Krizin yeni yönü: Küresel finans krizinden, maliye krizine

Dr. Mustafa YILDIRAN / Cumhuriyet Ü. İİBF

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Küresel mali krizden çıkmak için çırpınan ülkeler için yeni sorun, ürettikleri çözümlerin maliyetidir. Küresel mali kriz yıllardır ihmal edilen maliye politikasının kullanımını artırmıştır. Yalnız maliye politikaları krizden çıkışta bir can simidi gibi kullanıldığı için gelecekte ne gibi sonuçlar doğuracağının hesaplandığı söylenemez. Maliye politikasının kriz önleyici rolü, vergi ve bütçe uygulamalarına bağlı olarak kullanılmıştır.

Ülkeler iç talebi canlandırmak için vergi indirimlerini yürürlüğe koymuş, mali sistemi sıkıntılarından kurtarmak ve mali kurumları desteklemek için bütçe destekleri sağlamıştır. Bu politikanın elbette maliyetleri vardır. Öncelikle kurtarma ve vergi indirimlerinin getirdiği külfetlerin bütçeye getirdiği yükler yönünden değerlendirmek gereklidir. Gelişmiş ülkelerin IMF tarafından Nisan 2009 yayımlanan Küresel Ekonomiye Bakış Raporu'na göre ABD'de 2008 yılında genel bütçe açığının GSYİH'ya oranı %6,1 seviyesindeyken, 2009 yılında %13,6 seviyesine yükseleceği, aynı oranın 2009'da Japonya'da %9,9 seviyesine yükseleceği belirtilmektedir. Gelişen ülkelerde ise %0,2'den %4,4'e yükseleceği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla kurtarma ve krizden korunmaya yönelik maliye politikaları bütçe açısından çok önemli riskler taşımaktadır.

Ülkeler açısından ikinci önemli mali sorun borç yönetimi ve borçlanmanın maliyetleri sorunudur. Ülkelerin artan mali açıklarını finansmanı için, ekonominin daraldığı bu dönemde vergi politikası araçları kullanılamayacağına göre, borçlanmanın sürekliliğinin sağlanması zorunludur. Başta ABD olmak üzere tüm ülkeler yeni dönemde borçlanma politikasında sıkışacağı ortaya çıkmaktadır. ABD Doları'nın değerinin düşmeye devam etmesi ve şirket iflaslarının sürmesi durumunda ekonomik risklerin artacağı kaygısı ABD bütçesine borç veren ülkeleri kaygılandırmaya devam etmektedir. Özellikle Çin tasarrufların ABD tarafından geriye ödenip ödenmeyeceği konusundaki şüphelerini açıktan ifade etmeye başlamıştır. İngiltere ve Doğu Avrupa ülkelerinin yüksek borç seviyesi, yeniden borç bulabilmeleri için borçlanma maliyetlerinin artacağını göstermektedir. Ekonomide yakın gelecek borçlanma açısından da kaygı vericidir.

Dünya ekonomisinde petrol fiyatlarındaki artış, OPEC üyeleri ve Rusya gibi ülkelerin toparlanma hızını artırırken, bu ülkelerde meydana gelecek canlanma periferisindeki ülkelerde ekonomik etki meydana getirebilecektir. Bu durumda ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler maliye politikasında bir çıkmaza sürüklenirken, petrol sahibi ülkelerden borçlanma rekabeti başlayacağı düşünülebilir.

Türkiye açısından önemli maliye sorunları, borçlanmanı sürekliliğinin sağlanması ve sosyal güvenlik açıklarının finansmanın oluşturduğu risklerin çözümlenmesidir. Yakın gelecekte dünyada artan mali açıkların etkisiyle borçlanmanın zorlaşacağı bir döneme girileceği düşünülürse, Türkiye'nin borçlanma imkânları zorlaşacaktır. İç piyasada faizleri yükselterek sağlanabilecek bir finansman kaynağı, sıkıntılı olan talep dengesini daha da bozacak ve işsizliğin tırmanışını artıracaktır. Çok maliyetli olarak devam eden sosyal güvenlik politikası, Türkiye'nin temel mali açmazlarından birisidir. Yine hanehalkı ve reel sektör borçlanma alanlarının ardından, maliye kaynaklı bir daralma sürecine daha girmesi Türkiye'nin krizden çıkış gücünü olumsuz etkileyebilir.

Dünyada finansal krizden çıkışın ve kara göründü diye sevinenlerin yanında dikkat edilmesi gereken temel konulardan birisi de krizin evrimidir. Finansal krizden sonra dünyada bir maliye krizine doğru bir evrimin olup olmayacağı, ekonomi alanında düşünülmesi gereken temel konudur.