”Ölümlerin nedeni, iktidarın kadrolaşması”

CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu, Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Hastanesinde meydana gelen bebek ölümleri hakkında konuştu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı ve Araştırma Hastanesinde meydana gelen bebek ölümlerinin arkasında, iktidarın kadrolaşmasının yattığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, TBMM'de gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, AK Parti hükümetinin seçimler öncesinde ısrarla "Sağlıkta çağ atladık, sağlıkta çok önemli değişimler gerçekleştirdik" dediğini, ancak bu değişikliklerin halka yansımasının son derece dramatik olduğunu söyledi. Konuyla ilgili bugün gazetelerde yer alan fotoğrafın insanın yüreğini burktuğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ölen çocuğunun cenazesi, karton bir kutu içerisinde babaya teslim ediliyor. Kendisinden de bir belge alınıyor. Böyle bir tabloyu, 21. Yüzyılın Türkiye'sine layık gören siyasal iktidarı açıkça kınıyorum. Hangi kişi, hangi kurum olursa olsun, bir babanın eline karton kutu içinde çocuğunun ceseti teslim edilemez, edilmemelidir. Bu hastanedeki ölümler önce inkar edilmiştir, kamuoyundan gizlenmeye çalışılmıştır. Bereket versin örgütlü toplum olmanın bir yararı var. Sendika bunları gündeme getirmiştir. Sendika, bu hastanede yaşanan olayları, nedenlerini açıklıkla kamuoyunun bilgisine sunmuştur. Bu ölümlerin arkasında yatan temel neden AKP hükümetinin acımasızca kadrolaşmasıdır. Sağlık Bakanlığında liyakat, kariyer gözardı edilmiş, her iktidar döneminde sınavla alınan şef ve şef yardımcıları, Bakanın iki dudağı ile atanır hale gelmiştir."

Kemal Kılıçdaroğlu, bu kadrolaşmanın nedenlerinden birisinin de Anayasa Mahkemesi olduğunu öne sürerek, "Klinik şef ve şef yardımcılarının atanması dolayısıyla yerel mahkemenin verdiği kararlar, Danıştayın verdiği kararlar, Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen Hükümet, bile bile bir yasa daha getirmiştir. Yine klinik şef ve şef yardımcıları bir Bakanın iki dudağı arasında atanmışlardır" dedi.

CHP olarak Anayasa Mahkemesine bu yasal değişikliğin yürütmesinin durdurulması için gittiklerini, ancak Yüce Mahkemenin bir karar vermediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Daha sonra Sağlık Bakanlığı klinik şef ve şef yardımcılarını atayacağını, kendi internet sitesinde yayınladı. Onun üzerine Anayasa Mahkemesine, 19 Haziran 2006 tarihinde ek bir dilekçe verdik, 'Bir an önce karar verin bu klinik şefleri atanacak' diye. Şu ana kadar Anayasa Mahkemesi lütfedip bu dosyaya bakmadı. O nedenle bugünkü ölümlerden sorumlu tutacaksak, bu sorumlulardan birisi de Anayasa Mahkemesidir. Hiçbir Anayasa Mahkemesi üyesi ve Başkanı, 'Bizim iş yükümüz çok yoğundu, bu nedenle bu dosyaya bakmadık' diyemez. Daha önce aynı konuda verilmiş Anayasa Mahkemesi kararları var. Bizim ikinci bir uyarı dilekçemiz var, ama maalesef bunlar göz ardı edilmiştir."

KEY ödemeleri

KEY ödemelerinin yıllardır kangren haline geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetinin, KEY ödeme listelerini hazırladığını ve ödemelere başladığını hatırlattı. 

Kılıçdaroğlu, "Bu kadar büyük olayda bazı uygulama hatalarının, eksikliklerin olabileceğini doğal karşıladık. Fakat, bugün geldiğimiz noktada bu aksaklıkların boyutunun hiç de küçümsenmeyecek notlara ulaştığını görüyoruz" diye konuştu. 

Binlerce KEY'zede yaratıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, alacaklıların  haklarını aramak için nereye başvuracağını bilmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bizim bilgimizin dışında kimlik numaralarımız yayınlanmıştır. Bilgisayar teknolojisini biraz iyi kullanan birileri, bizim bütün bilgilerimize, banka hesaplarımıza girip, işlem yapabilecek konuma getirilmiştir. Bu da AKP'nin belli alanlarda ne kadar duyarsız olduğunu açıkça göstermektedir" dedi. 

 

"Hükümetle Genelkurmay arasında sıcak ilişkinin olduğu kanısındayım"

 

Gazetecilerin YAŞ kararlarında, irticai ve bölücü faaliyetler dolayısıyla hiçbir personelin ihraç edilmediğini hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"Hükümetle Genelkurmay arasında oldukça sıcak bir ilişkinin olduğu kanısındayım. Çünkü, tüm ordunun büyüklüğü dikkate alındığında laikliğe karşı hiçbir dosyanın YAŞ'a gelmemesi ilginçtir. Medyada bu konuda belli pazarlıklardan söz edilmektedir. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'böyle bir dosya gelirse ben YAŞ kararlarını imzalamam' diye bir söylemi internet sitelerine düşmüş vaziyette. İşin ilginç tarafı, emekli olan bir Genelkurmay Başkanına olağanüstü boyutlara ulaşan bir fiyatla özel bir aracın alınmasıdır. Orduya karşı görünüp de ordu ile aynı süreci yaşayan garip bir yapıyla karşı karşıyayız. Biz 'herhalde ordunun F tipi örgütlenmenin dışında olduğuna dair kesin imareler, kesin bulgular vardır' diye düşünüyoruz. F tipi örgütlenmeyi başarmak isteyenler, AKP süreci içinde ordudan tümüyle temizlenmiş ki yeni bir dosya YAŞ'a gelmemiş oluyor." 

 

Çukurambar görüşmesi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çukurambar'da bir milletvekilinin evinde yaptığı görüşmeye ilişkin Anayasa Mahkemesinin yaptığı açıklamanın sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesinin yaptığı açıklamayı doğru bir açıklama olarak görüyoruz. Sayın Başkan ve üyeler bu toplantıda olmadıklarını ifade ediyorlar" dedi. 

Başbakan Erdoğan'ın açıklama yapmama geleneğinin sürdüğünü savunan Kılıçdaroğlu, "Ergenekon iddianamesinde Sayın Mehmet Ağar'a 60 milyon dolarlık bir rüşvet verildiği de iddia edilmişti. Bu iddianamemin savcısı olan Sayın Başbakan, 60 milyon dolarlık bir rüşveti verdi mi, vermedi mi? Şu ana kadar açıklama yapmış değil. Bizim garibimize giden, bu soruyu Başbakana hiçbir gazeteci de sormuyor. Sizin aracılığınızla ben sormuş olayım. Sayın Başbakan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Mehmet Ağar'a Ergenekon iddianamesinde yazılı olan 60 milyon doların verilip verilmediği konusunda ne düşünüyorsunuz?" diye konuştu. 

 

CHP Grup Başkanvekili Okay'ın açıklamaları

 

Kılıçdaroğlu, bugün gazetelerde yer alan CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay'ın açıklamalarına da değinerek, şöyle konuştu: 

"Gazetelerde Anayasa değişikliğine ilişkin Okay'ın yaptığı açıklama biraz çarpıtılmış olarak yer aldı. '12 Eylül Anayasasına CHP sahip çıktı' deniyor. Böyle bir şey yok, söz konusu olamaz. O dönemin ve bu dönemin CHP'lileri, Anayasanın oylanması sırasında referandumda 'hayır' oyu vermişlerdir. Ama önümüzde değiştirilmesi istenen Anayasa, 1980 anayasası değildir. Yüzde 50'si değiştirilmiş bir Anayasadır. Bu anayasanın değişmesi gereken pek çok hükmü vardır. Öteden beri dillendirdiğimiz, milletvekili dokunulmazlığı, bakanların yargılanmasıyla ilgili madde, Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarının Atatürk'ün vasiyetine uygun hale getirilmesi, yargının bağımsızlığı, Yüksek Hakimler ve Savcılar Kuruluyla ilgili maddenin değiştirilmesi gibi... 

Eğer AKP uygun görürse ve cesaret ederse 12 Eylül generallerinin yargılanması... Biz, bu konularda herhangi bir tereddüt duymuyoruz. Ama hiçbir demokrasi kendini yok etmek isteyen mekanizmaya kendisini teslim edemez. AKP, Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe karşı eylemlerin odağı olarak kanıtlanmıştır. Dolayısıyla bu siyasal partinin Anayasanın önemli maddelerini düzenleme konusunda işlevini kaybettiği düşüncesindeyiz. AKP dönüp kendisine bakmalı ve kendisine çeki düzen vermelidir." 

 

"AKP İran'a teslim olmuştur"

Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin "İran Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'ye ziyaretinde Anıtkabir'e gitmeyeceği, ziyaretin İstanbul'a kaydırıldığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanı da Anıtkabir ziyaretiyle ilgili 'Ufak tefek detaylara girmeyelim ve ziyaretin özüne girelim' dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?"  sorusuna ise şu yanıtı verdi: 

"AKP'nin kendi kafasındaki arka plana ve hedefe uygun bir değişiklik. AKP bu süreçte İran'a teslim olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nden bir yetkili nasıl İran'a gittiği zaman, İran hükümetinin ve devletinin koşullarını benimserse, aynı koşulları, aynı protokolü Türkiye Cumhuriyeti için de İran'ın kabul etmesi lazım. Ama İran, AKP hükümetinden güç alarak, onun desteğini alarak, kendi koşullarını Türkiye Cumhuriyeti'ne dayatmıştır ve kabul ettirmiştir. CHP olarak biz bunu içimize sindiremiyoruz."