"Musul'da bizim uçaklarımız da operasyona katılacak"

Başbakan Yıldırım, Musul'daki operasyona ilişkin, "Koalisyon güçleri içerisinde hava ve kara unsurları var. Hava unsurları içerisinde Türkiye yer alacak. Bir hava harekatında ihtiyaç duyulduğunda bizim uçaklarımız da operasyona katılacak." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti'nin 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın gerçekleştirildiği Afyonkarahisar'da, A Haber, CNN Türk, Habertürk, Kanal 24, NTV, TRT Haber ortak canlı yayın programına katılarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

ABD Savunma Bakanı Ashton Carter'ın ziyareti ve açıklamaları hatırlatılarak, Musul'daki son durumun ne olduğu sorulması üzerine Yıldırım, Bağdat hükümetinin askeri unsurları ve onlarla hareket eden milisler aracılığıyla, DEAŞ unsurlarını temizlemek için operasyonun devam ettiğini kaydetti.

"İhtiyaç duyulduğunda bizim uçaklarımız da operasyona katılacak"

Başbakan Yıldırım, "Türkiye operasyonun neresinde dahil olacak? Havada mı? Başka bir opsiyon mu var yoksa Irak Başbakanı'nın açıklaması çerçevesinde şu an için bir mutabakat yok mu?" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Koalisyon güçleri içerisinde hava ve kara unsurları var. Hava unsurları içerisinde Türkiye yer alacak. Bir hava harekatında ihtiyaç duyulduğunda bizim uçaklarımız da operasyona katılacak. Burada bir tereddüt yok, mutabakat sağlanmış durumda. Kara operasyonunda zaten şu anda Irak'ın resmi askerleri, polisi, güçleriyle Peşmergeler doğrudan yer alıyor. Ayrıca bizim Başika kampında eğittiğimiz Ninova Muhafızları var. Irak içerisinde diğer milis gruplar var. Dolayısıyla şu anda koalisyon güçlerinden doğrudan operasyonda yer alan başka ülke unsurları yok. ABD lojistik destek veriyor, arka planda Amerika da yer alıyor. Dolayısıyla kara harekatında şu anda bizim, aktif olarak operasyonların içerisinde yer almamızı gerektirecek bir durum söz konusu değildir."

Böyle bir ihtiyacın ne zaman doğabileceğine ilişkin olarak da Türkiye'nin oradaki hassasiyetlerinin iki noktada ön plana çıktığına işaret eden Yıldırım, bunlardan ilkinin Türkiye'nin Başika'daki askeri varlığına yönelik Bağdat'ın yaptığı "ileri-geri" açıklamaları olduğunu söyledi.

Yıldırım, "Türk birliğinin burada ne işi var?" şeklindeki rahatsız edici açıklamaların, iç siyaset sahipleriyle veya başka ülkelerin yönlendirmesiyle yapıldığını düşündüklerini belirtti.

"PKK terörünün barındığı ülke Irak"

Başbakan Yıldırım, "Musul operasyonundan sonra demografik yapının değiştirileceği ve Musul'da yaşayan iki milyona yakın insanın mülteci durumuna düşüp ve büyük bir mülteci akınının Türkiye'ye geleceği yönünde endişelerimiz var." ifadelerini kullandı.

"Yeni Kerbela'lar oluşmasın. Böyle bir tehlike görüyoruz ve bunu da vakitlice uyarıyoruz." diyen Yıldırım, buradan çıkacak mültecilerin Türkiye'ye gelmesinin mevcut 3 milyon Suriye vatandaşının üzerine bir milyon kişinin daha eklenmesi anlamına geldiğine dikkati çekti.

Mezhep savaşı riskinin de ciddi biçimde artabileceğini vurgulayan Yıldırım, "Bu büyük bir katliam, ikinci bir Felluce vakası demektir. Bütün bunları dikkate alarak, biz bu işe kayıtsız kalamayız çünkü bizim Irak'la beraber 350 kilometre sınırımız var. Dolayısıyla Irak'tan gelecek her türlü terör tehdidine, mülteci akınına karşı ve bölgede zuhur edecek bir mezhep savaşı ve katliamlara karşı Türkiye asla kayıtsız olamaz. Gerektiği anda müdahale etmekten de zerre kadar tereddüt göstermeyeceğiz. Bunu da açıkça ifade ettik. Bu konuda da hiç kimsenin vaazı, nasihatine ihtiyacımız yok." ifadelerini kullandı.

Bir konunun daha unutulmaması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemizin başını ağrıtan PKK terörünün barındığı ülke Irak. Irak bize laf edeceğine önce bize orada bulunan ve ülkemizi rahatsız eden yıllardır sivil insanların hayatına kasteden, güvenlik güçlerimizi şehit eden, bu alçak hain bölücü PKK terör örgütüne yataklık yapmasınlar. Önce ülkelerine sahip çıksınlar, ülkelerindeki terör örgütlerini zapturapta alamıyorlar, Türkiye'ye kafa tutuyorlar."

Irak ve ABD'nin verdiği taahhütlerin, Türkiye'nin tereddüt ve kuşkularını karşılamadığını dile getiren Yıldırım, tedbir almak için her türlü hazırlığı yaptıklarını belirtti.

'Güvenli bir alan oluşturmak daha akıllıca'

Türkiye'nin Suriye'yle 911, Irak'la 350 kilometre uzunluğunda sınırı olduğunu anımsatan Yıldırım, "Bu hudutların güvenliğini sağlamak, buradan terör unsurlarının geçişini önlemek için her türlü tedbiri alma hakkına sahibiz. Bunu Suriye'de Fırat Kalkanı Operasyonu ile başlattık." dedi.

Fırat Kalkanı Harekatı'nın iyi gittiğini ifade eden Yıldırım, güneye, El Bab'a doğru temizlik harekatının devam ettiğini, güvenli bölge oluşturulduğunu, Türkiye'deki mültecilerin de bu bölgeye yerleşerek, normal hayatlarına döndüklerini aktardı.

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"DEAŞ'ı sınırımızdan uzaklaştırdık. Benzer şeyi Irak'ta da şartlar icap ederse yaparız. Tereddüt olmasın. Irak'taki sınır bölgemizde arazi şartları çok zor, tamamen derin vadiler, dağlar... Dolayısıyla oradan mülteci geçişi çok zor, buna da rıza gösteremeyiz çünkü onlar arasında terör unsurları karışıp geçme riski çok yüksek. O yüzden Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin kontrolündeki bölgede, güvenli bir alan oluşturmak daha akıllıca. Ona yönelik tedbirlerimiz var."

"Türkiye olmadan bu bölgede plan yapmak akla ziyan bir iştir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye, hem sahada hem de masada olacak" ifadesinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, birinci önceliğin bölgede terör örgütünün temizlenmesi, Irak'ın toprak bütünlüğünün tehdit eden unsurların ortadan kaldırılması ve Suriye'de DEAŞ başta olmak üzere diğer terör örgütlerinin bertaraf edilmesi olduğunu, Türkiye'nin bu konuda gerekli adımları attığını dile getirdi.

Suriye ve Irak'ta istikrarın sağlanması gerektiğine dikkati çeken Yıldırım, şunları söyledi:

"Bizim dediğimiz 'Masada olacağız' meselesi de buralarda barışın sağlanmasıdır. Barış görüşmelerinde Türkiye mutlaka işin içindedir, olmaya da devam edecek. Türkiye olmadan bu bölgede plan yapmak akla ziyan bir iştir çünkü, herkes işleri bitince çekip gidecek. Biz bu bölgedeki insanlarla beraber yaşayacağız. Bu bölgeyle hiçbir ortak bağı olmayan insanlar masada olacak, Türkiye olmayacak... Bizim tarihten gelen birlikteliğimiz var, kültür birlikteliğimiz var, her yönden birçok ortak değerimiz var. Konuştuğumuz bu bölgelerin tamamı Misakımilli sınırları içerisinde yer almış bölgelerdir. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bile buralar hala Misakımilli sınırları içerisindedir. Dolayısıyla Türkiye'nin güvenliği, geleceği ve terör meselesi ile herhangi bir acı çekmemiz... Burada mutlaka Türkiye'nin ağırlığı olacaktır ve nitekim olmaya başlamıştır."

'Bir terör örgütüyle başka terör örgütünü yok etmek akla ziyan iştir'

Türkiye'nin Kürt vatandaşlarıyla ya da Suriye'de, Irak'ta yaşayan Kürtlerle hiçbir alıp veremediğinin bulunmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama sorun ne? Maalesef ABD şöyle düşünüyor, 'ben DEAŞ'ı yok etmek için YPG/PYD ile işbirliği yapacağım, kendi askerimi, kendi varlığımı burada riske atmayacağım, içeride bunlarla DEAŞ'ı yok edeceğim.' Allah aşkına soruyorum, kendilerine de söyledim, en üst düzeyde söyledim, dünyanın neresinde görülmüş? Bir terör örgütüyle başka terör örgütünü yok etmek akla ziyan iştir. Peki yok ettikten sonra öbür terör örgütünü ne yapacaksınız? Onun için başka terör örgütü mü üretip onunla mücadele edeceksiniz? Bu bir devlet politikası olamaz. Bu bir yanıltmadır.

Oradaki terör grupları maalesef Amerika'yı bu konuda ikna etmiş gibi gözüküyor. Ama Amerika şu tercihi yapmak zorunda, ya yıllardan beri her alanda stratejik ortaklık yapmış, NATO'da beraber olan, savunma alanında çok geniş işbirliği olan, Kore savaşından tutun bir çok konuda hep beraber hareket ettiği Türkiye'yi mi tercih edecek, yoksa 3-5 teröristin oluşturduğu grupları mı tercih edecek? Biz onlara söyledik, 'bakın YPG'ye, PYD'ye verdiğiniz silahların yarıdan fazlası PKK'ya gidiyor. Doğu'da, Güneydoğu'da elde ettiğimiz silahlara bakıyoruz, onların silahları. Uçaksavarlar, roketatarlar. Bu ne anlama geliyor? Amerika bizim dostumuzsa bize silah çeken terör gruplarına dolaylı olarak destek vermiş olmuyor mu?"

'Kimseden izin, icazet almaya ihtiyacımız olmaz'

Yıldırım, Münbiç harekatı esnasında ABD Başkanı Barack Obama ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, açık, net konuştuklarını, anlaştıklarını söyledi. Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Münbiç'ten DEAŞ temizlenince buraya getirilen ve bu harekatta Amerika ile birlikte bulunan YPG ve PYD unsurları tekrar bölgelerine, Fırat'ın doğusuna çekilecekler. Bu açık söz. Bugün de hala Amerika, 'sözümüz söz' diyor ama bir şekilde ayak sürüyorlar. Acaba PYD, YPG'ye müsamaha mı ediyorlar, yoksa söz mü geçiremiyorlar? Söz geçirememeleri mümkün değil. Amerika olmasa PYD, YPG'nin yapacağı bir şey yok. Dolayısıyla ağırdan alıyorlar ama bu konuda bizim kararlılığımız çok iyi biliniyor. Hiçbir tereddüt yok. Yani bunun sonuna kadar takipçisi olacağız. Şunu söyleyeyim, özetle Türkiye gerek sınırları içerisinde gerek sınırları dışarısında ulusal güvenliğini tehdit eden, toprak bütünlüğünü tehdit eden, vatandaşlarının can ve mal emniyetini tehlikeye sokan her terör örgütüyle, ismi ne olursa olsun, ister PKK olsun, ister PYD olsun, ister YPG olsun, ister DEAŞ olsun, ne olursa olsun gereğini yaparız. Kimseden de izin, icazet almaya ihtiyacımız olmaz. Bu kadar açık ve net söylüyorum."

Yıldırım, "İhtiyaç olan her bölgede güvenli bölge, güvenli alan oluşturulması prensip olarak bizim de Kuzey Irak Kürt Bölgesinin de istediği bir şey çünkü ortak tehdit aynı. Türkiye için de Kuzey Irak için de ortak tehdit PKK." diye konuştu.

Başkanlık sistemi tartışmaları

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık sistemine ilişkin sözleri hatırlatılarak "Sayın Bahçeli ile yaptığınız görüşmeden MHP'nin ortaya konulacak formüle ne kadar ve nasıl destek vereceğine ilişkin edindiğiniz izlenim nedir?" sorusu üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:

"Biliyorsunuz Sayın Devlet Bahçeli zaman zaman böyle sürpriz çıkışlar yapar. Bu çıkışlar da her seferinde ülkenin artık çözülemez hale gelmiş bir sorununun çözümüne de kapı aralar. Bu yönüyle hakikaten siyaset üstü bir tutum sergilediği bilinir. Burada aslında Sayın Bahçeli'nin yeni bir buluşu yok, yeni bir icadı yok. Nereden geliyor bu sorun? 2007'den geliyor. 2007'de eğer vesayet odakları, onların sözcülüğünü yapan anamuhalefet partisi CHP, cumhurbaşkanlığı seçiminde mızıkçılık çıkarmasaydı, icat çıkarmasaydı belki bunları hiç konuşmayacaktık."

"Kılıçdaroğlu, oturduğu koltuğu görmezden geliyor"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, başkanlık sistemine ilişkin "tek adam" eleştirilerini değerlendirmesi sorulan Yıldırım, şunları aktardı:

"Kılıçdaroğlu, oturduğu koltuğu görmezden geliyor. Parlamentoda, Meclis'te bir milletvekili olup, üstüne üstlük bir de anamuhalefet partisi genel başkanı olup, parlamentoyu yok saymak kadar büyük bir gaflet olmaz. Ne tek adamı kardeşim? Parlamento var mı, parlamento da seçimle gelmiyor mu? Kılıçdaroğlu seçilerek gelmedi mi? Onun da siyaseten topluma, millete sorumluluğu yok mu? Anamuhalefet partisi olarak sorumluluğu yok mu? Başkanlık sisteminde parlamento daha da güçleniyor. Meclis daha da güçleniyor ve siyasi parti başkanlarının tabiri caizse sevk ve idaresinden ziyade oradaki milletvekilleri kendi özgür iradelerini daha fazla kararlarına yansıtacak."

Türkiye'de bundan sonra sorunlar yaşanmaması için mutlaka sürekli, tek başına iktidar çıkaran bir sisteme ihtiyaç olduğunu dile getiren Yıldırım, bunun yolunun da başkanlık sistemi olduğunu vurguladı.

Başbakan Yıldırım, "Bizim düşüncemiz, sistemde 5 yıllığına başkan seçilecek. Henüz içeriğe girmedik ama eskisi gibi milletvekili seçimlerinin de 5 yılda bir olması uyum açısından yerinde olur, diye düşünüyoruz." dedi.

'Herkesi kapsayan bir anayasa değişikliği yapacağız'

Başbakan Yıldırım, 79 milyonu kucaklayan, herkesi kapsayan bir anayasa değişikliği yapacaklarını ifade ederek, burada MHP'nin yaklaşımının çok net olduğunu söyledi.

Türkiye'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyeceklerini, üniter devlet yapısının olacağını, vatandaşlığın tartışmaya açılmayacağını, anayasanın değiştirilemeyecek maddelerinin müzakere edilemeyeceğini vurgulayan Yıldırım, "Bunlarla bizim problemimiz yok. Ben kimsenin de probleminin olduğunu zannetmiyorum. Ha var, HDP'nin var. Zaten HDP bizim gündemimizde yok." diye konuştu.

"Sanal dünya, yalan dünya mecrası olmasın"

FETÖ ile mücadelede titiz davranmalarına rağmen hatalar olabileceğine işaret eden Yıldırım, şunları konuştu:

"Onun da yolunu açtık şikayet etsin. Herkes durumunu gözden geçirsin hatalar varsa düzeltelim. Burası bir hukuk devleti mutlaka bir yanlış varsa düzelir ama ben vatandaşlarımdan iş adamlarından kamuda çalışan bütün bürokratlardan kendinize güveniyorsanız bu alçak örgütle hiçbir bağınız olmadığını düşünüyorsanız, hiç endişe etmeyin. Mutlaka yanlış varsa düzeltilecek."

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi konusunda İnterpol'un "hayır" dediği iddialarına ilişkin Başbakan Yıldırım, "Aksi yönde vermeyeceğiz şeklinde bir bilgi, bildirim söz konusu değildir. Bugün nereden çıktıysa, öyle bir haber de yayıldı. Sanal dünya, yalan dünya mecrası olmasın." dedi.

'Bugün FETÖ'den tutuklanan önemli isimler onun kadrosundaydı'

Eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar'ın, Darbe Komisyonu'nda söylediği, "benim dönemimde hiç Fetullahçı yoktur." ifadesine ilişkin Yıldırım, "Bugün, FETÖ'den tutuklanan önemli isimler onun kadrosundaydı. Bu ne anlama geliyor? O dönemde görevli polis şefleri, amirler. E nasıl oluyor? O zaman herhalde farkında değildi Sayın Ağar." dedi.

"Bu bir taktik, yıllar geçsin, dava sulansın aynen Ergenekon, Balyoz gibi"

Genel olarak FETÖ soruşturmalarının hızından memnun olup olmadığı sorusuna Yıldırım, yavaş gittiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Yargı mensuplarına buradan da çağrı yapıyorum: Bakın işi biraz analitik düşünelim, tamamen hukuk normlarında düşünmeyelim. Şimdi darbeyi yapanlar belli. O gün uçağı kullanan, bombaları atan, emirleri veren... Her şey belli. O, ona söyledi ona gidiyorsun, o ona söyledi ona gidiyorsun...O delil, bu delil bilmem ne. Bu bir taktik, yıllar geçsin, dava sulansın aynen Ergenekon, Balyoz gibi. Böyle bir riskle karşı karşıyayız. Onun için biz diyoruzki, 'darbeye bizzat katılan, emirleri veren, o emirleri yerine getirenleri toplayın, bunların hesabını görün. Milletin yüreği ferahlasın.

Onun için mahkemelerden beklentimiz şu, sadece beklenti, talimat veremiyoruz, malum hukuk devleti. Diyoruz ki, 'önce darbecileri açık, seçik belli olanları hemen yargılayın. Daha ne delili kardeşim?"

"Bir terör örgütünün başını istiyoruz"

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iade konusunda ümitli olup olunmadığına yönelik bir soruya ise Yıldırım, "Ümitsiz niye olalım. Biz hakkımız olanı istiyoruz, onlardan lütuf beklemiyoruz ki. Bu ülkeyi yıkmaya çalışan, rejimini, milli iradeyi ortadan kaldırmaya çalışan bir terör örgütünün başını istiyoruz. Bu kadar meşru, haklı bir talebimiz var veya 'yargılayın, geçici olarak tutuklayın daha sonra incelemeniz, araştırmanız, hukuki süreçleriniz bitince verirsiniz' diyoruz." yanıtını verdi.

'Bu tamamen tefecilik değil de nedir'

Başbakan Yıldırım, bankaların faiz oranlarına ilişkin, "Yüzde 25 yıllık faiz. Bu insafsızlık, bu vidansızlık. Öyle birşey olur mu? Hadi 7,5 değil de 9 olsun. Bu ne demek oluyor. Bu tamamen tefecilik değil de nedir." dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir