok kritik. Özellikle bu bölgelerdeki dükkanlara ait hava paraları da çok yüksek. Kriz vesilesiyle fiyatların makul seviyelere düşmesini bekliyoruz."
Bölgedeki bir başka ziyaret noktamız da Saygılı Mekanik Keçeleri Sızdırmazlık Elemanları San ve Tic. Ltd. oldu. Firma yetkilisi Mustafa Saygılı, Karaköy esnafını gerçekten rahatlatacak alternatif bölgelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi ve ilave etti: "Karaköy esnafına üç adet İkitelli Organize büyüklüğünde yer gerekiyor. Bu bölge asla köhne bir yerde olmamalı. Trafik sorunu kesinlikle yaşanmamalı. Esnafa sunulacak böyle bir alan büyük bir hediye olur. Ayrıca ben Çin ile baş edemiyorum. 2000'li yılların başında ithal ürünlerimi İtalya'dan getirtiyordum. Çin'in piyasaya hakim olmaya başlamasıyla beraber ben de Çin'e yönelmek zorunda kaldım. Ama şunu söyleyebilirim ki eğer Çin'den gelen ürünlere bir kota konsa ben ülkemizde bu ürünü kaliteli ve uygun fiyata yapabilirim."
Son olarak Mustafa Saygılı'ya özellikle fiyatların birinci derecede öneme sahip olduğu toptan piyasasında müşteri sadakatinin hangi düzeyde olduğunu sorduğumda bana şunları söyledi: "Bizim sattığımız ürün o kadar kritik ki 200.000 TL'lik makinelere konuyor. Yanlış bir ürün veya uygulama makineye büyük zarar verebilir. Bu durumda müşteri sadakatini kaçınılmaz yapıyor." Esnaflarımızın müşteri sadakatinin kaçınılmaz olduğu sektörlerde yer almasını temenni ederek yazımı tamamlamak istiyorum.