Kurumsallaşma

Doç. Dr. İclal Attila / Marmara Üniversitesi Öğr. Üyesi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günümüzde her işletmenin amacının piyasa değerini maksimize etmek olduğunu biliyoruz. Piyasa değerini artırmak için firmanın büyüme potansiyeline sahip olması gerekir. Gerçekten de borsadaki yatırımcıların büyüme potansiyeli olan firmaların hisselerine daha fazla değer biçtiğini görmekteyiz. KOBİ dünyasında yaygın bir düşünce olan “Küçük olsun, benim olsun” felsefesinin bir işletmeyi küresel rekabete taşıyabilmesi mümkün değildir. Küresel rekabet için fiyat ve kalite üstünlüğüne yani ölçek ekonomisine uygun yeterli büyüklüğe sahip olmak önemli avantaj sağlamaktadır. Her KOBİ yöneticisinin böyle bir vizyona sahip olması hem kendi firmasına hem de ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır. 

Ne yazık ki, uygulamada bazı KOBİ’ler riski büyütmemek ya da kaliteyi muhafaza etmek düşüncesi ile büyümek yerine var olanı korumaya yönelik hareket etmektedir. Kriz dönemlerinde bir dereceye kadar firmanın kendini korumasına yardımcı olan bu yaklaşım, uzun vadede firmanın büyüme fırsatlarından yararlanamamasına neden olabilmektedir. İhtisas KOBİ’leri haricinde tüm KOBİ’lerimizin büyümeye önem vermesi ve sağlıklı büyüyebilmek için de, özellikle orta ölçekli işletme haline geldiğinde, kurumsallaşması gerekmektedir. Kurumsallaşmak sadece kaliteyi korumak değildir. Kaliteyi büyürken de devam ettirmek demektir. Ülkemiz insanının girişimcilik yeteneği bilinen bir gerçek olmakla beraber bu yetenekli girişimcilerimizin kurduğu KOBİ’lerin ömrü gelişmiş ülkelerinkine kıyasla oldukça kısadır. Sağlıklı bir istatistik olmamakla beraber genellikle aile işletmesi olarak kurulan bu işletmelerin 2 ya da 3’ncü kuşağa geçme oranı %10’lar (gelişmiş ülkelerde %20-30 arası) düzeyindedir. Bu rakamın bu derece düşük olması kurumsallaşamamakla alakalı bir sorundur. Kurumsallaşamama sorunu, girişimcilerin belli bir aşamadan sonra profesyonel yöneticilere yönetim işlevini kısmen veya gerekiyorsa tamamına yakınını devretmemesinden ve kurumsallaşmayı ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır. 

Şirketlerin kurumsallaşmaktan alıkoyan nedenler arasında aile anayasasının olmaması, stratejik plan yapılmaması, çocukların yönetime hazırlanmasında yedekleme planlamasının yapılmaması, ayrıntılara takılıp önemli konuları atlama, kayıt dışı çalışma, yeterli iç denetim ve iç kontrol mekanizmalarını oluşturmama ve muhasebeyi sadece vergi amaçlı tutma gibi hususlar öne çıkmaktadır.

Şirketin kurumsallaşması yönetimin tamamının aile dışındaki profesyonellere bırakılması olarak algılanmamalıdır. Eğer, şirkette çalışan aile fertleri liyakat sahibiyse bu kişilerin de şirket yönetiminde yer alması uygundur. Kurumsallaşmak kural koymak, sadece profesyonel yöneticilerle çalışmak veya sadece yazılı kaide ve kuralların işyerinde uygulanması olarak da anlaşılmamalıdır. 

Kurumsallaşmak, işletmenin süreçlere göre yönetilmesi yani bütün süreçlerin hazırlanıp, bölümlere ve buralarda istihdam eden kişilere bu çerçevede görevlerinin verilmesi demektir. Kurumsallaşmış şirketlerde işler belli bir iş akış sistematiğine göre yürütülür. Kurumsallaşmış şirketlerde ilkeler ve kurallar herkes tarafından bilinir, benimsenir ve uygulanır.

Kurumsallaşmayla ilgili bilmemiz gereken en önemli şeylerden birisi de tek tip kurumsallaşma modelinin olmayışıdır. Her işletme için geçerli kurumsallaşma modeli bulunmamaktadır. Bu durum da işletmeleri bu konuda teknik danışmanlık hizmeti ve eğitim almaya itmektedir. Zira gelişi güzel yanlış kurumsallaşma uygulamaları işletmeyi hantallığa itebilir ve bu yüzden şirketteki yaratıcı gelişme yok edilebilir.