Kızılay esnafından çıkartılacak dersler
Ufuk GERGERLİOĞLU
Bugüne kadar ki yazılarımızda genelde İstanbul'daki bazı perakende ve toptan satış kanallarının yoğun olduğu bölgelerden esnaf görüşlerini sizlerle paylaşmıştık. Bunun yanında İstanbul'da bazı ilçe merkezlerindeki önemli caddelerde konumlanan esnaflarımızın da düşüncelerini yapıcı bir biçimde ele almıştık.
Elbette ki İstanbul, Türkiye'nin en büyük sanayi ve ticaret merkezi. Şu da bir geçek ki İstanbul'da piyasalarda bir durulma ve daralma söz konusu oluyorsa, diğer il ve ilçelerde de durum hemen hemen aynı oluyor. Fakat Türkiye, sadece İstanbul'dan ibaret değil. İstanbul'un dışında onlarca ilimizin sanayi ve ticarete kattıkları yadsınamaz. Buradan hareketle bir süreliğine Ankara'nın kritik noktalarındaki esnaf görüşlerini de sizlerle paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.
Ankara'daki ilk durağımız Kızılay oldu. Kızılay'da Meşrutiyet Caddesi'ndeki ve bu caddeye bağlantısı olan Konur, Selanik ve Karanfil Sokak'taki esnafların görüşlerini aldık. Bu görüşlerden bazılarına geçmeden önce bu bölgedeki genel yapı ve havadan çok kısa bahsetmek isterim. Bölgede en çok dikkatimi çeken şey, farklı alanlarda farklı öğrenci gruplarına hizmet veren dershaneler oldu.
Meşrutiyet Caddesi ve caddeye bağlı sokaklarda faaliyet gösteren onlarca dershane, özellikle öğrencileri bu bölgeye çekmiş durumda. Böyle bir yapılanma beraberinde bölge esnafına yeni ve farklı alternatifler oluşturmuş. Bilhassa bugün için ana hedef kitleyi öğrenci merkezinde değerlendiren esnaf az da olsa kazanıyor ama diğer esnaflar gerçekten günü kurtarmakta zorlanıyor.
İlk olarak Konur Sokak'ta faaliyet gösteren Kafkas Kuru Temizleme'nin sahibi Ömer Kara'nın görüşlerini aldık. 43 senedir kuru temizleme sektöründe faaliyet gösteren bu işletme bugünlerde siftah bile yapamamaktan şikayetçi. Ömer Kara, özellikle Kızılay'da değişen yapıdan ve müşteri yaklaşımından şikayet ediyor ve ekliyor: "Kızılay'ın kalitesi her geçen gün düşüyor. Bence bugün için Ulus daha iyi bir konumda. Ayrıca müşterilerde gittikçe artan düzeyde bir vurdum duymazlık söz konusu. Örneğin; x bir müşteriye 100 TL'lik bir hizmet sunuyorum. Müşteri bu bedelin yarısını ödüyor, diğer yarısı içinde bir tarih taahhüdünde bulunuyor. Sonra kalan para bir daha da gelmiyor. Hem müşteri gitti, hem de para. Bu tarzdaki bir ilişkiden yüzde 3 gibi sağlıklı dönüş alabiliyorum. Bu durum bizim gibi küçük esnaflar için büyük bir kayıp."
Ömer Kara bize son 5-6 aydır yaşanan tabloyu bu şekilde özetledi. Aslında problemi iyi tespit etmiş, fakat harekete geçememiş. Değişimin fırsat meyvelerini tadamamış. Bazı bölgeler vardır ki çok kritik nokta olma özelliklerini birtakım sebeplerden dolayı kaybetmişlerdir. Örneğin; Sultanhamam ve Tahtakale. Bu bölge son on senede hem esnaf hem de tüketici açısından büyük bir değişime tanıklık etmiş. Eskiden birçok şehir merkezinden alışveriş etmek için buraya akın eden insanlar artık şimdi gelmiyorlar. Bir dönem çok kaliteli kesimin bile uğrak noktası olan bu piyasa şekil değiştirdi. Bölge esnaflarının bir çoğu ya İstoç'a ya Osmanbey'e veya farklı bölgelere gittiler. İnsanlar ihtiyaçlarını aynı kalite ve fiyata kendilerine yakın bölgelerden temin ediyorlar. Çok kaliteli kitle de alışveriş merkezlerini seçiyor. Hal böyle iken bu tip yapılanma içersinde olan bölgelerdeki esnafımızın daha dikkatli hareket etmesi gerekmektedir.
Meşrutiyet'te bir başka ziyaret noktamız da Selanik Sokak'taki Baysallar Ayakkabı Çanta ve Deri Ürünleri işletmesinin yetkilisi Selim Türkçe oldu. Selim Bey, krize fırsat gözüyle bakmaya gayret eden esnaflarımızdan. O'na göre böyle bir süreç herkesi kendine getirdi. Selim Türkçe, krizin olduğunu, bundan etkilendiklerini, fakat tedbir yönünden bir şeyler yapmaya gayret ettiklerini ifade etti ve ekledi: "Bence kriz hem özel, hem iş yaşamımızda yeni bir dönem açtı. Gerçekten bir süre öncesine kadar ben de dahil büyük bir tüketim çılgınlığı içersindeydik. Çok basit bir ifade ile kendimden örnek vermek istiyorum. Bizim evimize yakın bir zamana kadar 4-5 farklı çeşitte peynir girerdi. Benim sevdiğim peynir farklı, çocuğumun ve eşimin ki farklıydı. Şimdi ise ortak bir karar aldık tek peynir çeşidi belirledik, onu yiyoruz. Bunun yanında işyerinde yaptığımız tasarruflarla büyük oranda masraflarımızı azalttık. Şu görmüş olduğunuz poşetin birim maliyeti neredeyse 1,5 TL. Bizim bundan başka üç tane daha mağazamız var. Mağazaların aralarındaki transferlerde hep bu poşetleri kullanırdık. Bu sistemi değiştirdik. Sadece bu değişim ile ayda 5-6 milyar para tasarrufu sağlamış olduk. Zamanında yaptığımız bu zihniyet değişimi ile hiç değilse işçi çıkartmadık. Ayakta kalma süremizi 3-5 ay daha öteledik."
Bu örnekte kaynakların etkin ve verimli kullanılmasının başarılı bir yönünü gördük. Küçük işletmeler rahat zamanlarda bu tarz şeylere pek dikkat etmezler. Hareketli zamanlarda daha farklı daha esnek düşünme eğilimi söz konusu olur. Büyük işletmeler ise bu tip durumlar için sürekli teyakkuz halindedir. Sürekli olarak maliyetlerini, kârlarını ve giderlerini detaylarıyla hesap etmek durumundadırlar. Bu yaklaşım da büyük işletmelere önemli kaynaklar oluşturur. Bugünkü ortamda ise daralan piyasalarda büyük işletmeleri maliyet-gider-kâr için yapılan detaylı analizler bile kurtarmıyor. Çünkü onların daha başka büyük problemleri var. Fakat küçük işletmeler bu kritik noktalara gerçekten odaklanırlarsa büyük kazançlar sağlayabilirler.
Bu sokakta ziyaret ettiğimiz bir başka esnafımız ise İrem Bijuteri Toka Gümüş Aksesuar işletmesinin sahibi Tuncer Güçlü oldu. Tuncer Bey, bir süre önceye kadar yoğun hareketin yaşandığı günlerde yanında 18 kişi çalıştırıyormuş. Durgunluk süreci ile beraber bu sayı üçe düşmüş. Tuncer Güçlü, işçi sayısındaki bu azalmanın sebebini sadece durgunluğa bağlamıyor. Kendi öz eleştirisini de yapıyor ve ekliyor: "Esnaflarımız büyüme sürecine girdiği zaman bu durumun hep böyle süreceğini zannediyor. Daralma ve durgunluk dönemleri pek hesaba katılmıyor. Ben de aynı hataya düştüm. Hızlı büyüdük, yavaşlamamız ve kontrollü hareket etmemiz gereken dönemi iyi tespit edemedik, açıldık. Anadolu ve İstanbul toptancılarından büyük alımlar yaptık. Bu alımların büyük kısmını son 6 aylık süreçte bir türlü eritemedik. Öz sermayemiz güçlü olmadığı için çıkış yolu olsun diye banka kredilerine sarıldık. Daha kötü olduk. İşçi çıkarttık olmadı. Şimdi geldiğimiz noktada ödeyemediğim birçok çek yüzünden hapis cezası ile karşı karşıyayım. Mal temin ettiğim toptancılardan çekin arkasını yazmamalarını rica ettim. Ama olmadı. Onlara; 'Gelin benim dükkanım burada, ben kaçmıyorum dedim' yine olmadı. Uzun süredir mal aldığımız toptancılar sağ olsun yardımcı oluyorlar. Ama daha kısa vadede çalıştığımız toptancılar gözümüzün yaşına bakmıyorlar. Bir yandan da avukatlar sıkıştırıyor. Gerçekten zor dönemden geçiyoruz. Çek konusunda özellikle küçük işletmelerimizin lehine bir düzenlemenin yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum."
Birçok esnafımız özellikle son aylarda Tuncer Bey'in yaşadığı darboğaz ile karşı karşıya. Çek konusunda yaşanan probleme kalıcı bir çözüm sağlanması piyasada büyük bir rahatlama sebebi olacaktır. Esnaflık özellikle işsizliğin arttığı bu dönemde bir çıkış yolu olarak görülüyor. Cebinde biraz parası olan hemen esnaflığa soyunuyor. İyi hesap yapılmadığı için de en fazla 5-6 ay sonra da iflas yaşanıyor. Fakat oyunu kuralına göre oymaya çalışan esnaf adaylar için durum farklı.
Esnaflık sabır, önsezi, araştırma, dürüstlük, kalite gibi üstün vasıfları bünyesinde bulunduran önemli bir müessesedir. Her önüne gelenin açıp işleteceği bir yer değildir.