"TCMB doğrusunu yaptı"
İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, TCMB'nin ve PPK'nın en başından bu yana
İSTANBUL - PGlobal ile Yedi24 Şirketler Grubu tarafından organize edilen ve Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsünde gerçekleştirilen İstanbul Finans Zirvesi (İstanbul Finance Summit-IFS) sona erdi.
Anadolu Ajansı'nın da basın sponsorları arasında yer aldığı IFS 2010'un kapanış konuşmasını İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş yaptı.
Yalçıntaş, zirve boyunca verilen mesajlara değindiği konuşmasında, devlet borçlarının artık o kadar risksiz olmadığının vurgulandığına işaret ederek, "Gelişmekte olan ülkelerin kamusal mali yapıları, gelişmiş birçok ülkeninkinden çok daha sağlam. Demek ki bundan sonra dünyanın gelişmesinde gelişmekte olan ülkelerin yöneticileri çok daha dikkatli olmak zorunda. Düne nazaran onların sırtında çok daha ağır bir yük var" diye konuştu.
Son dönemde merkez bankasına ilişkin tartışmalara da dikkati çeken Yalçıntaş, bu tartışmada ilk baştan itibaren Merkez Bankası ve Para Politikası Kurulu'nun doğru bir politika izlediğini ve bugün gelinen noktada bu politikaların etkili olduğunu savunduklarını, konuya ilişkin oturumda yabancı merkez bankası başkanlarının söylediklerinin de bu noktada gurur verici olduğunu söyledi.
"İlk yarıda 13.7 milyar dolarlık sukuk ihracı oldu"
İslam Kalkınma Bankası Hazine Direktörü Hasan Demirhan da, Asya ülkelerinin toplam sukuk ihracının yüzde 70'ine sahip olduğunu, onları Körfez ülkelerinin izlediğini belirterek, hükümet ve hükümetle bağlantılı kurumların sukuk pazarında daha baskın olduğunu kaydetti.
2010 yılının ilk yarısında 13,7 milyar dolar karşılığında 100 adet sukuk ihracı gerçekleştiğini, 2001-2010 arasında ise toplam sukuk ihracının 110 milyar doları geçtiğini belirten Demirhan, İslam Kalkınma Bankasının ilk sukuk ihracını 2003'te gerçekleştirdiğini söyledi.
Demirhan, sukukta yatırımcı bazının sadece islami finansal kurumları ve bankalarından oluşmadığını vurgulayarak, sukuk konusundaki sorunları regülasyon eksikliği, daha fazla şeffaflık ve standardizasyon ihtiyacı, emlak sektörü konsantrasyonu olarak sıraladı.
"Kredi sigortacılarının en büyük eksiği ticari enformasyon"
Coface Türkiye Genel Müdürü Belkıs Alpergun da, Türkiye'de kredi sigortasının, Avrupa'nın binde 18'i büyüklüğe sahip olduğunu belirterek, kredi sigortacılarının en büyük eksiğinin ticari enformasyon olduğunu, devletin sağlayacağı en büyük desteğin, şeffaf, açık, ulaşılabilir bilgiler sağlanmasından geçtiğini kaydetti.
Türkiye'de kriz sonrası toparlanmanın çok net olduğunu ancak hala 2008 üçüncü çeyreğinin yakalanamadığını söyleyen Alpergun, "Coface Türkiye olarak 2008'de Türkiye'de genel olarak kapsadığımız risk artmıştı, 4 milyar avrolar seviyesinde. Hemen arkasından yaşanan hasarlı devrelerde yüzde 13'lük daralma yaşadık ama 2010'un ilk 8 ayında yüzde 25'lik bir geri kazanım oldu" dedi.
Sinco Danışmanı Graham Sinclair ise, 2011 sonuna kadar İMKB'ye kote şirketlerin sürdürülebilirlik konusunda avantaj ve dezavantajlarını listelemeye yönelik bir proje yürüttüklerini, Türk şirketlerini kilit çevresel ve kurumsal koşullar çerçevesinde denetleyerek puanlamayı amaçladıklarını anlattı.
Ciddi miktarda paraların yatırım fırsatı kolladığını belirten Sinclair, yatırımcıların kararlarında riske uyarlanmış geri dönüşler ile iyi kurumsal yönetişimin önemli rol oynadığını, daha iyi kurumsal yönetişime sahip şirketlere yatırım yapmak için yüzde 20-30 daha fazla kaynak ayırmaya hazır olduklarını dile getirdi.
Faktöring sektörünün cirosu
International Factors Group Başkanı Cengiz Üçbaşaran ise Türkiye'de faktoring sektörünün geçen sene 28 milyar dolar ciro elde ettiğini belirterek, bu sene cironun 30 milyar doların üzerine çıkmasını beklediklerini kaydetti.
Üçbaşaran, önümüzdeki dönemde Basel 3'ün KOBİ finansmanında faktoringin rolünü artıracağını, düşük riskli enstrümanların 5-10 yıllık dönemde daha popüler hale geleceğini ifade etti.
İstanbul Venture Capital Initiative Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tokaç, uluslararası yatırımcıların girişim sermayesi alanında Türkiye'ye nasıl baktıkları konusunda, bugüne kadar Türkiye'nin BRIC ülkeleriyle rekabet ettiğini, öncelikle onların tercih edildiğini; ancak Türkiye'nin AB ve gelişmiş bir dünyanın parçası olma yolunda ilerlemesinin konumunu farklılaştırdığını kaydetti.