”Konunun uzmanı olmayanlar halkın kafasını karıştırdı”

Bakan Eker, "Biyogüvenlik Kanunu çıkıncaya kadar bir boşluk olmasın diye GDO yönetmeliğini çıkardıklarını" belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, "Konunun uzmanı olmayanlar, ilgisiz insanlar, yani hibrit tohum ile GDO ürün arasındaki farkı bilmeyen, bundan bile bihaber olan 'uzman' diye, üzülerek söylüyorum, bazen 'bilim insanı' diye halkın kafasını karıştırdılar" dedi.

Eker, "1. Gıda Güvenliği Kongresi"nin açılışında yaptığı konuşmada, 26 Ekim tarihinden önce GDO mevzuatının beyan esasına dayandığını belirterek, beyan edilmediği takdirde uluslararası hukuka göre de iç hukuka göre de yapılacak bir şey olmadığını söyledi.

Eker, bir yasa taslağı hazırladıklarını, bunun Bakanlar Kurulu gündeminde yer aldığını ve yakında Meclis'e geleceğini belirterek, şöyle konuştu:

"Kanun çıkıncaya kadar elimizde başka kanunlarımız var. Gıda Kanunu var, Yem Kanunu var, standartlarla ilgili kanunlar var. Bunların hepsi bize yönetmelik düzenleme yetkisi veriyor. Bunu hukukçularımız söylüyor. Biz buradan aldığımız yetkiyle, Biyogüvenlik Kanunu çıkıncaya kadar bir boşluk olmasın, Türkiye bu alanda bir denetim yapsın, bir kontrol yapsın, başıboş kalmasın, sadece beyan usulüyle kalmasın diye bu yönetmeliği çıkardık. Amacımız GDO ile ilgili olarak daha sıkı kontrol ve denetim mekanizması oluşturmaktı. Amaç buydu. Başka bir amacı bunun yok. Tüketicinin, halkın sağlığını korumaya, bu konuda daha fazla dikkat etmeye matuf bir uygulamaydı, bir yönetmelikti. Ama maalesef konunun uzmanı olmayanlar, ilgisiz insanlarla, yani hibrit tohum ile GDO ürün arasındaki farkı bilmeyen, bundan bile bihaber olan 'uzman' diye, üzülerek söylüyorum, bazen 'bilim insanı' diye halkın kafasını karıştırdılar. GDO diye domatesi, salatalığı, patlıcanı gösterdiler. İnsanların zihninde soru işaretleri oluşturdular. Konunun uzmanları sustu. Konu uzmanları olmayanlar çıkıp bunları çerçevesinden çıkarıp, o şekilde tartıştılar."

Bakan Eker, bu yönetmeliğin hedefi, kapsamı ve uygulaması itibariyle GDO'lu ürünün Türkiye'ye girişini denetlemeyle ilgili olduğunu vurgulayarak, ancak tersi bir ifadeyle, "önceden yasakmış da bu yönetmelikle serbestleştiriliyormuş" gibi gösterildiğini belirtti.

"Maalesef çok bağıranların sesi çok çıkıyor" diyen Eker, yönetmeliğin yürütmesinin iptali kararını dün medyadan öğrendiğini anlattı.

Eker, kendisinden resmen bir savunmanın alınmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Ben dava açıldığını da, karar verildiğini de dün öğrendim. Bizden savunma istenmedi. 'Sizin amacınız neydi, kendinizi nasıl savunuyorsunuz?' denmedi. Tabii Türkiye'de kuvvetler ayrılığı prensibi var. Bu bir yargı kararı, biz bunu uygulayacağız. Yargı kararı gereği neyse onu yapacağız. Hukuka aykırı bir şey yapmamız mümkün değil. Türkiye bir hukuk devleti. Ama doğrusu, bu yönetmelik niye çıktı, bu yönetmeliğin karşısında kimler var, bu yönetmelik niye iptal edildi? Bunların hepsine baktığımda sadece hüzünlü bir tebessüm geliyor içimden. Hayırlı olsun."

"Haksız yere şüpheler oluştu"

Toplumun yanlış bilgilendirildiğini dile getiren Eker, bu bilgilerin, işini düzgün yapan tedarikçilerin ve işletmelerin üzerinde haksız yere şüpheler oluşmasına neden olduğunu kaydetti.

Eker, insanoğlunun, topluluklar halinde yaşamaya başladığı andan itibaren başkaları için üretim sürecinin, hijyen ve sağlık sorusunu da beraberinde getirdiğini ifade ederek, zaman içerisinde bu konuda çeşitli regülasyonların yapılması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'de gıda güvenliği için İngilizce bir kelime olan "safety" kelimesinin kullanılmasının anlam karmaşası yarattığını dile getiren Eker, "Benim amacım bir kavramsal tartışma yaratmak değil" dedi.

Bakanlık olarak gıda politikalarının 'çiftlikten çatala' diye adlandırabilecek üretim ve tedarikin bütün aşamalarındaki denetim ve kontrolle belli bir hijyen politikasının sürdürülmesi olduğunu belirten Eker, amaçlarının, tüketiciye güvenilir gıda arzının temini, tüketici çıkarlarının ve insan sağlığının korunması olduğunu söyledi.

Eker, Türkiye'deki kayıt dışılığın abartıldığını, yüzde 60-70 gibi sayıların telaffuz edildiğini belirterek, "Bu boyutta olduğunu düşünmüyorum" dedi.

Üretim sektörünün büyük bir kısmının kayıt altında olduğunu dile getiren Eker, Türkiye'de 3 milyon 100 bin tarım işletmesinin bulunduğunu ve hemen hemen hepsinin kayıt altına alındığını söyledi.

Büyükbaş hayvanların tamamının kayıt altında olduğuna dikkati çeken Eker, koyunculukta da bu sene çalışmaların başlayacağını bildirdi.

"Bunlar mesanetsiz, dayanaksız isnatlardır"

Eker, gıda politikalarını "Risk esaslı denetim sistemi"ne göre gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, risk taşıyan sorunlu tesislerde daha sık denetim yapıldığını belirtti.

2008 yılı boyunca alınan 72 bin adet numunenin yüzde 98'inin mevzuata uygun bulunduğunu ve Türkiye'de insanların hijyenik gıda tüketilmediği konusunda kandırıldığını ifade eden Eker, "Bunlar mesnetsiz, dayanaksız isnatlardır" dedi.

Bakan Eker, 2009 yılında ise, izleme ve denetim programlarında yüzde 100'ün üzerinde bir artış olduğuna dikkati çekerek, kurdukları "Alo Gıda hattı"na 19 bin 75 tüketici başvurusunun geldiğini ve 16 bin 672 başvurunun sonuçlandığını bildirdi.

Hükümet olarak organik tarımı önemli ölçüde desteklediklerini vurgulayan Eker, onun bir sosyoekonomik ve refah düzeyi meselesi olduğunu ve dünyadaki herkese organik gıda sunulmasının imkan dahilinde olmadığını bildirdi.

Bakanlık olarak yaptıkları çalışmaları anlatan Eker, eskiden Türkiye'de buğday ekim alanlarında uçaklarla zirai mücadele yapıldığında havaya tonlarca ilaç püskürtüldüğünü hatırlattı.

Mehdi Eker, konuya ilişkin, "Biz bunu yasakladık. Yer aletlerine geçtik. 900 ton ilaç kullanılıyordu. 180 tona düşürdük" diye konuştu.