Portekiz'e, Türkiye'yi önerdi

Gül ve Portekiz Cumhurbaşkanı Cavaco Silva, forumun kapanış toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Gül konuşmasında, "Türkiye başlı başına büyük bir imkan olduğu gibi Türkiye'nin çevresi de kalkınan ülkeler ve büyük pazarlar" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

LİZBON - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni pazarlar ve yeni coğrafyalar keşfederek ekonomik krizden çıkmak isteyen Portekiz için Türkiye'nin başlı başına büyük bir imkan olduğunu belirterek, Türkiye'nin çevresinde de kalkınan ülkeler ve büyük pazarlar bulunduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül ve Portekiz Cumhurbaşkanı Anibal Cavaco Silva, Portekiz-Türkiye İş Forumu'nun kapanış toplantısına katıldı.

Gül, buradaki konuşmasında, Türkiye ile Portekiz'in dost iki ülke olduğunu, tarihin çok eski dönemlerine dayanan ilişkilerin son yıllarda yeni bir ivme kazandığını belirtti.

Siyasi alanda mükemmel seyreden ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerde yaşanan yükselişe işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, Portekiz'den Türkiye'ye gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerde varılan anlaşmaların hayata geçirildiğini, ziyaretinin de ilişkileri taçlandırdığını söyledi. Gül, ancak son yıllarda üç kat artarak 1 milyar doların üzerine çıkan ticaret hacminin yeterli olmadığını vurguladı.

İşbirliği imkanlarına dikkati çeken Gül, Portekiz'in AB üyesi olduğunu, Türkiye'nin de AB ile müzakereleri sürdürdüğünü ve Gümrük Birliğinin içerisinde bulunduğunu anımsattı. İki ülke arasında herhangi bir gümrük sınırlaması olmadığını, malların rahatça hareket edebildiğini söyleyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mallarımızı gönderdiğimiz gibi iş adamlarımız AB içerisinde rahat hareket edemiyorlar ve gerçekten çok haksız vize uygulamalarıyla karşı karşı kalıyorlarsa bile bir ekonomik bütünlüğü sağlamış vaziyetteyiz. Dolayısıyla yapılması gereken, her iki ülkenin iş dünyasının birbirini biraz daha fazla keşfetmesi. Portekizliler aslında dünyayı keşfeden insanlardır. 600 yıl önce sizin cesur kaşifleriniz dünyanın ilk globalleşmesinin adımını attılar, dünyanın birçok coğrafyasını keşfettiler ve bağladılar Avrupa'ya adeta. Türkler de cesurdur, dışarıya çok açılırlar. Onun için her iki ülkenin de geçmiş mirası çok zengindir. Bugün de her iki ülkenin, her açıdan gurur duyacak çok büyük başarıları vardır ama bugün işbirliğimizi daha da ileri götürebiliriz."

"Büyük potansiyel var, riskler de minimum"

Portekizli iş adamları ve yatırımcılara, "Türkiye'nin büyük bir pazar ve büyük bir ekonomi" olduğunu hatırlatmak istediğini söyleyen Gül, AB'nin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik krizin Türkiye'de 2001'de yaşandığını, derin ve sarsıcı etkileri olduğunu ancak krizden alınan dersle ekonomi ve bankacılık sisteminin yeniden yapılandırıldığını, rekabetçi bir düzen kurulduğunu söyledi.

Reformların, halka doğruları söyleyerek ve kararlılıkla hayata geçirildiğini dile getiren Gül, bir-iki senelik sıkıntının ardından netice alındığını ve sonrasında Türk ekonomisinin önünün açıldığını belirtti. Türkiye'nin son 10 yılda, AB'nin ortalama büyümesinden beş kat fazla büyüdüğüne işaret eden Gül, "Türkiye'de, Portekizli iş adamlarının rahat iş yapabileceği bir ortam var. Büyük potansiyel var, riskler de minimum" diye konuştu.

AB ile müzakere sürecinde Maastricht kriterlerinin neredeyse tamamının gerçekleştirildiğini söyleyen Gül, Portekizli iş adamlarına "Şirketleriniz güven içerisinde Türkiye'de çalışabilir" diye seslendi.

Türkiye'nin yeni pazarlar ve yeni coğrafyalara açılmak bakımından da önemli bir avantaj sağladığını kaydeden Gül, şöyle konuştu:

"Yeni pazarlar ve yeni coğrafyalar keşfederek ekonomik krizden çıkmayı araç olarak görüyorsunuz. Türkiye başlı başına büyük bir imkan olduğu gibi Türkiye'nin çevresi de kalkınan ülkeler ve büyük pazarlar. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya Türkiye'nin ve Türk şirketlerinin çok avantajlı olduğu yerler. Bu ülkelerden hangisine giderseniz gidin Türkiye'ye gitmiş gibi görürsünüz. Dolayısıyla buralarda sizler beraber çalışabilirsiniz.

Türk şirketleri için de şunu söylemek isterim: Dünyaya en açık Avrupa ülkesidir Portekizliler. Dünyayı keşfedenler 600 yıl önce Portekizliler olmuş. Dolayısıyla bazı AB üyesi dost ülkeler gibi içe kapanık değil dışa çok açık bir ülke Portekiz. Latin Amerika ve Afrika'nın çok önemli ülkeleri Portekizce konuşuyorlar. Dolayısıyla sizlerin de bu dünyalara gidebilmeniz için Portekizli şirketlerle çok güzel ortaklıklar kurmanız gayet mümkündür. Bizim bu toplantılardan beklentimiz şu: Birbirinizi tanımanız ve keşfetmeniz."

Toplantının güzel sonuçlar vermesini dileyen Gül, Portekizlilerin 1 Nisan 2013'ten bu yana kimlik kartlarını göstererek Türkiye'ye girebildiklerini, bunun da iş adamları için büyük bir kolaylık anlamına geldiğini ifade etti.

"Portekiz şirketleri fırsata karşı uyanık olmalı"

Portekiz Cumhurbaşkanı Cavaco Silva da uluslararası toplum için önemli bir ortak olan Türkiye'nin jeostratejik öneminin, gelişen küresel ekonomiyle arttığını kaydetti.

Türkiye ekonomisinin 2002'den itibaren kayda değer bir büyüme gerçekleştirdiğini, Türk ekonomisi hakkındaki orta ve uzun vadedeki beklentilerin olumlu olduğunu vurgulayan Cavaco Silva, "Portekiz şirketleri bu büyümenin getirdiği fırsatlara karşı uyanık olmalıdır" dedi.

Türkiye'de hayata geçirilen yapısal ve kurumsal reformlar sayesinde güvenilir, cazip ortaklıklar kurulabileceğini söyleyen Cavaco Silva, 2009 yılındaki ziyareti sırasında şahit olduğu girişimci ruhtan ne kadar etkilendiğini dile getirdi.

Portekiz'in tarihi dolayısıyla Afrika ve Güney Amerika'ya yayılmış Portekizce konuşulan ülkelerle özel bağları bulunduğunu, bunun da imtiyazlı ilişki çevresine 250 milyon kişilik bir kitle eklediğini dile getiren Cavaco Silva, modern ve serbest ekonomiye, seçkin doğa koşullarına ve kalifiye insan sermayesine sahip bir ülke olduklarını vurguladı.

Dünyayı ve Avrupa'yı sarsan krizin ardından Portekiz'in makro ekonomik ve mali düzenlemeler konusunda üstün gayret gösterdiğini, ekonomisindeki esnekliği ve rekabet gücünü artırmak için önemli bir yapısal reform programı benimsediğini dile getiren Cavaco Silva, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye'nin ekonomik kalkınma yolu Portekiz ile paraleldir. Ayrıca AB Portekiz'de dengeleyici bir rol oynamıştır. Finans, altyapı, telekomünikasyon, altyapı ve lojistik sektörlerinde bu evrimi yaşamış Portekiz şirketleri tecrübeleri ve yetenekleriyle Türk ekonomisinin bugünkü gelişimine olumlu katkıda bulunabilirler. Büyüklüğü ve canlılığı sayesinde Türk ekonomisi ve pazarı bütün coğrafi alanlarda yüksek değere sahiptir."

Küresel pazarda çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren çoğu Portekiz şirketinin, Türkiye'ye ve yerel karşıtlarıyla işbirliği yaparak komşu ülkelere genişlemeye de ilgiyle baktığını söyleyen Cavaco Silva, "Türk şirketlerinin yatırım, istihdam ve ticari anlamda Portekiz ekonomisine yapacağı katkılardan ve bu girişime değeceğinden eminim. Portekiz'in de Türkiye'ye, şirketlerin ve ürünlerin açılım potansiyeline sahip olduğuna ve işletmelerimizin dünyanın çeşitli bölgelerinde beraberce başarı elde edeceğine de inanıyorum" diye konuştu.

TOBB Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Boydak da Portekiz'in üçüncü ülkelerde özellikle Güney Amerika'da işbirliği için önemli fırsatlar sunduğunu dile getirerek, Türkiye ile Portekiz arasındaki ticaretin doğrudan ve çeşitli hale gelmesinin önemine işaret etti.

"Devir işbirliği devridir" diyen Boydak, birlikte iş yapma konusundaki en büyük engelin vizeler ve taşıma kotaları olduğunu belirtti. Boydak, AB üyesi ülkeler üçüncü ülkelerle rahatlıkla serbest ticaret anlaşması imzalarken, Gümrük Birliği üyesi Türkiye'nin AB'den bağımsız bir anlaşma imzalayamadığını vurguladı.

Pena'yı gezdi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resmi ziyaret için bulunduğu Portekiz'in başkenti Lizbon'dan UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Sintra kentine geçerek, Sintra Ulusal Sarayı ve Pena Sarayı'nı gezdi.

Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Lizbon'a 30 kilometre uzaklıktaki Sintra'ya karayoluyla geldi. Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'e ziyaretlerinde Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik eşlik etti.

Cumhurbaşkanı Gül, ilk olarak Sintra'nın merkezinde bulunan 8. yüzyılda Endülüs Emevileri tarafından inşa edilen yapı üzerine yükselen, Sintra Ulusal Sarayı'nı gezdi. 1800'lü yılların sonuna kadar kraliyet ailesi tarafından kullanılan saray, 1910 yılında cumhuriyetin ilanıyla ulusal anıt kategorisine alındı. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne 1995 yılında giren sarayın, bazı bölümlerindeki süslemelerde Türk bayraklı gemiler de yer alıyor. Saray, odalarının duvarlarında bulunan çinilerle dikkati çekiyor.

Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, daha sonra Sintra'nın UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan bir diğer yapısı Pena Sarayı'na geçti. Gül çiftini sarayı gezen Türk turistler, "Hoş geldiniz" diyerek ve alkışlayarak karşıladı. Gül ve eşi Hayrünnisa Gül de el sallayarak turistleri selamladı. Sarayı gezen ve teraslardan birinde kent manzarasını izleyen Gül ve beraberindekiler, kafeterya haline getirilen bölümde bir süre dinlendi.

Cumhurbaşkanı Gül daha sonra karayoluyla Lizbon'a hareket etti.

1840 yılında kraliyet kilesinin yazlık ikametgahı olarak yaptırılan Pena Sarayı, Gotik, Mısır, Endülüs ve Rönesans mimarilerinden örnekleri aynı çatı altında toplamasıyla dikkati çekiyor. Portekiz'in yedi harikasından biri kabul edilen saray, müze olarak kullanılıyor.