Küresel ekonomide toparlanma
A. Levent ALKAN / ARAŞTIRMACI-YAZAR
Çin ekonomisinde büyüme rakamları bir toparlanmanın yaşandığının altını çiziyor. Buna Euro bölgesi ve ABD'de aynı paralellikle katılıyor. Küresel ekonominin durgunluk evresi resmi tanımlara girdiğinden beri (NBER kayıtlarına göre 2007 4'üncü çeyreği) 911 günü geçti. Dünyanın en zor yılları 1929-1932, resmi durgunluğun 1001 gün sürdüğü krizler tarihinde bir mihenk noktasıydı. Dot-com krizi 2000-2002, 751 gün; petrol krizi 1973-1974, 501 gün durgunluğun hüküm sürdüğü dönemler olmuştu.
ABD'nin 2010 ikinci çeyrek büyümesi %2.4 olarak sonuçlandı. Piyasa en az %2.5 bekliyordu. En az diyorum, çünkü cuma günü verinin kamuoyu ile paylaşılmasının öncesinde ileri sürülenler, büyümenin %3.5 şeklinde gerçekleşeceği üzerine kurulmuş spekülasyonlardı. Oldukça basit ve basit olduğu kadar da geçerli piyasa felsefesi, bir kez daha işliyordu. Beklenti satın alınıyor ve gerçekleştiğinde realize olurdu. Otomobilin yürürken amortisörlerinin aşağı yukarı - belirli aralıklar içinde kalarak - salınması gibi bir seyri yaşıyordu. Piyasalarda hisse senetlerine ilgi olabildiğine diriydi. Kriz öncesini hiç aratmıyordu. Reel sektör şirketleri, teknoloji hisseleri liderliğinde piyasaları küçük-küçük adımlarla da olsa, yukarılara çekiyordu. Japonya'da Canon, Amerika'da Apple, krize rağmen karlılıklarını sürdürüyorlardı. ABD'nin küresel dış ticaret hacmindeki pazar payı, 2002'de %30'du. Altı yıl sonra, küresel sistemik kriz başladığında bu pay %24 düzeylerine geriledi. Dolayısıyla ABD, küresel etkinliğini adım-adım kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Ancak bunun pek anlamı yok. Çünkü dolar küresel anlamda mal ticareti, servis alım-satımı, petrol ihracat-ithalatı, altın, platin, çinko, bakır, gümüş, işlemleri için geçer akçe olmayı sürdürüyor. Bu kriz, ABD'nin artan kırılganlığının tüm dünya ülkelerince katlanılması gerektiğinin altını çizen bir düzenin çarpık düzenin yıllardır beklenen sonucuydu. Onun için tanımlarda zaman dilimi 2005-2010 olarak 5 yıl öncesine kadar uzanan bir genişlik içinde belirlendi. Küreselleşme olumlulukları da olumsuzlukları da dünya ölçeğine taşır. Kırılganlıklar, bulaşmalar, finansman ve dış ticaretteki gelişmeler gecikmesiz dünya ölçeğinde paylaşılıyor.
GSYH ve HW-SW Yatırımları [2009Q2-2010Q2]
ABD ekonomisi 2009'un son çeyreğinde %5 büyüyünce, "işte bu krizde buraya kadar" şeklinde bir düşünce yerleşti. Çok geçmeden, gündeme çıkış stratejileri hakim oldu. AB'de yaşanan gelişmeler, ABD'nin dış satımını olumsuz etkiliyordu. Çünkü parite hızla değer yitirirken ABD'nin dış satımı belirgin olarak yavaşlamış. Euro / dolar paritesi, yıla 1.43 Ocak ayı ortalamasıyla girmiş ve Haziran'da bu ortalama 1.2'ta dip yaparken %18.18 düşmüş.
ABD ekonomisi 2010'un ilk çeyreğinde %3.7 büyümeyle tamamlarken, ikinci çeyrekte oran %1.3 geriliyor. Neden geriliyor? Sorusuna yanıt bulmaya çalışalım. Öncelikle yerleşik olmayanların yatırımlarında, inşaat sektörü tercihleri teşvik bağımlısı bir büyümeyi ortaya koyuyor. Dört çeyrek arka arkaya çöküş sonrasında %5.2 büyümüş. Bu büyüme olsa da, %41 küçülmüş bir sektörün dipte gösterdiği tepki olabilir. Zira haziran sonrasından gelen veriler, ekonominin bu kolunda ikinci dibi teyit ediyor. İthalat ilk çeyrekte %11.2, ikinci çeyrekte iki katından fazla bir hızla, %28.8 artıyor. İkinci çeyrekteki ihracat ise Euro'nun baskısı altında, sadece 10.3 artmakla yetiniyor. ABD ekonomisinin büyüdüğünde artan dış ticaret açığının yerini, küçüldüğünde kapanan dış ticareti almış. Bu büyüme dinamiği, her konjonktürde bir kural gibi işliyor. Harcamalar sonrası tasarruf edilebilir gelir büyüklüğü, yılda ortalama %1.5 artarken, kişisel harcama eğilimi temposundan hiçbir momentum kaybetmemiş. İkinci çeyrek dayanıklı tüketimi %7.5, dayanıksız tüketimi ise %1.6 artarak ithalattaki hızlı büyümeden pay edinmiş.
ABD GSYH [2009Q2-2010Q2]
2009Q2 2009Q3 2009Q4 2010Q1 2010Q2
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) -0.7 1.6 5.0 3.7 2.4
I Kişisel Tüketim Harcamaları -1.6 2.0 0.9 1.9 1.6
IA Mallar -1.5 7.2 1.7 5.7 3.4
IAA Dayanıklı Tüketim -3.1 20.1 -1.1 8.8 7.5
IAB Dayanıksız Tüketim -0.7 1.7 3.1 4.2 1.6
IB Servisler -1.7 -0.5 0.5 0.1 0.8
II Brüt Özel Yurtiçi Yatırım -18.5 11.8 26.7 29.1 28.8
IIA Sabit Yatırımlar -10.1 0.7 -1.3 3.3 19.1
IIAA Yerleşik Olmayanlar -7.5 -1.7 -1.4 7.8 17.0
IIAB Yapılar -20.2 -12.4 -29.2 -17.8 5.2
IIAC Donanım ve Yazılım 0.2 4.2 14.6 20.4 21.9
IIB Yerleşikler -19.7 10.6 -0.8 -12.3 27.9
IIC İhracat -1.0 12.2 24.4 11.4 10.3
IICA Mallar -3.7 18.7 31.7 14.0 14.1
IICB Servisler 4.7 0.1 10.2 5.8 2.3
IID İthalat -10.6 21.9 4.9 11.2 28.8
IIDA Mallar -10.6 27.4 6.2 12.0 35.4
IIDB Servisler -10.9 1.5 -0.5 7.8 1.6
III Kamu Harcamaları ve Brüt Yatırım 6.1 1.6 -1.4 -1.6 4.4
IIIA Federal 14.9 5.7 0.0 1.8 9.2
IIIAA Ulusal Savunma 16.8 9.0 -2.5 0.4 7.4
IIIAB Savunma Dışı 10.9 -0.9 5.6 5.0 13.0
IIIB Eyaletler ve Yereller 1.0 -1.0 -2.3 -3.8 1.3
Yerleşik olmayanların ABD'ye olan yatırımları donanım ve yazılım (HW-SW) sektöründe baş döndürücü bir süratle sürüyor. Bu sonuç, WallStreet'te teknoloji hisselerine olan yoğun ilgiyle birebir örtüşüyor. ABD, halen dünya ekonomisinde birçok sektörün, birçok markanın öncülüğünü üstleniyor. Coca Cola, IBM, HP, Apple, Google gibi birçok marka ABD ekonomisi içinde yer alıyor. Krizde zor durumda kalan bu şirketlere, küresel boyutta bir yatırım ilgisi bulunuyor. Bu konjonktürü fırsat olarak değerlendirmek isteyen fon fazlası ülkeler, ABD'de marka değeri yüksek ürünlerde yatırım tercihlerini artırıyorlar. ABD reel piyasasını canlandırmak için teşvikler sundukça, küresel yatırımcılar çekinmeden bu ılımlı ortamı değerlendirmeyi tercih ediyorlar.
Teşvikler ABD ekonomisinin bütçe açıklarını artırdıkça ABD'nin toplam dış borcu üzerinde oluşturduğu yük artıyor. Kenneth Rogoff ve Carmen Reinhart (Ocak 2010) "Borç Zamanında Büyüme" makalesinde, gelişmiş ve gelişen ekonomilerin "Borç/GSYİH" eşiklerine ilişkin farklı değerlere ulaşmışlar. Bu eşik gelişmişlerde %90, gelişenlerdeyse %60 düzeyindedir. Sınırlar aşıldığında, ortalama milli gelirin daralması çok hızlı olabiliyor. Bir başka sonuç ise eğer borç yükü (Borç/GSYH) eşik değerlerin üzerine çıkarsa, bu durum gelişen ülkelerde anında yüksek enflasyona dönüşüyor. Oysa gelişmiş ülkeler bu zamana kadar aynı tepkiyi vermemişler. Bu ülkelerdeki borç artışlarını, daha ılımlı bir enflasyon izlemiş.
Dünya ekonomisinde farklı görüşlerin çarpışması devam ediyor. Tam bir "tavuk nu yumurta, yumurta mı tavuk" tartışması yaşanıyor. Yaşadığımız bu krizin finans sektörünün aşırı sübvanse ettiği reel ekonomiden dolayı mı, yoksa reel ekonomilerde uzun süredir devam eden dengesizlikler sonucunda mı meydana geldiği konusu, hala bir netlik kazanabilmiş değildir. Diyalektik felsefe ekonomide de; tez, antitez ve sentezle gelişimin bir uzantısı olarak en iyiyi, en doğruyu bulmaya çalışabilir. Çin 2000 yılından itibaren, hızla dünya ekonomisindeki payını artırıyor. Ancak dengeler açısından bu değişim, çok yetersiz kalıyor. Çin iç tüketimi, küresel dengesizliği soğurabilecek ölçekte canlandırılmalıdır. Bu tüketim artışı, yaşamsal boyutta önem kazanıyor. Bu krizin, hükümet destekleriyle kalıcı çözümüne ulaşabilmek imkansız. Çin, milli gelirinin sadece %35 kadarını tüketiyor. Belki yeni bir küresel para birimi, belki Çin'in tüketime zorlanması, belki yeni düzenlemelerle küresel ölçekli denetim boyutuna kontroller üzerinde etkinlik kazandırılması gibi, ılımsı bir kararlılık gerekiyor. Sadece teşvik tezi yeterli olmuyor. Çünkü unutmayın, dünya standart çözümlerin tüm uluslar için geçerli olduğu bir düzen üzerinde yükselemez. Bu nedenle I.Dünya savaşları ve II.Dünya savaşları yaşanmadı mı? Medeniyetin beşiği ülkeler tarihsel hatalarla zihinlere kazınmadılar mı? Ekonomik analizlerde gelişenler ve gelişmiş ülkeler diye gruplandırmanın ne kadar da yetersiz olduğunu, bu krizde bir kez daha öğrendik. Hasıraltı edilen sonuçların er ya da geç dünya ekonomisinin kapısını çalıyor olduğunu günümüz koşullarıyla ispatladık. Güdümlü yönetimler ekonomilerde gedikler açtılar. Çünkü, doğru biline yanlışlarla ve yanlış bilinen doğrularla yüzleşmekten kaçınıldı. Bu nedenledir ki kriz, taa 2005'ten beri resmi yetkililere en belirgin çıplağı ile sunuluyor. Piyasalar kan kaybetmese de, reel ekonomilerdeki riskleri kamu olduğu gibi kendi üstüne aldı. Tez-antitez-sentezle beslenen farklı görüşler boğuştu. Ancak, krizin çözümüne yönelik bir arpa boyu ilerlenmedi. Umarız bir an önce bu krizin küresel ve sistemik boyutu anlaşılır ve gerekli ortak aksiyon için geç kalınmaz.