"Irak'ın istikrarı bizim istikrarımız"

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Irak'ta devam eden hükümet kurma çalışmalarına değinerek, Türkiye'nin Irak'ta hükümet kurma çalışmalarına en başından beri destek olduğunu belirtti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin çevresinden ya da komşularından bir tehdit algılaması içinde olmadıklarını söyledi.

Resmi ziyaret için Pekin'de bulunan Ahmet Davutoğlu, TRT Türk televizyonuna yaptığı açıklamada, Irak'ta devam eden hükümet kurma çalışmalarına değinerek, Türkiye'nin Irak'ta hükümet kurma çalışmalarına en başından beri destek olduğunu belirtti.

Irak'ta 2003 yılından beri, mezhep ya da milliyet ayrımı gözetmeksizin tüm Iraklılarla çok yakın dostluk ilişkileri kurduklarını söyleyen Davutoğlu, Irak'ın biran önce istikrar ve refaha kavuşmasını arzu ettiklerini ifade etti.

Irak'ta etnik ve mezhebe dayalı politikaların hala karşılıklı kutuplaşmaları tetiklediğinin altını çizen Davutoğlu, "Bir Iraklı kardeşimizi gördüğümüzde biz onun gönlündeki mezhebi kimliğe ya da kanındaki etnik kimliğe bakmayız. O'nu Iraklı görürüz. O'nun kaderini kendi kaderimiz görürürüz. Dolayısıyla Irak'ta mümkün olan en kuşatıcı hükümetin kurulması, herkesin bu süreç içinde yer alması bizim en önemli idealimiz' dedi.

Türkiye'de son zamanlarda bir çok Iraklı lideri ağırladıklarını kaydeden Davutoğlu, "Tüm taraflarla gün be gün, dakika be dakika konuşarak bu sürece olumlu katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Çünkü Irak'ın istikrarı bizim istikrarımız demektir. Irak'taki istikrarsızlık da Türkiye için büyük risk demektir" diye konuştu.

Çin seyahati sırasında da Irak'la sürekli temas halinde olduğunu vurgulayan Davutoğlu, nerede kim tarafından organize edilirse edilsin Iraklıların bir araya gelmesinden memnuniyet duyacaklarını kaydetti.

Erbil'deki Başkonsoloslukta düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani'nin katılmasına da değinen Davutoğlu, bunun önemli bir 'jest' olduğunu belirtti. Barzani'nin resepsiyona katılmakla Türkiye Cumhuriyeti'ne duyduğu saygıyı ifade ettiğini belirten Davutoğlu, "Bunu olumlu bir gelişme kabul etmek gerekir. Bunun dışında başka yorumlardan ve spekülasyonlardan kaçınmak gerekir. Biz Irak'ın her yerinde vardık, her yerinde var olmaya da devam edeceğiz" diye konuştu.

Nato savunma sistemi

Ahmet Davutoğlu, NATO Savunma Sistemi kapsamında tartışılan füze kalkanı konusuna ilişkin soru üzerine de, NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları toplantısında Türkiye'nin ilkelerini açık bir şekilde ortaya koyduklarını belirtti.

NATO ülkelerinin bir araya gelerek, dünyanın herhangi bir yerinde bir güvenlik riski oluşmuşsa bu tehdidi tematik şekilde ele alma ve kendi güvenlik sistemini gözden geçirme gerekliliği olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Global bir terörizm tehdidi varsa, konvansiyonel silahların yaygınlaşması tehdidi varsa, nükleer silahlarla ilgili bir şey varsa, tabii ki NATO bunları ele alır. Benzer şekilde, balistik füzeler de dünya güvenliği açısından önemli bir meseledir. Bunun NATO içerisinde değerlendirilmesinden daha doğal bir durum olamaz. Bunu bir savaş başlıyormuş, ya da Türkiye'de bir füze kalkanı oluşturulacak, hele hele Türkiye'ye füzeler yerleştirilecekmiş gibi bir zeminde tartışmak doğru değil" dedi.

Türkiye'nin NATO'nun dışında bulunan ve ikna edilmesi gereken bir unsur gibi değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin NATO içinde 'aktör' olduğunu ve NATO'nun operasyonlarına en fazla katkıyı sağlayan ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Davutoğlu, şöyle konuştu:

"NATO, bir güvenlik şemsiyesi oluşturacaksa kendine, Türkiye de diğer bütün ülkeler gibi toprağının bütününü bu güvenliğin içinde görmek ister. Yani 'bir yapı oluşacak ve Türkiye bunun dışında kalacak' dediğimizde, bu kabul edilebilir bir durum değil. Türkiye'nin soğuk savaş döneminde olduğu gibi, 'cephe ülkesi, kanat ülkesi' gibi algılanabileceği şekilde, çevre ülkelerden, komşularımızdan  bir tehdit algılaması içinde değiliz. NATO'ya dönük bir tehdidin, bu anlamda spesifik bir tehdit olduğu kanaatinde değiliz. Dolayısıyla da bizim dış politika tercihlerimizle NATO'nun güvenlik çalışmaları arasında bir bütünlük görmek isteriz. Yapılan çalışmalar da bu çerçevede yürütülen çalışmalardır. Bu çalışmaların herhangi bir ülke ya da ülke grubuna karşı olmaması önem arz eder."

Bazı çevrelerin, Türkiye'nin ve özellikle de hükümetin bu konuda bir kıskaca alınmasından memnun olacakmış gibi davrandığını anlatan Davutoğlu, "Şu kararı alırsak şu ülke ile çatışacağız, karşı kararı alırsak da şu ülkeyle çatışacağız, bunun kaçışı yok gibi" gibi bir psikoloji yayılmaya çalışıldığını kaydetti.

Aynı çevrelerin son 7-8 yıldır bir çok defa benzeri yaklaşımda bulunduklarını, ama Türkiye'nin hiçbir kıskaca girmediğini dile getiren Davutoğlu, kıskaç görülen bir çok sorundan güçlenerek çıktıklarını vurgulayarak, "Türkiye kendi potansiyelinin farkında. Bu potansiyeli ulusal çıkarları doğrultusunda kullanmaya da kararlı" dedi.

İranla yapılan takas anlaşması

Davutoğlu, İranla yapılan takas anlaşması konusunda gelinen noktanın sorulması üzerine de, İranla bu konudaki görüşmelerin hiç kesilmeden devam ettirildiğini kaydetti.

İran'a karşı yaptırım kararı alınmasının ardından da görüşmelerin sürdüğünü dile getiren Davutoğlu, "Biz gidişattan memnunuz. Bir an önce nerede olursa olsun, ne zaman olursa olsun, tarafların oturarak diplomatik müzakere sürecini başlatmaları önemli. Bu hem taraflara hem bölgeye hem de dünyaya önemli bir pozitif mesaj olacak. Bu konuda Türkiye'nin üzerine bir şey düşerse yapmaya devam edeceğiz" dedi.

Davutoğlu, "Kasım ayının en önemli dış politika olayı" olarak nitelendirdiği Türkiye'nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanlığına da değinerek, bunun Türkiye'de demokrasi ve insan haklarının ulaştığı düzeyi gösteren çok önemli bir gelişme olduğunu kaydetti.

1980'li yıllarda Türkiye'nin üyeliğinin askıya alındığını, 1990'lı yıllarda Türkiye'nin büyük cezalara maruz kaldığını ve hemen hemen her oylamada Türk milletvekillerinin yalnız kaldıklarını hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye şimdi o mekanizmanın, demokrasinin bir anlamda en kurumsallaşmış örgütünün yürütme organının başında olacak. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi büyük başarıydı. Şimdi Türkiye adına benim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı'nı üstlenmem, eğer Avrupa Konseyi'ni bir ülke gibi tasavvur ederseniz, hem yasamanın hem de yürütmenin başı Türk olacak. 6 ay Avrupa'daki bütün demokrasi ve insan hakları konularında iki Türk olarak biz sorumlu olacağız ve bu sorumluluğu üzerimizde şerefle taşıyacağız. Eksen tartışmalarını gündeme getirenler, Türkiye'nin herhangi bir Asya örgütünde değil Avrupa Konseyi'nde dönem başkanlığını üstleniyor olmasını da unutmamaları gerekir. Bizim tarihimiz hem Avrupa'da, hem Asya'da hem Afrika'dadır, dünyanın her yerindedir. Bunun hepsinin hakkını da vereceğiz."