Krizden ders çıkar mı?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Emre CAN / İzmir Ekonomi Üniversitesi Ekonomi Böl. Doktora Öğrencisi

Tarih tekerrürden mi ibarettir? Yoksa Herakleitos'un dediği gibi "aynı nehirde iki defa yıkanmak olası değildir" mi? Bu iki soruya cevabınız belki de tüm ekonomik davranış geleneklerinizi açıklamaya yetebilir. Örneğin teknik analiz geçmişte gerçekleşen fiyat hareketlerini baz alarak gelecekteki fiyat gerçekleşmelerini tahmin eder. Bu tahmini yaparken de bir çok matematiksel ve istatiksel yöntemi kullanır. Ancak en büyük varsayımı, tarihin geçmişteki gibi tekerrür edeceği ve yatırımcıların karar alırken rasyonel davranacağı yönündedir. Buna karşın 2002 yılında iktisat Nobel ödülünü alan Kahneman, çalışmasında belirsizlik ve risk altında (belki krizleri de buna ekleyebiliriz) yatırımcıların rasyonel davranmadığını; hatta tutarsız kararlar alabildiğini gösterir.

Bu girişle sanki Herakleitos ve Kahneman, farklı zamanlarda yaşasa da teknik analizin varsayımlarına karşı bir duruş sergiliyor. Belki de kriz konusunu bu çerçevde tartışmak gerekiyor. İnsanların savunduğu veya benimsediği ekonomik yaklaşımlar onların problemlerini analiz etme şeklini de değiştiriyor. Bu farklılık ister istemez krizin ne olduğu, ve krizin etkilerinin analiz edilmesi konusunda farklı yorumlara neden oluyor. Peki bunca farklı görüş ve varsayım altında, İngiltere Kraliçesi'nin LSE'de iktisatçılara sorduğu "Niye krizi öngöremediniz?" sorusunu nasıl cevaplamak gerek? Bu soruyu biraz daha genişleterek sormak gerek. İktisat krizleri öngörmeli midir? Bunca kriz yaşanmış olmasına rağmen neden krizler olmaya devam etmektedir? Krizlerden neden ders çıkmamaktadır? Veya ders çıkıyorsa da bu dersler neden politikaya ve uygulamaya dönüşmemektedir?

Bence sorun "varsaymaktır"; hatta çok "varsaymaktır". Varsaydığınız anda gerçek hayatla aranıza mesafe koyarsınız ki bu size "başka" bir dünyayı açıklama olanağı sağlar, örneğin tam rekabet piyasaları gibi. Oysa iktisat öğretisi olması gerekeni açıklamanın yanı sıra olanı açıklayan dinamik modellere dengelenmelidir. Diğer cevap ise iktisat ve finans piyasaları arasında bağın güçlü şekilde kurulmasıdır. İktisat teorileri finans piyasalarında gerçekleşen değişimleri daha yakından analiz etmelidir. Yoksa finans piyasalarına kızarak, yatırımcıları açgözlülükle suçlamak veya "fiyatlarda balon var" demek bir çözüm veya uyarı değildir. Çünkü işlem gören her fiyat gerçek fiyattır. Eğer fiyatlarda balon olduğuna hükmediyorsanız bunu methodolojisi olan bir yöntem veya model ile açıklamanız gerekir. Firmanın en büyük amacının kar maksimazasyonu, bireyin de fayda maksimizasyonu olduğunu analizin merkezine koyan bir varsayım, devletin piyasalara müdahale etmemesini savnurken kriz zamanında devlet müdahalesini savunur hale geliyorsa, sizce krizden ders çıkartılabilir mi? Veya "krizler yaşanmalı, böylece verimsiz şirketler batar ve daha verimli olanlar ayakta kalır ve etkinlik sağlanır" düşüncesini savunanların kriz analizi nasıl olur?

Krizleri tahmin etmek artık sadece kendi ülkenizdeki karar vericileri analiz etmek yeterli olmamaktadır. Çünkü küreselleşmenin getirdiği karşılıklı bağımlılık dünyadaki tüm karar vericilerin verisine sahip olmayı gerektirmektedir. Bu veriye sahip olmak tahmin edersiniz ki çok zordur. Bu zorluk aşılsa bile analizcinin varsayımları ve "olması gereken nedir?" sorusuna cevabı çözüm önerilerini farklılaştıracaktır. Dolayısıyla krizden çıkaracağı dersler de farklılaşacaktır. Hatta krizi önlemek yerine krizin onun için fırsat olacağını analizine bile varabilir. Asıl önemli olan da bu farklılaşan bilginin ayrı ayrı ülkelerin gelecek tahminlemesi için nasıl kullanılacağıdır. Ülke özelliklerini göz önüne alan dinamik bir simulasyon yapılsa bile bu modellemenin de göz ardı edeceği potensiyeller mevcut olacaktır.

Peki bu çerçevede başlıktaki soruyu yeniden soralım krizden ders çıkar mı? Evet çıkar, ancak bu dersi "tarih tekerrür edebilir", "aynı nehirde iki defa yıkanılmaz", "birey rasyonel davranır" ve "birey rasyonel davranmayabilir" olasılıklarını düşünürek hazırlamak gerek. Tüm bu seçeneklerin ayrı ayrı veya bir kaçının aynı anda olabileceğini düşünürek farklı senaryolar kurmak ve gerçekleşme "olasılıklarına" karşılık hazırlıklı olmak gerekir. Bence asıl konu krizin ne zaman çıkacağını tahmin etmekten çok krizin gerçekleşmesi olasılığına karşı hazırlıklı olmaktır. Bu hazırlığın bir maliyeti vardır; örneğin yüksek sermaye yeterlilik oranı, fazla rezerv tutma veya sıkı maliye ve para politikası gibi.

Bu olasılıkların hesabı içinse şeffaf ve denetlenebilir ve kamuya açık bir sistem gereklidir. Bu sistem hem karar vericilerin hem de vergi ödeyenlerin riskleri algılaması ve risklerin gerçekleşme olasılığını hesaplamaları için yardımcı olacaktır. Dolayısıyla farklı varsayımlar ve ne olması gerekir sorusuna farklı cevaplar olsa da, şeffaf rakamlar dahilinde herkes krizi tahmin edebilir ve bu krizkden kendi dersini çıkarabilir. Aksi halde "kar bireysel olsun ama krizin zararını vergi ödeyenlere çıkaralım" dersini almaya devam etmek zorunda kalacağız ki ben bu dersi pek sevemedim.

Bu konularda ilginizi çekebilir