Merhumu nasıl bilirdiniz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bülent PARLAMIŞ / Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı

Krizin başından beri savunmakta olduğum şu: "Yaşadığımız krizi, global krizden ayıralım. Biz kendi krizimizi yaşıyoruz. Dünya bir kriz yaşamasaydı da, biz illaki buna benzer bir süreci yaşayacaktık. Ancak bugün çok geç dahi olsa önlemler alınmazsa, global krizle birleşir ve otomotiv sektörünü de derinden etkileyecek bir büyük krize dönüşür" düşüncelerim ve pek çok insanımızın da farkında olduğu bu durum, maalesef bugün global krizle birlikte etkisini daha da artırarak dalga dalga yayılıyor.

Otomotiv sektörünün üretim üssü olarak adlandırabileceğimiz Bursa'da krizi derinlemesine yaşıyor, hissediyoruz.

OYAK Renault, TOFAŞ ve Bosch gibi önemli otomotiv fabrikalarının yeni yıla girerken üretimi durdurduğu Bursa'da, resmi verilerin henüz netleşmemesiyle birlikte, 2008 yılında 55 bini aşkın kişinin işini kaybettiği söyleniyor. Peki, ya ülkenin istihdam güvencesi olan tekstil? Bugün dünya ülkelerinin ve bizim karşı karşıya kaldığımız en büyük sorun işsizlik. Bu soruna 2007'den beri dikkat çekmemize rağmen, bugün gelinen noktada bırakınız ülkemizi, dünya için bir sosyal patlamadan endişe duymak yersiz olmaz.

2001 krizi ile birlikte hayata geçirilen ve bankacılık ve finans sektörümüzü disipline eden kontrol mekanizmaları, teşvik ve destekler, reel sektörümüzün de can çekişmeye başladığı 2004'ten itibaren uygulanmaya başlasaydı, reel sektörümüzde bugün bu krizi en az hasarla atlatmaz mıydı? Bugün finans sektörümüzün global krize karşı ne kadar dayanıklı olduğunu görüyoruz. Dünyanın en yüksek faizini vererek, yatırıma dönüşmeyen sıcak para için ülkemizi bir kazanç cennetine dönüştürürken, yatırıma dönüşmeyen hiçbir paranın uzun vadede ülkemize yararı yoktur derken, ülkemizi ayakta tutacak tek gücün üretmek olduğunu söylerken boşa mı konuşuyorduk?

Global krizin kaynağı ABD olabilir, çözümün kaynağı da yine önemli bir ölçüde ABD olacaktır. Bu bir gerçek. Krizin boyutları itibariyle, ülkemizin buradaki fonksiyonu da malum, ancak kimse kusura bakmasın, her koyun kendi bacağından asılır. Bu krizde her ülke kendi çözümlerini üretmek zorunda. Dünya çözsün, biz bakalım, olacak iş mi? Biz reel sektör temsilcileri olarak acilen günahıyla, sevabıyla duruma müdahale edilmesini istiyor ve dört gözle bekliyoruz.

Faizler düşürüldü, geç de olsa güzel. Ufak tefek 'cansuyu kredileri', bu da güzel. 40 milyonu genç, 70 milyon insanın yaşadığı Avrupa'nın en dinamik ekonomilerinden birisi için bu ve bunun gibi palyatif (geçici) tedbirler yeterli mi? Peki, bugün bunları yine boşa mı söylüyoruz? Ne bekleniyor? Nerede reel sektörü canlandıracak, hayata döndürecek, işsizliğin önüne geçecek tedbirler? Nerede ekonominin ateşini düşürecek tedaviler? 2007 kayıp yıl, 2008 kayıp yıl, 2009?

Eğer bir şeyler yapmak için, bir şeyler bekleniyorsa bunu bilemem ama reel sektörün, çalışanlarımızın, bekleyecek zamanı kalmadı… Maalesef böyle giderse, birileri reel sektör için soracak; 'Merhumu nasıl bilirdiniz?'