Küresel değil, bizim kriz devam ediyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Dr. Hamit BOZKURT

Bir ülkenin iktisadi ve sosyal durumunun en belirleyici göstergesi istihdam seviyesi ve istihdamın niteliğidir. "İstihdamın niteliği" kavramının altını çiziyorum. İstihdam seviyesi makul gibi görünen bazı hallerde bile, nitelik yönünden baktığınızda sefaletin ve krizin makyajlanmış, boyanmış şeklini görürsünüz. Bizim makyajlı yüzde 15 işsizlik oranının makyajsız halinin              yüzde 28'in üzerinde olduğu gibi. İstihdamın önemli bir kısmı açlık sınırında olabilmekte. Bir kısmı açlık sınırının da altında sigortasız ve sosyal güvenliksiz istihdam olabilmekte. Bir kısmı hiç iş bulamadığı için tarım sektöründe aile faaliyetleri içinde oyalanan, aslında eksikliğinde hiçbir üretim azalması olmayan, tarım kesimindeki gereksiz ve katkısız oyalanma istihdamıdır. Aile dayanışması istihdamıdır. İstihdamın bir kısmı, oy avcılığı ve seçmen ilişkileri çerçevesinde hiçbir katma değeri olmadan, ya da eksikliklerinde üretimde ve hizmette hiçbir azalma olmayacağı halde devlet, belediye ve kamu kuruluşlarına doldurulmuş politik-partizan istihdamdır. İstihdam konusunda bu nitelemeden sonra bizim kriz konusunda durumu daha iyi görebiliriz. Böyle baktığımızda ve dünya ülkeleri ile karşılaştırdığımızda, yüzlerce ülke arasında kuyunun en dibine düşmüş birkaç ülkeden biri olduğumuzu görüyoruz.

Kuyunun dibine düştükten sonra düşüş durdu, daha düşmüyorum diye sevinilir mi? Sorun düştüğümüz kuyudan ne zaman çıkabileceğimizdir. Kuyuda kaldığımız sürece krizdeyizdir. Bizim kuyumuz işsizlik seviyesi, sigortalı ve sosyal güvenlikli insanca yaşanabilecek ücretlerle istihdam seviyesidir. Emeklilere insanca yaşayabileceği geliri sağlayabilen bir istihdam ve sosyal güvenlik sistemidir. Küresel ekonomik göstergelerdeki serbest düşüş durdu. Ancak düşüşün durması başka, düştüğü yerden normale çıkması başka bir şeydir.

Durgunluk, daha doğrusu kriz kavramında ölçü (insanca yaşatabilen) istihdam dedikten sonra, Türkiye'de yüzde 3 büyümenin işsizliği azaltmayacağını tersine artıracağını belirtelim. Teknolojik gelişmelerin etkisi ile daha az emek istihdamı ile aynı üretim sağlanıyor. Belirli bir büyüme oranı daha az ilave istihdamla gerçekleşiyor. Tarımdaki gizli işsizlik süreç içinde açığa çıkıyor, tarımdaki istihdam oranı azalıyor. Doğal olarak çalışma yaşına yeni ulaşanlar istihdamı gereken insan sayısına ekleniyor. Kısacası Türkiye'de işsizliği azaltmayı başlatabilecek, durgunluktan çıkış sürecinin başlama sınırı yüzde 4'ün üzerindeki bir büyüme oranıdır.

ABD'de ve Avrupa'da krizin zirvesinde işsizlik zirvesi yüzde 10 civarında kaldı. Aynı kriterlere göre ifade edilse Türkiye'de gerçek işsizlik yüzde 25'inin üzerindedir. Yüzde 10'un altına inmediği sürece de bu gerçek kriz, sosyal kriz devam edecektir.

İşsizliği üç yılda kriz seviyesinin altına indirebilmek için kesintisiz olarak en az yüzde 6'nın üzerinde bir büyüme gereklidir. Görünen odur ki bu gidişle Türkiye'de kriz devam edecektir. Mevcut servetleri satıp tüketim esaslı ithalata vererek de böyle bir büyüme sürdürülemez. Kaldı ki kolay satılır ve para eder türden olanları da zaten yerine yeni üretken istihdam yatırımları yapmadan satıp tükettik.

Yabancıların bize yatırım yapmasına bel bağlayarak, gelen paraları da tüketip boğazımıza geçirerek, yabancılar para getiriyor diye fütursuzca övünerek gerçekte yüzde 25 işsizlik oranını yakalamış ve aşmış durumdayız. Finans sektörümüzden, telekomünikasyona, enerjiden limanlara yabancılara satıp boğazımıza geçirdikçe iktisadi bağımlılığımız arttı. Devir artık iktisaden işgal devridir. İktisadi bağımlılık arttıkça, borç alabilmek için daha ne tür açılımlarla karşılaşacağız göreceğiz. Sınır bölgelerimizi kira kılıfında satmaya yeltenmekte dahil düşünemediğimiz açılımlar. Irak sınırından İskenderun körfezine kadar kiralanacak (fiilen satılacak) sınır şeridinden nede güzel çıkış koridoru sağlanırdı Kuzey Irak'a. Hem çıkış hem de enerji, petrol hatları koridoru Türkiye'yi teğet geçerek (bypass ederek). IMF'ye ihtiyacımız yok diyerek, meydan okurmuş gibi görünerek satışların örtülmeye çalışılması, sahteliğine sivil yargı tarafından da karar verilen fotokopi darbe belgeleri üretilmesi, gelecek seçimlerdeki oyları şimdiden artırabilmek için fakir ve işsiz halka "Norşin'liler" denilmesi işsizliğe, yokluğa çare olmuyor, karın doyurmuyor. Gündemi değiştirip iktisadi krizin üstünü örtemeyecek. Uzun ince yol gündüz gece gittikçe, giderek daha da inceleşiyor, ülkemizi parselliyor, hem de bataklığa gidiyor.