Marmara Diş Hekimliği 50 yaşında

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 


İSTANBUL - 1962 yılında İstanbul Özel Diş Hekimliği Yüksek Okulu olarak kurulan Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi bu yıl kuruluşunun 50.yılını kutluyor. Bu kapsamda 30 Ağustos - 01 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul, Nişantaşı'ndaki kampüsünde Marmara Üniversitesi Uluslararası Diş Hekimliği Kongresi gerçekleştiriliyor.

Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr .Mahir Günday,  Nişantaşı'nda 50 yıldır diş hekimliği eğitimi veren fakültenin bu güne kadar 5.000'e yakın diş hekimi yetiştirdiğini kaydediyor. Fakültemizden mezun olan çok değerli hocalarımız dünyanın çeşitli yerlerinde önemli başarılara imza atmış saygın isimler haline geldiler.

profdrmahirgunday.jpg

50 yılda diş hekimliğinde gelişen teknolojiye paralel bir çok şey değişmiştir. Hasta kucağında tur motoru ile kavite açılan günlerden bugünlere gelinmiştir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları, lazer uygulamaları, dental implantların gelişimi ile o günlere döndüğümüzde ciddi bir metamorfoz izlenmektedir.
Kongrede yurt dışından ve ülkemizden birbirinden değerli akademisyenler  üç gün boyunca dişhekimlerine,  en güncel ve önemli konuları hakkında seminer vereceklerini kaydeden Günday, ayrıca kongre süresinde poster
sunumların da yer alacağını belirtiyor.

Dental Lazer uygulamaları, dental implantlar, koruyucu dişhekimliği ve ortodonti konuları ağırlıklı olmak üzere bir çok konuda meslektaşlarımızı tatmin edeceğini umduğumuz yoğun bir program olacak. Prof. Günday , bu kongrenin nostaljik anlamı olduğunu da kaydediyor.

Düzenlemiş olduğumuz bu bilimsel kongre 2014 yılında İstanbul Kartal Başıbüyük'te yapımına bu yıl başlanacak olan yeni fakülte binamıza geçmeden önce bu eğitim kurumunda böyle bir etkinlikle bir veda etme fırsatı da yaratacaktır.

Prof. Bülent Katipoğlu: Bir dişyi kaybetmekle bir parmağı kaybetmek arasında fark yoktur

Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği 50 Yıl Kongresi'nde, İmplantolojinin neresindeyiz? Sunumunu gerçekleştirecek olan Marmara Üniversitesi mezunu ve  İstanbul Üniversitesi (İÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Katiboğlu, dişhekimleri için bir dişi kaybetmekle bir parmağı kaybetmek arasında bir fark olmadığını belirtiyor.

profdr-bulentkatiboglu.jpg

Hiç kimse durduk yerde bir dişini kaybetmek istemez. Biz dişhekimleri için bir dişi kaybetmekle bir parmağı kaybetmek arasında bir fark yoktur. Her ikisi de vücut için çalışan organlardır ve telafileri zordur. Açıktır ki elde olmayan diş kayıpları sonucunda bu kaybın aynı şekilde iade edilmesi kadar önemli bir telafi olamaz.

Diş kökünün (implant) eksik dişi yerine koyduğu için çok önemli olduğunu ifade eden Prof.Katiboğlu, Türkiye'de de son yıllarda vatandaşların implanta ilgisinin arttığını kaydediyor.

İlk yıllarda başarı oranının daha düşük olması ve zor temin edilmesi implantın hem hekimler tarafından uygulanmasını hem de hastalar tarafından kabul edilmesini zorlaştırmaktaydı. Ancak günümüzde bu engeller önemli ölçüde aşılmış ve artık implantın bir diş yani bir organ vazifesi gördüğü bilinci daha da yaygınlaşmıştır. Bu da ülkemizde implantolojiye olan ilgiyi arttırmış ve arttıracaktır.

Prof.Katiboğlu,diş implantını sadece bir protez olarak görmenin yanlış olduğunu kaydediyor.
Tabii ki implant protezi taşıyan bir diş köküdür. Ancak ağızda yapılan tüm uygulamalardan farklı bir özelliği vardır. Bu da direk insan vücudu ile ilişkiye girmesidir. Yani çene kemiğiyle direkt temasa geçer ve bir organ gibi vazife görür. Bu da yüzeyindeki  yapının kemikle dost olmasından kaynaklanır.

Devletin implantı geri ödemesi tabii ki söz konusu olabileceğin kaydeden Prof.Dr.Bülent Katiboğlu, gülümsemenin ilk kapısı ağız diş sağlığı olduğunu kaydediyor.

Prof.Dr.Bülent Katiboğlu, Eylül'de hastalarda kullanılacak olan yüzde yüz yerli İmplant Ka'nın, devlete yeni bir bakış açısı getirebileceğini kaydediyor.

Dental İmplantların edinim maliyetlerinin yüksek olduğu yıllardır bilinen ve duyulan bir konudur. Bunun nedeni de belirli kalitedeki implant ve ek parçalarının ithalat sonrası belirli bir maddi seviyede diş hekimimize ve vatandaşlarımıza yansımasıdır. Diş hekimliği ve teknolojinin ülkemizdeki gelişimine paralel olarak elbette bir gün bir Türk implantı üretilecek ve en uygun ekonomik boyutta  vatandaşlarımıza sunulacaktı. Bu üretimin maddi ve manevi sorumluluğunu almak ve bunun arkasında durmak hiç de kolay değildir.  Bu da, bu hizmetin Türk insanına uygun koşullarda sunulabilmesi açısından devlete bir fırsat ve yeni bir bakış açısı getirecektir. Getirmesi de doğaldır . Kalitenin korunarak, edinim bedellerinin neredeyse yarı yarıya düşebileceği bir implant kazanımında devlet de doğal olarak tamamı olmasa bile önemli bir kısmını karşılama yoluna gidebilir. Diş eksikliğinin telafisi ülkemizde önemli sağlık sorunlarından biridir. Böylece devlet hem vatandaşlarının taleplerine yanıt vermiş olacak, hem de sağlık sektöründe yerli üretimi hemen hemen hiç olmayan bir ürünün üretimine dolaylı olarak destek vererek cari açık kapısını bir nebze kapatmış olacaktır.