Nobel ödülü “beklenti” üzerine geldi
Hüseyin Sert / Yatırım Finansman
Ekonomi dalında Nobel ödülü varlık fiyatlarının piyasalardaki oluşma sürecini araştıran üç akademisyene verildi. 2008 yılındaki krizin ardından piyasaların ne kadar “efficient-etkin” olduğu, bireysel yatırımcıların aldıkları kararlarda davranışsal etkilerin varlık fiyatları üzerinde ne ölçüde etkili olduğu daha fazla konuşulur olmuştu. . Nobel ödülünü kazanan bu üç iktisatçıdan Fama, piyasaların yeterince “efficient-etkin” olduğu tezinden yola çıkarak, varlık fiyatlarının gelecekteki haber ve beklentiler ile şekillendiğini ve yeni gelen bilginin de fiyatlara çok hızlı yansıdığını savunmaktadır. Günümüzde merkez bankalarının kullandığı “forward guidance-sözlü yönlendirme” metodunun ise bu tezin geçerliliğinden hareket ettiğini düşünüyoruz. Fed tutanaklarındaki ayrıntıların varlık fiyatlamalarını ne denli sert etkilediğine son birkaç ayda şahit olduk. Benzer şekilde ABD borç tavanı sorununun Şubat ayına ötelenmesi ile piyasaya verilen sinyalin varlık fiyatlamalarındaki etkisi hızla görüldü. Diğer ödül sahibi ekonomist Hansen ise varlık fiyatlarının uzun vadede istatistiki temel verilere uygun şekilleneceğini söylüyor.
Bir diğer ödül sahibi ekonomist Shiller ise, Case-Shiller konut endeksinin kurucularından, bireysel yatırımcıların bilgiyi yanlış algılamalarının aşırı tepki vermelerine neden olarak varlık fiyatlarını irrasyonel etkilediğine dikkat çekiyor. Örneğin Fed’in tahvil alımlarını kısmaya gideceği şeklinde algılanan önceki açıklamaları sonrasında varlık fiyatlamalarının nasıl önce sert aşağı yönde hareket ettiğini ardından 18 Eylül tarihli toplantısında beklentileri karşılamayan kararı sonrasında ise yatırımcıların nasıl bu kez tersine yukarı yönde aşırı tepki verdiğini gözledik.
ABD tarafında gerek bu hafta içinde açıklanacak önceki aya ait ertelenmiş veriler gerekse yakın gelecekte açıklanacak diğer ekonomik veriler ile birlikte 2014 Mart dönemine kadar olan beklentilerin giderek şekilleneceğini düşünüyoruz. Çin’in büyüme modelinde değişim yapma isteği, Avrupa’nın resesyondan çıktığını gösteren güçlü işaretlerin olmaması ve Fed’in atacağı adımlarla birlikte yeni bir risk-getiri algısı oluşuyor. ABD’de istihdam, konut ve büyüme verilerine yönelik ikna edici verilerin gelmesiyle birlikte gelişen ülkelerden çıkış hızlanacak ve uzun vadeli faizlerde ise yükseliş görülecek. Bu durum gelişmiş ülke piyasalarına yönelimi beraberinde getirecektir. Türkiye’nin kamu maliyesini iyi yönetiyor olması ve OVP’de cari açığı frenlemeye yönelik aşırı tüketime karşı tedbirler alınması, ılımlı büyüme sürecini korumaya yönelik hedefler olarak yorumlanabilir. Politik ve coğrafi risklerin azalmasıyla birlikte ihracat performansının artması beklenebilir. Bu çerçevede bakıldığında Türkiye’de siyasi ve iktisadi temel varsayımları derinden değiştirecek bir gelişme olmaması durumunda varlık fiyatlarının diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha iyi performans sergileyeceğini bekliyoruz.
Beklentilere baktığımızda ABD tarım dışı istihdamın beklentilerin altında kaldığı Eylül ayı verisi sonrası istihdamdaki yatay trendin kendini koruyarak güçlü olmayacağı bir durum görülüyor. ABD üçüncü çeyrek büyümesinin de gücünü kaybettiği beklentisi zaten çok küçük çaplı olması beklenen gevşemedeki kısmanın erteleneceği beklentilerini artırıyor. Bugün merkez bankası PPK toplantısı yapılacak. Beklentiler para politikasında herhangi bir değişiklik olmayacağı yönünde. Ancak “forward guidance” niteliğinde sıkı para politikasına ilişkin söylemler bir hafta sonrasındaki FED FOMC toplantısı için TCMB’nin beklentisini ortaya koyacak.