Mali yük bezdirmesin (Çaresi var mı acaba)
Hasan AKDOĞAN / Emekli Gümrük Başkontrolörü/YGM
Gelişmiş ülkelerde vergi borcunun hassasiyeti herkes tarafından bilinir. Hatta bazı ülkelerde hapis cezasının uygulandığını zaman zaman okuruz. Vergisini tam ve zamanında ödeyenler de muteber kişi olurlar. Bunlar kendilerini her alanda hak sahibi olarak görürler.
Bizdeki duruma gelince, bizde kayıt içinde olanların nefes almaması için her imkan mevcuttur. Kayıt dışında olanlar için kanun vergi hak getire..!
Bir düşünceye göre, gelişmekte olan ülkelerde, kayıt dışılık ekonomi çarkları arasındaki yağ gibidir. Bu nasıl yağsa ekonominin neredeyse yüzde otuzundan fazlasını oluşturduğu söyleniyor. Fazla yağlı…
Kayıt içindekilere bakalım; Bunları ikiye ayırmak gerekir.
Birincisi, üretim faaliyetleri ile meşgul olanlardır. Bunlar açısından kayıt içinde olmanın dayanılmaz sancılarının boyutu, gider kalemlerinin çeşitliliği ve çokluğu ile bir ölçüde tolere edilebiliyor.
Gelelim ikinci guruba; Bunlar, hizmet üretirler. Bilgilerini deneyimlerini becerilerini satarlar. Bu kesimde faaliyet gösterenleri de kendi aralarında iki guruba ayırmak gerekiyor. Bir kısmı herhangi bir ücret tarifesine bağlı olmaksızın çalışanlardır. Diğer bir kısmı da kamu otoritesinin ya da meslek örgütünün belirlediği ücret tarifesine göre çalışan kesimlerdir. Ki en dertli kesimi oluşturanlar da bunlardır. (Örnek: Gümrük Müşavirleri, mali müşavirler, yeminli mali müşavirler, noterler, vb)
Diyelim ki, hizmet alanında faaliyet gösterecek bir şirket kurdunuz. Masrafının ve zorluklarını bir tarafa bırakınız. Kamu otoritesince veya meslek odasınca belirlenmiş bir ücret tarifesine göre çalışmaya başladınız. Bakınız, mali yükler sizleri kucaklamak için nasıl sıra bekliyorlar..!
1) Bilgi ve beceri gerektiren bir alan olduğu için nitelikli personel istihdam edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla personel ücretlerinin biraz yüksek olması gerekiyor. Bu gider üzerinden %32 oranında işveren SGK Primi ödenmesi gerekiyor. Ücret Gelir vergisi cabası…..
2) Personele verilen fazla mesai ücretinin giydirilmesi ve KDV'nin ödenmesi gerekiyor.
3) Personele ikramiye veya prim gibi ödemeler yapılıyor ise bunlardan dolayı da ilgili vergilerin ödenmesi gerekiyor. Keza, yemek paraları da bu anlamda değerlendirilebiliyor.
4) Şirket ortakları mevzuat hükümleri yerine getirilmek kaydıyla ödemelerden yararlanıyorsa, bunların gelir vergisinin ödenilmesi kaçınılmaz oluyor. Kesinti dilimleri %35'e kadar varabiliyor.
5) Personel işten çıkınca, kıdem tazminatı, son brüt maaşı (mesaili-primli vs) esas alınarak çalışılan yıl sayısına göre tutarının bulunup ödenmesi gerekiyor.
6) Şirketi kuranlar yada istihdam edilenler eğer emekli ise SGK Destekleme Priminin emekli maaşından kesilmesi gerekiyor.
7) Her ay SGK ve KDV ödemeleri yapılacak keza; stopaj ödemeleri de ihmal edilmeyecektir.
8) Şirket faaliyeti nedeniyle kestiği faturalarda kayıtlı KDV'leri toplayıp vergi dairesine ödemesi gerekiyor.
9) Üç ayda bir gelir gider durumu karşılaştırılıp %20 oranında Kurumlar Vergisi (Geçici Vergi) ödenecektir.
10) Şirket olaki, finans alanında senet-fon vs aldı. Bunlardan elde edilen kazançlardan da verginin ödenmesi gerekiyor.
11) Şirket maliyenin olduğu için ortaklar istedikleri gibi hareket etme serbestisine sahip değildirler. Her adımlarında vergilendirilme ile karşı karşıya kalıyorlar.
12) Yılsonunda diyelim ki, yukarıda belirtilenler çıktıktan sonra yine de kar elde edildi. Yine mal kanunlar karşımıza çıkıyor. Karı, ortaklara dağıtıyorsanız %15 gelir vergisi verilmesi gerekiyor.
13) Dağıtılan kardan vergi düştükten sonra kalan kısmı şirket ortağı ekonomik sistem içinde harcadığı takdirde harcama vergilerini-dolaylı vergileri ödemek durundadır.
14) Buna benzer başkaca durumların mevcudiyetini de eklemek gerekiyor.
Bütün bunlara karşın, bilgi ve deneyime dayalı olarak hizmet üreten bu şirketin gider kalemlerinin çok sınırlı olacağı (personel-kira-telefon-elektrik-ulaşım-yemek-kırtasiye-araç vb) herkes tarafından tahmin edilebilir. Hal böyle olunca, karlılık oranları yüksek gözükebilir. Mali yükümlülükleri de bunun paralelinde artar. Döngü sürecinin tamamı dikkate alındığında, kalan net paranın da artacağını söylemek yanıltıcı olur. Çünkü mali yük oranlarını dikkate aldığınızda global gelirlerin çok cüzi bir oranı şirket ortaklarına kar olarak kalabiliyor. Mali yükleri gözden kaçıranlar ipin ucunu da elden kaçırma girdabına düşebiliyor.
Kayıt içindeki bu şirketlerin, nefes almaları adeta sürekli bir şekilde sınırlanmaktadır. Bunun için her aşamada mevcut olan mekanizmaların kullandıkları kesinti oranları çok yüksektir. Öte yandan; Mali yüklerin denetlemeleri de beraberinde getirdiği bilinmektedir.
Manzaranın genel çerçevesi böyle olunca, şirketler mali yüklerden kurtulabilmek için daha vasıfsız personel istihdamını seçebilmekte veya personel azaltılması yoluna da gidebilmektedirler. Bunun sonucunda, gelişip ilerleyecek bir şirketin, boğazı başlangıçtan itibaren sıkılıyor. Zarar eden şirketlere de mali sistem diyor ki..! "Basiretli bir iş adamı gibi davransaydın". Söyleyen açısından söylemesi hoş, kolay ve sorumluluk gerektirmiyor…!
Kamu otoritesinin yada meslek odalarının belirlediği ücret tarifesine zorunlu olarak uymak durumunda kalan hizmet sektörü üzerindeki mali yük oranlarının azaltılması yolunda çalışma yapıldığını duymak sanırım pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Kayıt içinde olmak avantaj haline getirilirse kalkınmanın ivmesi o zaman yüksek olmaz mı? Eğitim-sağlık-güvenlik kalitesi o zaman artmaz mı? Sorular çok cevaplar bilindiği gibi….
Sistem sıkışınca barışalım deniyor. Başlangıçta barışık olsak daha iyi olmaz mı?