Meslek mücadelesinde ‘olmazsa olmaz’lar…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yahya ARIKAN / İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı

Meslektaşımız için mesleğimizde; 25 yılda tüm zorluklarına karşın, emekle, üretimle, omuz omuza ve her şeyden önce büyük bir özveriyle, “ufku gören, parlak bir tablo” yaratıldığına herkes tanık. 
Üstelik bu tablo; akademik, demokratik meslek mücadelemizin yolu, bugün olduğu gibi, zaman zaman tuzaklarla, engebelerle doluyken yaratıldı. Yılmadan, her türlü baskı ve tehditlere karşın, mesleğe sahip çıkıldı.

Ancak; her yıl Muhasebe Haftası’nı kutladığımız mart ayında da belirgin bir şekilde gördük ki, mesleğimizdeki sorunları çözmemize, aşmamıza, birlik ve beraberliğimize bir süredir gölge düşürmeye çalışılan girişimler bizim olduğumuz kadar, meslektaşlarımızın da birincil gündemi olmuş. 
Gerçekten de kimi odakların, meslektaşlarımıza, mesleğimize, kutlama yapacak şartları oluşturmamıza sürekli engel çıkardığı artık daha yalın görülebiliyor. Bu engeller de aslında belli. Ancak engelleri tanımlamadan önce bu engelleri kimin önüne koyduklarının bir kez daha altının çizilmesinde fayda var. 

“Hazine ile mükellef arasında köprü oluşturan, işletmelerin gelişmesinde yol gösterici bir misyon üstlenen, işletmelerin uluslararası mecrada rekabetine ivme katan, her zaman büyük bir özveriyle çalışan” mali müşavirlerdir engellenmek istenen.
Üstelik, ekonominin merkezinde olup, yüreği ile çalışan, bugün sayıları stajyer ve büro çalışanlarıyla birlikte Türkiye genelinde 260 bin kişilik dev bir camiaya dönüşmüşken engel çıkartılmaya çalışılmaktadır.

Gelelim engellere… Meslekte gelişmemizi engellemeye çalışan, son dönemin başrol oyuncusu bellidir. Adı da; Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’dur.
Bu kurumun varoluş sebebi, “gözetim” iken, adeta kendini meslek örgütü yerine koyarak, özellikle de gençlerimizin yarınlarını riske atan yeni bir misyon üstlenmiştir. 

Mesleğe verilen zararlar 

KGK’nın mesleğe ve meslektaşımıza verdiği zarardan öte Türkiye için yarattığı riskler de önemlidir. Tüm Türkiye, yarım milyonu aşkın işletme, dev mali müşavirlik camiası “şeffaf, denetlenebilir, kayıtlı bir ekonomi” idealine kilitlenmişken, bu kurum, yayınladığı Bağımsız Denetim Yönetmeliği ile Türkiye ekonomisinin geleceğini zora sokmuştur. 

Yönetmeliğin bu haliyle, Türkiye’deki firmaların gerçekten bağımsız denetiminin yapılmasının imkanı yoktur. Bu kurum; ayrıca meslek örgütümüzün sesine de kulak vermemiştir.

Çünkü KGK, meslek camiamızın; 

- Yeni sınav yapılmaması,
- Mevcut eğitimlerin yeterli görülmesi,
- Genç meslektaşlara getirilen engellerin kaldırılması,
- Çatı örgütümüzle işbirliği, gibi önerilerimizin tamamına sırtını dönmüştür. 

Oysa bu anlayışın, Türkiye’yi getireceği yer bellidir. KGK’nın bu yaklaşımıyla, Türkiye’de şeffaf, hesap verebilir, mali tablolar üretilemez. Hele hele yolsuzlukların konuşulduğu bir dönemde bu kurumun yaptıkları manidardır.

Biliyoruz ki yolsuzluğun ilacı denetimdir. Bu nedenle bir an evvel; güvenlik ve yargı dışında, tüm işletmeler, tüm şirketler, tüm yerel yönetimler, tüm siyasi partilerde ve vakıflar denetime tabi tutulmalıdır. 

Taleplerimiz ne?

Meslek camiamızın KGK’dan talepleri bellidir ve ifademiz hep şudur:
- Denetim yapacak meslek mensuplarımıza, yeniden sınav zorunluluğu getirilmesin,
- Mesleki eğitim, ücretlendirme, denetim ve disiplin gibi birliğimizin kuruluş yasasında yer alan yetki ve sorumluluk alanlarına müdahale etmeyin, gerekli durumlarda çatı örgütümüzle işbirliği yapılsın,
- Unvanlar arasında ayrımcılık yapılmasın ve eşit davranılsın,
- Meslek mensubu olmayanların denetim yapmasına müsaade edilmesin,
- TÜRMOB eğitimleri kabul edilsin, 
- Harç, hizmet bedeli, mühür ve benzeri konularda yasal dayanağı olmayan yet¬kiler kullanmaktan vazgeçilsin, paydaşların katılımına ve denetimine açık bir yönetim tarzı sergilensin,
- Gençlerin geleceğini çalınmasın,
- En önemlisi de; Tüm dünyada olduğu gibi, asli işi olan sadece gözetim işi yapılsın.

Beklentiler

Bilindiği gibi meslektaşlarımız, çok geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Bu anlamda, bir taraftan Maliye Bakanlığı ile ilişkilerimizde çözülmesi gereken sorunlar bulunurken, öte yandan mesleki mevzuatla ilgili de ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Diğer yandan da angaryalarla boğuşuluyor. Meslek sorunlarımızla ilgili temel taleplerimizden bu kolaylıkla anlaşılabilir. 

Maliye Bakanı’nın ve bürokratlarının; ivedi olarak çözmesini istediğimiz sorunları 10 başlıkta madde madde şöyle ifade edebiliriz: 

1- Ücret tarifemiz; Yeni Türk Ticaret Kanunu uygulaması da dikkate alınarak, zamana endeksli bir ücret tarifesine dönüştürülmeli ve bağımsız denetim ücretlerini de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. 
2- Müşterilerimizle yapılan sözleşmeler; Damga Vergisi’nden istisna edilmelidir.
3- Serbest meslek faaliyetlerinde KDV yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmelidir.
4- Tahsil etmediğimiz gelirin, KDV’sini ödemek istemiyoruz. Bu nedenle KDV'yi doğuran olay tahsilâta bağlanmalıdır.
5- Müşterileri ücretlerimizin tahsilatı, banka aracılığı ile yapılması zorunlu hale getirilmelidir.
6- Meslektaşın ağır hastalığı ve ölümü, mücbir sebep sayılmalıdır.
7- Serbest meslek yıpranma indirimi, yani beyin amortismanı uygulaması getirilmelidir.
8- Bilgisayar ve yazılım giderleri 2 yıl içinde amorti edilmelidir.
9- Serbest meslek giderleri yeniden düzenlenmelidir.
10- Beyan sürelerini düzeltiniz ve de angaryaları kaldırınız.

Temel gerekliler

Bu çerçevede, bugün artık bir şeyin çok daha iyi anlaşıldığını da görmek mümkün. Çağdaş ve demokratik bir meslek yasasına her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç var. Çünkü uzun süredir devam etmekte olan bakanlık vesayeti bitmek bilmiyor. 

Aynı şekilde; çatı örgütümüz TÜRMOB’un yönetiminde, temsilde büyük haksızlık oluşturan, 90 bin kişiyi 4 kişi, 4 bin kişiyi 5 kişiyle temsil eden tamamıyla antidemokratik olan, 5’e 4 uygulaması bir türlü sonlandırılamıyor. Yani; vesayetin ve antidemokratik maddelerin kalktığı, dünya ile entegre olacak çağdaş bir meslek yasası artık zorunlu. Bunun için meslek örgütleri diyalogtan hiç kaçmadı. 
Ancak görüldü ki, bu sürecin de sonu geliyor. Artık haklı taleplere yanıt verilmesinden başka çare yok. Özellikle TBMM’nin, mesleğimizle ilgili yasal düzenlemeleri görüşlerimizi alarak yapması şart. İşbirliği için ise kapılarımız sonuna kadar açık. Şu asla unutulmamalı! Akademik demokratik bir meslek örgütü olarak, hukuk içinde, demokratik tepkimiz sonuna kadar kullanılacak ve haklar mutlaka savunulacak.

Meslektaşlarımın sorunlara destek vermesiyle bunlara çözüm getirilme sürecinin hızlanacağı ise tartışılamaz. 

Son söz olarak; Artık yetkililer bu çağrılarımıza duyarsız kalmamalı, sorunlarımızı çözmeli, TÜRMOB ve Oda’larımızla işbirliği yapmalıdır.