Sabancı: Üç ana problemin çözümü önemli

Güler Sabancı, artan bütçe açıkları, işsizlik ve büyüyen likidite fazlası kontrolünün 2010 ve 2011 yılında en hassas konular olduğunu vurguladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, 2010 ve 2011 yılında en hassas konuların krizden çıkmak için alınan önlemlerin yan etkisi olan 3 ana problemi çözümü olacağını söyledi.

Bunları; artan bütçe açıkları, işsizlik ve büyüyen likidite fazlasını kontrollü azaltmak olarak sıralayan Sabancı, "2010, yüzde 3,5 civarında öngörülen büyümeye rağmen, çok da kolay bir yıl olmayacak" dedi.

Güler Sabancı, Sabancı Topluluğu çalışanlarına yönelik olarak yeni yıl mesajı yayımladı.

Sabancı, mesajında, bugün sadece Türkiye'de değil dünyada da en önemli konunun istikrar arayışı olduğunu, yaşanan ekonomik krizin birçok ülkede ciddi tahribata yol açtığını, bu nedenle gelişmiş ülkeler ve uluslararası kurumların dünyada istikrarı temin etmek için yoğun çaba sarf ettiğini belirtti.

Sabancı, "Ülkemizde ise özellikle siyasi alanda yaşanan gelişmeler istikrarı tehdit eden boyutlara yaklaşmaktadır. Demokratik açılım çerçevesinde yaşanan diyalogsuzluk ortamı beraberinde toplumsal gerginliği de getirmektedir. Bu noktada hiç şüphesiz fikir önderlerine ve siyasi liderlere önemli görevler düşmektedir. Toplumun artan gerginliğini azaltacak bir tavır alınması, demokratik yarışmanın yapıcı ve hoşgörülü bir çerçeve içinde yürütülmesi, ülke ekonomimizin yaratmak zorunda olduğu istihdam ve büyüme için çok değerli bir istikrar ortamı oluşturacaktır" ifadesini kullandı.

Dünya ekonomisindeki gelişmelere de değinen Sabancı, 2009 yılına girilirken bütün dünyanın krizle baş etmek için neler yapılması gerektiğini nispeten daha iyi bildiğini ve gerekenin yapıldığını, bu alanda kritik olanın, mali sektörü çöküşten kurtarmak, piyasalara gereken likiditeyi sağlamak ve yardım paketleri ile reel sektör talebini ayakta tutmak olduğunu, ülkeler tarafından hayata geçirilen önlemlerin fayda sağladığını ve çok daha derin bir resesyonun önlendiğini kaydetti.

Önümüzdeki yıllarda dünyada makul sayılacak büyümelerin görüleceğine inandığını ifade eden Sabancı, şu görüşleri dile getirdi:

"2010 ve 2011'in en hassas konuları ise krizden çıkmak için alınan önlemlerin yan etkisi olan 3 ana problemi çözmek olacaktır. Bunlar; artan bütçe açıkları, işsizlik ve büyüyen likidite fazlasını kontrollü azaltmak olacaktır. Her ne kadar uluslararası bir koordinasyon gerekse de bu konularda her ülkenin alacağı tedbirlerin zamanlaması ve dozu kendi şartlarına bağlı olmalıdır. Bu konuda tek bir reçeteden bahsetmek uygun olmayacaktır. Bir yandan ülkeler ekonomik politikalarını belirlemeye çalışırken bir yandan da uluslararası kurumlar rollerini yeniden tarif ediyorlar. Bu süreçte G-20'nin daha ağırlıklı bir rol üstlendiğini görmek sevindiricidir. Gerek merkez bankalarının gerek uluslararası kuruluşların, devletlerin ekonomik politikalarının paylaşılması ve uyumlu hale getirilmesi için gösterdiği çabalar ilerisi için ümit vericidir."

"Kriz kronik işsizlik sorunu ortaya çıkardı"

Güler Sabancı, bu kriz döneminin ortaya çıkardığı en önemli sorunlardan birisinin de kronik işsizlik olduğunu vurgulayarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan büyüme düşüşlerinin önemli oranda işsizlik meydana getirdiğini belirtti.

Sabancı, "Ancak işsizliğin nedenlerini sadece krize bağlamak da önemli bir hata olur. Bizim ülkemizde de olduğu gibi birçok ülkede de bu sorun yapısaldır. Yaşanan kriz neticesinde faizlerin düştüğü ve yatırıma çeşitli yardımların yapıldığı bir dönem yaşadık. Bu şartların bir müddet daha süreceği de çok muhtemeldir. İşgücünün toplam maliyetini düşürecek önlemler alınmadığı takdirde büyümenin artmasıyla işsizlik çok azalmayacak, sermaye derinliği artacaktır" ifadesini kullandı.

Yeni dönemin, iş modellerinin ve iş yapış şekillerinin de yeniden sorgulandığı bir dönem olacağını, enerji ve sürdürülebilir çevre alanlarının ise yükselen sektörler olarak öne çıkacağını belirten Sabancı, dünyanın önündeki önemli bir sorunun büyümenin tekrar başlaması ile enerji fiyatlarında görülen yükselmenin devam etmesi olacağını, yükselmenin hangi boyutta ve ne kadar süreceği konusundaki belirsizliğin ise endişe verici olduğunu kaydetti.

Aralık ayının başında Kopenhag'da iklim değişikliği konusunun görüşüldüğünü anımsatan Sabancı, "Sevindirici olan şudur ki, ilk kez 120'ye yakın ülkenin liderleri bir konuyu görüşmek için bir araya geldi. Her ne kadar katılım seviyesi memnuniyet verici ise de ne yazık ki Kopenhag'da gerçekleştirilen global iklim değişikliği zirvesinin, müzakerelerin içeriği, ilerleyişi ve sonuçları açısından hedeflerine tam olarak ulaşabildiğini ve beklentileri karşıladığını söylemek zor" değerlendirmesinde bulundu.

"2009 yılının büyük bölümü sıkıntılı geçti"

Sabancı, Türkiye'deki 2009 yılı gelişmelerine ilişkin olarak da, şunları kaydetti:

"Türkiye'de krizin büyük bölümünü maalesef reel sektör yaşamıştır. 2008 yılı sonu ve 2009 yılının büyük bölümü sıkıntılı geçmiştir. 2009 yılı sonu itibariyle Türkiye ekonomisinin yüzde 6 civarında bir küçülme yaşayacağı görülmektedir. Bu öngörülenden çok daha önemli ve derin bir düşüştü. Ancak bu yılın başında verdiğim mesajda belirttiğim gibi, yıl sonuna doğru reel sektörde de bir toparlanma başlamış, sanayi üretimi geçtiğimiz ekim ayında 2008 Ekim'ine kıyasla yüzde 6,5 büyümüştür.

Kuvvetli sermaye yapısı ve sağlıklı bir finans kesimi olan ülkemizin en zor dönemi geride bıraktığını söyleyebiliriz. Ancak 2010, yüzde 3,5 civarında öngörülen büyümeye rağmen, çok da kolay bir yıl olmayacaktır. Krizin gerektirdiği önlemler devletin bütçesinde önemli açıklar meydana getirmiş, kazanılan makro dengeleri bozmuştur. Bunların zaman içinde tekrar tesis edilmesi gerekecektir. Yukarıda dünya çapında bahsettiğim ince 'krizden çıkış' dengeleri Türkiye için de çok önemlidir. Hükümet tarafından geçtiğimiz aylarda açıklanan Orta Vadeli Programın, belirsizliğin azaltılması açısından faydalarının süreç içinde görüleceğine inanıyorum. Programda yer alan, ekonominin sorunlarının tespiti ve getirilen çözüm önerileri yerindedir. Program, belirlenmiş ve ulaşılabilir hedefleri içerse de alt detayları ve uygulamaları, en az ortaya konan irade kadar önemli olacaktır."

"AB ile ilgili çalışmalara 2010'da hız verilmelidir"

Güler Sabancı, ülke ekonomisi için önemli güven çıpalarından biri olan AB ile ilişkilerin, yine içe dönük siyasi kaygıların ağırlık kazanması nedeniyle gündemin üst sıralarında olması gereken yerini kaybettiğini gördüklerini, bu alandaki çalışmalara önümüzdeki yıl hız verilmesi gerektiğini vurguladı.

AB'ye katılım süreci çerçevesinde çevre faslının müzakereye açılmasının sevindirici olduğunu dile getiren Sabancı, AB çevre mevzuatının iklim değişikliği sürecinde entegre bir yaklaşımla değerlendirilmesinin özel sektörün öncelikli sorumluluğu olduğunu, bu görüşlerin yerinde ve zamanında değerlendirilerek özel sektörün sürece aktif katılımını sağlamanın da Türk rekabet gücünün korunması açısından devletin önceliği olması gerektiğini belirtti.

"Kyoto'da konumlandırılan durum değişmeli"

Sosyal ve ekonomik kalkınmanın kilit kelimesinin istikrar olduğuna dikkati çeken Sabancı, mesajında şu görüşlere yer verdi:

"Gerek ekonomik gerekse de sosyal olarak yaşanan dalgalanmaların toplumun her kesimini etkilediği aşikardır. Ekonomik açıdan baktığımızda alınacak tedbirler mutlaka işgücü maliyetini aşağı çekecek ve verimlilik artışını özendirecek yapısal önlemleri içermelidir. 2010 yılında bu ve bunun gibi önemli yapısal reformlara odaklanmalıyız.

 Ülkemizin Kyoto Protokolü'ne taraf olmasından sonra önümüzdeki dönem muhtemelen iş yapma biçimlerimizi de etkileyecek bazı düzenlemelerle karşılaşacağız. Öte yandan, Türkiye'nin Kyoto'da kendisini konumlandırdığı durumun değişmesi gerekiyor. Türkiye treni kaçırmadı, Kyoto Protokolü'nü imzaladı, trene atladı. Ancak yanlış ve bilet parasını ödeyemeyeceği bir vagona bindi. Mutlaka konumunu değiştirmeli ve bütçesine uygun bir vagona geçmenin yollarını bulmalıdır. Bunun için 2010 yılı kritik bir yıl olacaktır.

2009 yılında Sabancı

Şunu da memnuniyetle söylemeliyim ki; bu yeni duruma Türkiye'de en hazır kurum Sabancı Topluluğu'dur. Çevre konusunda geldiğimiz nokta hem devlet bürokrasisine hem de özel sektör kuruluşlarına örnek olacak konumdadır. Geride bıraktığımız 2009 yılı içinde tüm sektörlerde yılbaşında öngördüğümüzden daha olumsuz şartlarla karşılaşmamıza rağmen planladığımızı gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu. 4 yıl önce misyonumuza koyduğumuz sürdürülebilirlik kavramı doğrultusunda yaptığımız çalışmaların etkisini bu dönemde daha net gördük. Stratejik senaryolarımızı 3, 5, 10 yıl ve ötesini düşünerek yaparken, bu senaryoları gerçekleştirmek için başlattığımız müşteri ve pazar odaklılığımızı artıracak inovasyon uygulamalarımız sayesinde krizin etkilerini azaltmakta başarılı olduk. 'Başarı sorumluluğumuzdur' dediğimiz 2009 yılını hedeflediğimiz gibi tamamladık. Bütün bu sonuçların elde edilmesi için gösterdiğiniz gayret ve katkılara teşekkür ederim.

Sürdürülebilirlik kavramı yine bizim ana iş yapma biçimimiz olacak. Kriz sonrası senaryolarımızı çalışmaya devam ederken, bir yandan da başlattığımız projelerimizi hayata geçireceğiz. Dünya için 2008-2009 yılları ekonomik açıdan deprem sayılabilecek sarsıntılarla geçti. Önümüzdeki 2010 ve 2011 yıllarında artçı sarsıntıların olması da beklenmektedir. Ancak, Sabancı olarak biz temelleri, alt ve üst yapısı sağlam bir grubuz. Böylesine kuvvetli bir sarsıntı sonrası oluşan yeni ekonomik düzende, ülkemizin coğrafi ve ekonomik konumu fırsatlar sunmaktadır. Bizim güçlü ve sağlam yapımız, siz değerli arkadaşlarımın özverili ve etkin çalışmaları sonucunda bu fırsatları en etkili biçimde değerlendirebileceğimize inanıyorum ve sizlere güveniyorum."