"Yüzde 7 büyümeyi karşılayacak enerji potansiyeline sahibiz"

Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu CHP Enerji Komisyonu Başkanı Enerji Uzmanı Necdet Pamir'di.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
Hüseyin GÖKÇE
 
ANKARA-CHP Enerji Komisyonu Başkanı ve Enerji Uzmanı Necdet Pamir, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde ortalama yüzde 7 büyüme hızını karşılayacak enerji kaynağı bulunduğunu ancak bunun değerlendirilemediğini söyledi. Yeni Petrol yasa tasarısının TPAO'nun devlet adına arama ve üretim yapma yetkisini kaldıran hükümlerinin çok tehlikeli olduğunu belirten Pamir, bunun aksine kurumun yapısının daha da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Özelleştirilen enerji şirketlerinin yine başka ülkelerin kamu teşebbüslerine satıldığını ifade eden Pamir, Türkiye'nin bulunduğu bölgede istikrarı desteklemek yerine kaosu körükleyen işler yaptığını anlattı. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Necdet Pamir, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
 
-Son dönemlerin en güncel konularından birisi olan Güney Kıbrıs'ın Akdeniz'de petrol arama faaliyetlerini değerlendirebilir misiniz?
Türkiye Doğu Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölge konusunda, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve bunların arkalarındaki büyük destek olan AB'ye taban tabana zıt tezleri savunuyor. Karşı tarafın tezleri öyle bir noktaya geliyor ki Türkiye'yi Antalya, İskenderun Körfezi'ne hapsedilmesini öngörüyor. Ayrıca iyi ilişki içinde olduğumuz Mısır ve Lübnan gibi ülkeler de Rumlarla anlaşma imzaladılar. One Minute müsameresine kadar İsrail bu konuda Türkiye'yi karşısına almak istemiyordu. Üstüne Mavi Marmara olayı da eklenince İsrail de onlarla anlaşma imzaladı. İzlenen yanlış politikalar yüzünden BM'nin de etkisiyle karşı tarafın işi yokuşa süren tezlerine de maalesef uluslararası destek gelmiş gibi oldu. 
 
-Türkiye'ni çok önem verdiği ve sert tepki gösterdiği bu anlaşmanın öngördüğü bölgede büyük potansiyel var mı?
Burada 700 milyar m3 bir ispatlanmış diyebileceğimiz keşif var. Büyüklüğünü şöyle karşılaştırabiliriz. Türkiye'nin kalan rezervleri 6.9 milyar m3, geçen yıl ise 46 milyar m3 tüketmiş. Dolayısıyla bu önemli ve İsrail'in ihtiyacını çok rahatlıkla karşılayabilecek hatta ihraç etmesi gerekecek. Bir kere deniz altından boru hatları son derece pahalıdır. Dolayısıyla bunun en düşük maliyetle ihracat yolu Türkiye'den geçiyor. Rumların keşfettiği gazın miktarının da 300 milyar m3 olduğu ifade ediliyor. 1 trilyon m3 küçümsenecek bir rakam değil. ABD'de şeyl gazının(kaya gazı) daha fazla devreye girmesiyle dönemsel olarak da olsa gaz fiyatları aşağı doğru iniyor. Doğru pazarlık yapılabilirse nispeten ucuza gaz almak mümkün olabilir. 
Türkiye enerjinin yüzde 34'ünü doğalgazdan karşılıyor. Bunda da yüzde 98 dışa bağımlı.2012'de 20 milyar doların üzerinde doğalgaz faturası var. Bunun daha da artmasının Türkiye'nin çıkarına olduğunu düşünmüyorum. Genel hatlarıyla daha fazla doğalgaz olmasını savunmuyorum, ama petrol ve kömüre göre daha temiz ve verimli. Bunlar artı ancak yüzde 98 dışa bağımlıysan benim tercih edeceğim şey, Karadeniz'de TPAO'nun devlet adına aramalara devam edebilmesidir.
 
-Mısır kaynak çeşitlendirmesinde alternatif olamaz mı?
Senelerdir konuşulur fakat geneldeki bilinen rezervler itibarıyla, Mısır'ın nüfusu, geleceğe yönelik talep artışları dikkate alındığında müthiş bir ihracat fazlası yok. Ülkedeki genel kanı kaynakların gelecek nesiller için kullanılması.
Çok fazla boru hattı Suriye'ye kadar geldi ama bunların tümü jeopolitik gelişmelere bağlandı. Benzer şeyleri Irak için de konuşabiliriz. Ben hep şunu söylüyorum. Dünyada kaynaklar yeterli, talep de var. Ancak istikrarın olmadığı yerde kesinlikle siz bunları çalıştıramazsınız. Yani Suriye böyle gittiği sürece, Mısır'dan gelecek boru hattı her zaman büyük soru işareti. 
Var olan bir boru hattı Kerkük-Yumurtalık, milli hattımız haline geldi. BTC 50 milyon ton taşır yılda. Kerkük-Yumurtalık boru hattı 71 milyon ton kapasiteli. Şimdi bu ya yarı kapasiteyle çalışıyordu Saddam döneminde, şu sıralar 3 gün çalışıyor 15 gün çalışmıyor. İstikrar yok, iki günde bir patlama oluyor. Türkiye buradan 1 milyar dolardan fazla transit geçiş gelir kaybı içinde. 
 
-Irak konusuna gelmişken, son dönemlerde Irak'ın kuzeyindeki petrolün  Türkiye üzerinden taşınması, merkezi hükümetle aramızda başlattığı sorun devam ediyor….
 
[PAGE]
 
-Irak konusuna gelmişken, son dönemlerde Irak'ın kuzeyindeki petrolün  Türkiye üzerinden taşınması, merkezi hükümetle aramızda başlattığı sorun devam ediyor….
Doğru, var olan projeler çalışmazken, siz Irak'ın örneğin kuzeyinde bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Yani Irak'ın merkezi hükümetinin itirazlarına rağmen, bir iş yapmaya çalışıyorsunuz. Hem uluslararası hukuka, hem ırak Anayasasına hem de yasalarına aykırı fiili durum yaratılıyor.
Burada istikrar olmazsa nasıl Kerkük-Yumurtalık sürekli sabote ediliyor. Bütün Irak halkına ait olan petrol ve gazın dışarıya hukuksuz şekilde çıkarıldığı iddiası var, inancı, algılaması var. Bizim asıl çok dikkatli olarak bölgede, vurgulamamız üstüne çalışmamız gereken şey istikrardır. Bu istikrarı her ülke için farklı modelde nasıl destekleyebiliriz ona bakmak yerine, kaosu körükleyen işler yapıyoruz. 
 
-Peki enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için neler yapılabilir?
Türkiye'nin 60 milyar dolarlık ithalatının 55 milyar doları ham petrol, ürünleri doğalgaz ve LPG, 5 milyar doları da ithal kömürden oluşuyor.  Bu sürdürülebilir değil ve bizim toplam ithalatımızın dörtte birini geçti. Ancak kendi kaynaklarımız atıl bekliyor. Kurduğumuz santrallerin aksamı olduğu gibi kaynak da dışarıdan geliyor. Bizim yerli kaynağımız hidroelektrik, linyit, rüzgar ve güneş. Jeotermal daha duruyor bir kenarda. 
Türkiye geçen yıl 241 milyar kwh elektrik tüketmiş. Aslında bizim kaynaklarımız ortalama yüzde 7'lik büyümeyi bile karşılayacak düzeyde. 100 milyar kwh HES, 120 milyar kwh rüzgar, 16 milyar kwh jeotermal, 380 milyar kwh da güneş potansiyelimiz bulunuyor. Bunların yanı sıra 116 milyar kwh linyit, 35 milyar m3 biyogaz var. Yani toplamda 700 m ilyar kwh'ın üzerinde kaynak var. Bizim tüketimimiz 241 milyar kwh'ın çok üzerinde bir kaynak.
Tüm kaynaklara ilişkin alt stratejiler var. Bugün HES'lere yönelik ciddi bir kamuoyu baskısı var ama sen çevreyi dikkate almayan, bir derenin üzerine 20 regülatör inşa edip su kullanımını engellersin insanlar karşı çıkar. Su hiçbir şekilde gökyüzünü görmeden 20 kişinin cebini dolduruyor. Cansuyunu da bırakmadığın zaman dereler bir süre sonra kuruyor.
Burada asıl olarak havza planlaması yapılmalı, herkesin istediği dereye istediği tesisi yapması yerine,  50 mw üstündeki santrallere öncelik verilecek, ÇED raporlarına dikkat edilecek yöntem uygulanmalıdır.
Bir de enerji verimliliği var, kayıp kaçak var. Enerjiyi daha verimli kullanabilecek sistemleri kuruduğun takdirde 2020 yılına kadar sadece binalarda ve sanayi tesislerinde yapılacak iyileştirmelerle, yalıtım, ampullerin değişmesi, uygun beyaz eşya gibi teşvik programıyla 58 milyar kwh daha az elektrik kullanıp aynı kalitede yaşamı sürdürebiliriz. 
 
-Mevcut koşullarda enerjinin birim maliyetleri ne kadar?
Üretim maliyeti kamuda farklı, özel sektörde farklı. Şu an 10 cente satılıyor. Ama bizim yerli linyitin 4 cent civarında maliyeti var. doğalgazda da verilen fiyatla ilgili değişiyor. EÜAŞ santrallerine çok pahalı verilen gaz, özel şirket santrallerine düşük fiyatla veriliyor. Çapraz sübvansiyon politikası var. 
-Nükleer santral çalışmaları da sürüyor….
Fukuşima kazası sonrasında nükleerden bir çok ülkede uzaklaşma var. Almanya ne yapıyor? Ömrü tükenenleri devre dışı bırakacağını söylüyor. Peki bundan doğan açığı nasıl karşılayacak diye baktığımızda, yenilenebilir kaynaklar ve enerji verimliliğine ağırlık verdiğini görüyoruz. Güneş çok fazla yok ama çok yüksek teşvik veriyorlar.
Siemens firmasını da çok iyi inceledim. Onlar da Fukuşima'ya kadar Ruslarla çok sayıda nükleer reaktör planlıyordu. Şimdi ise yenilebilir enerjiye ağırlık vermeye başladılar. Hedefleri, 2020'ye kadar kömür maliyetine eşit, rüzgardan da elektrik elde etmek istiyorlar. Bunun içinde müthiş teknolojik atılım var. 70 metre uzunluğunda kanatları olan rüzgar türbinleri yapıyorlar.
 
-Diğer ülkelerde böyle, peki Türkiye ne yapacak? Veya ne yapmalı?
 
[PAGE]
 
-Diğer ülkelerde böyle, peki Türkiye ne yapacak? Veya ne yapmalı?
Aslında yapmamız gereken yerli imalat sanayini ayağa kaldırmak. Üniversiteler hazır, OSTİM bu konuda iyi ama bunları koordine etmek lazım. Ancak özel sektörümüz çok ilginç. Bazı oda başkanlarına gidip yerli sanayinin kullanılması gerektiğini anlattığımızda, bana nükleer enerjinin gelmesi gerektiğini söylüyorlar.
Akkuyu'da işletmenin tamamı Ruslarda. Oysa nükleer atıkların ne olacağını bilmiyoruz. Bunun yerli sanayiye hiçbir katkısı yok. Buna karşılık bizim güneş panelleri ve rüzgar türbinlerinde özel sektörümüzün daha çok devreye girmesi gerekir.
Petrol ve doğalgaza geldiğimizde ise TPAO'nun parçalanarak bölünmesi yerine daha güçlendirilmesi gerekir. Burada katma değeri yüksek ürünler üretiliyor. Yan ürünler gibi depolama ve dağıtım işi de çok önemli. Sadece bunları satarak elde edilecek karın bir kısmı aramaya karşı risk sermayesi olarak kullanılabilir. Bugün bir kuyu karada 3-4 milyon dolara, denizde 300 milyon dolara mal oluyor. Bugüne kadar bin 700 aramada 174 saha keşfedilmiş ki ortalama yüzde 10'a karşılık gelir. Bakın Türkiye Petrolleri AO'nun TÜPRAŞ, PETKİM, DİTAŞ gibi şirketleri özelleştirildi. Buna karşılık en karşı şirket yine TPAO. BP'ye bakın arama, üretim, rafinaj dahil tüm işlemleri yerine getiriyor.
PETKİM bugün başka bir ülkenin kamu şirketine satıldı. Tekeli kırdık deyip yeni tekeller oluşturuyorlar. Petrol Ofisi de ağırlığı kamuda olan şirkete geçti. Bana göre güçlü kamu şirket ile başta Irak olmak üzere, Karadeniz ve Akdeniz dahil doğru projelere girmek gerekiyor.
TPAO bir dev ama daha güçlendirilmesi gerekirken, parçalayıp satmaya kalkıyorsunuz. Kesinlikle kabul edilecek bir çizgi değil. Arama masraflarını yabancı şirketlere vererek, çıkarılacak ürünlere ortaklık yapmak çok mantıklı bir yöntem olur. Karadeniz'deki potansiyelin 46 milyar m3 civarında olduğu hesaplanıyor.
 
"Hedefi bağımlılığı ortadan kaldırmak olan şirket yok ediliyor"
 
-TBMM'deki yasa ile tam olarak ne yapılıyor?
Mevcut yasadaki, "petrolle ilgili müsade, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı devlet adına Türkiye Petrolleri AO'ya aittir" maddesi kaldırılıyor. Devlet adına iş yapacak şirket kalmıyor. Özel sektör petrol de üretse dışa bağımlılığı azaltmak dışında ne anlam taşıyacak? Çelişkiye bakın ki TPAO, hedefinin 2023 yılında petrol ve gazda dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. Mehmet Uysal ısrarla Karadeniz'de 3 trilyon m3 üretilebilir gaz gördüklerini söyledi. Şu an elimizdeki veriler bunu haklı kılmaz ama yine de bu TPAO adına bu söyleniyor. 10 milyar varil de üretilebilir petrol olduğunu söylüyor. Özel sektör de girsin ama birikimi olan TPAO'yu yok etmek iyi değil. 
Bir de özelleştirmeye gerekçe olarak diğer ülkelerde de kamunun önde olmadığını gerekçe gösteriyorlar. Oysa bakın ABD'ye yabancıların alabilecekleri hisseler sınırlandırılmış durumda.
 
-Tekrar Kıbrıs meselesine dönersek, İtalyan ENİ şirketine yönelik Enerji Bakanı Yıldız'ın ambargo açıklaması var…. 
 
[PAGE]
 
-Tekrar Kıbrıs meselesine dönersek, İtalyan ENİ şirketine yönelik Enerji Bakanı Yıldız'ın ambargo açıklaması var…. 
İtalyan ENİ yanı sıra Total de gündemde. Yetkililer "Total bizim söylediğimiz alanın dışında" diyor. Oysa benim incelememde ENİ'nin de bu alan dışında olduğunu görünüyor.
ENİ'ni bir Türk şirketiyle ortaklığı var. BTC'de yüzde 5 yanı sıra Mavi Akım'ın döşenmesi sırasında Gazprom'la ortaklığı var. Gazprom'un geçen sene bizimle imzaladığı Güney Akım anlaşması var. 2011 sonunda Taner Yıldız apar topar kış ortasında, gaz anlaşmasını 1 yıllığına uzatılması için karşı tarafa Güney Akım'ın münhasır ekonomik bölgesinden geçme, inşaat yapma ve işletme hakkını verdi. Rakamı telaffuz etmediler ve indirim aldıklarını söylediler. O dönem başka ülkelere yüzde 20 indirim yapan Gazprom, Türkiye'ye yüzde 12 indirim yaptı ama Güney Akım'ın münhasır ekonomi bölgesinden geçmesini ve inşaatını da Rusların yapmasını sağladılar. Şimdi bu hattın Karadeniz'in altından geçen kısmının hissedarları yüzde 50'si Gazprom'a ait. Yüzde 20'si İtalyan Eni'ye ait. Yüzde 15'i bir Alman şirketine ait. Kalanı da bir Fransız şirketinin. Ermeni tasarısı Fransa Meclisi'nde kabul edildi, Nabucco'dan dışladık ama buna izin verdik. ENİ'nin nesini cezalandıracaksın? Var olan boru hattını durduramazsın. Uluslararası anlaşmayla hakkını vermişsin.  Ben orada ENİ'ye bir zarar vereceklerini düşünmüyorum. 
 
-Bağımlılık oranı bu kadar yüksekken niye doğalgazda ısrar ediyoruz?
Bir kere doğalgaz santrali 1.5 senede bitiyor, satın alma garantisi de var. Yerlilik oranı, yüksek maliyet kimsenin umurunda değil. Doğalgaz maliyetini de zaten ekliyorlar. 
Lisansın çok olması değil, dışa bağımlılığın azaltılması başarıdır. Benim önerdiğim şey, bundan sonra doğalgaz santrallerinin sınırlandırılmasıdır. Kombine çevirim dışında başka hiçbir şeye izin verilmemelidir. İthal kömür yasaklanmalıdır. Yasa ülkenin çıkarı, geleceği için çıkarılır. Oysa lisans sürelerinin uzatılması, iptal edilenlerin yeniden verilmesiyle ilgili önergeler veriliyor.
 
-Son dönemlerde sıkça gündeme getirilen kayagazı  potansiyeli konusunda neler söyleyeceksiniz?
Kaya gazı konusunda dünyada dikey ve yönlü olmak üzere iki sondaj yöntemi var. Arama sırasında karşına çeşitli arazi engelleri çıkarsa bunun yönünü değiştirirsin. İkincisi ise geçirgenliği düşük olanlarda hidrolik çatlatma yapılmasıdır. Yukarıdan yüksek basınçla içinde çeşitli kimyasallar  bulunan su basarsın, geri kapanmaması için kum karışımı verirsin. Şimdi ABD'De bu iki yöntem birleştirildi. Bu teknoloji çok daha ucuz. Aslında bunun ismi de yanlış söyleniyor. Bu gaz aslında kaya gazı değil şeyl gazıdır.
Şeyl içinde kil de olan, başka şeyler de olan özel bir kaya tipi. Buradan bir potansiyel görüyoruz, ama ABD'de devrimsel bir dönüşüm oldu. 2020 yılından itibaren bugün yüzde 15 dışa bağımlı olan ABD'nin ihracat potansiyeli oluşacak. Hatta gaz fiyatları dönemsel olsa da düştü. 
 
-Bu yöntemin riskleri yok mu?
 
[PAGE]
 
-Bu yöntemin riskleri yok mu?
Basınçla yaptığın için yakın çevrede depremselliği tetikleme riski var. Ayrıca bu işten para kazanan şirketlere kimyasalları sorduğunda, nişasta özlü olduklarını ve Hindistan'da gıda olarak kullanıldığını belirtiyorlar. ABD Enerji Bakanlığı internet sayfasında da tehlikelerden bahsediliyor. 
Türkiye'de petrol ve doğalgaz hedefiyle bir sürü kuyu açılırken, arazi yapısıyla ilgili de çok detaylı bilgiler alındı. Bu sahalarda çalışan arkadaşlar ilk etapta çıkarılması ekonomik olmadığı için hiç uğraşmamışlar, bugün fiyatlar yükselince çıkarmak daha avantajlı olabilir. Şu an rakam söylemek için çok erken, trilyon m3 rakam söyleyen arkadaşlarımız var. Ben köken olarak rezervuar mühendisi olduğum için uzun süreli test yapmadan, akışı görmeden rakam söylenmesinden yana değilim. Riski var doğru ama mevzuatını düzgün hazırlamamız lazım.
 
"TPAO'yu kime evereceksiniz de çeyiz alıyorsunuz?"
Şimdi 10 yıldır almaları gerekirken, daha yeni TPAO adına gemi aldılar.  Kime everecekseniz onun için çeyiz mi alıyorsunuz? Bunun ne faydası olacak. Kıbrıs Barış Harekatı oldu ambargo yedik, gemileri, uçakları kıpırdatamaz hale geldik. Karada bulduğumuz petrolün yüzde 65'i, denizdekinin yüzde 55'i, memleket ihtiyacına ayrılır deniliyordu. Yasayla bunu da kaldırıyorlar.  İstediğin kadarını artık satabileceğini söylediler. Şu anda bir devlet payı diye bir şey var. Devlet hissesi yüzde 12.5 artı vergiler. Vergiler yüzde 55'i geçemez. Şimdi bunu da yüzde 40'a çekiyorlar. 
 
Pamir'in dikkat çektikleri
 
Ferit B.PARLAK
 
Cari açığın önemli bölümünü oluşturan enerji hammaddelerinin arzını doğrudan ve dolayı etkileyecek gelişmeler yaşanıyor. Yeni kanun ile "TPAO’nun devlet adına arama yetkisinin kalkması...", "Petrol sahalarında devlet hissesinin yüzde 12.5 artı  vergilerden oluşması. Vergilerin ise yüzde 55’ten yüzde 40’a çekilmesi...", "İsrail’in özrü...", "Güney Kıbrıs’ta ki gelişmeler...", "Kuzey Irak yönetiminin Türkiye’ye yakınlaşması...", "Barış süreci...", "Yenilebilir ve yerli kaynaklara yapılan yatırımların artması/devreye girmeye başlaması...", "Kayıp kaçak gibi verimliliği etkileyen olguların üstüne gidilmesi...", "İran’ın özel sektöre yönelik davetleri...", "Rusya ile yapılan anlaşmalar...", "Nükleerde pazarlık..." gibi gelişmelerin, enerji konusunda Türkiye’yi nereye götüreceği ise merak ediliyor. CHP Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir ile merak edilen bu soruya yanıt aradık. Pamir’in, "Ortalama yüzde 7 büyümeyi karşılayacak enerji kaynağımız var ama değerlendirilmiyor" şeklindeki düşüncesi ise diğer bir ayrıntıya ışık tutuyor.