Şahin 'Deniz Feneri'yle ilgili CHP'nin sorularını yanıtladı

Bakan Şahin, 3 klasörden oluşan ilk dosyanın Türkçe tercümesinin olmadığını belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Deniz Feneri Davası ile ilgili olarak, "İki dosya geldi; biri 24 Şubat'ta geldi ve Ankara'da tercümesi yapılıyor. İkincisi bundan 5 gün önce geldi ve ilgili birim uluslararası adli yardım anlaşmaları bakımından inceliyor. 3 klasörden oluşan ilk dosyanın Türkçe tercümesi yok. Türkçe tercümeleri olsa, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı neden bunu tercüme ettirme ihtiyacı duysun?" dedi.

TBMM Adalet Komisyonunda, CHP'li üyelerin, Deniz Feneri dava dosyasıyla ilgili sorularını yanıtlayan Şahin, Almanya'da Deniz Feneri Derneğiyle ilgili açılan davada, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 3 kişinin hüküm giydiğini hatırlattı. Dava esnasında, Alman yetkililer tarafından  "suçun Türkiye'de de uzantıları olduğu" yönünde değerlendirmeler yapıldığına işaret eden Şahin, bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Savcılığının bunu soruşturmak üzere dosya açtığını ve bir cumhuriyet savcısının işle ilgili görevlendirildiğini kaydetti.

Almanya'da 3 Türk'ün mahkumiyetiyle sonuçlanan dava dosyasının incelenmek üzere Türkiye'ye getirilmesini istediklerini, dosyanın bir an önce gelmesi için diplomatik yolla Frankfurt Başkonsolosluğuna yazı gönderdiklerini belirten Şahin, şöyle konuştu:

 "Dosyanın Türkiye'ye gelmesi gecikti, 2 defa yazı yazdık. Nihayet dosya, 24 Şubat 2009'da geldi. Adalet Bakanlığı olarak, bir kutu içindeki bu dosyayı hiç açmadan doğrudan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdik. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından bana verilen bilgiye göre dosya Almancadır, tercüme edilmesi gerekiyor. 3 Almanca tercüman bulduk. Tercüme ettiriyoruz. Nitekim Başsavcılık bu konuda yazılı bir açıklama da yaptı. Şimdi Almanya'da mahkumiyetle bitmiş olan, 3 klasörden oluşan sanıyorum 3 bin sayfadan ibaret bu dosyanın Almanca metni gelmiş; bu nedenle 3 tercüman görevlendirilmiş. Bakın 65 gündür tercüme işlemi devam etmektedir. Bu tercüme işlemini Adalet Bakanlığı olarak biz yaptırmıyoruz. Soruşturmaları yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaptırmaktadır. Türkçe tercümeleri olsa, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı neden bunu tercüme ettirme ihtiyacı duysun?"

"İlk dosyanın Türkçe tercümesi yok"

Şahin, 24 Nisan cuma günü Federal Almanya'nın Ankara Büyükelçiliğinin, Adalet Bakanlığına bir dosya gönderdiğini, bunun da adli yardım talepli olduğunu bildirdi.  Dosyayı görmediğini, Uluslararası Hukuk ve Dışişleri Genel müdürlüğünün teslim aldığını anlatan Şahin, şunları kaydetti:

"Bana Cuma günü şifahi olarak dediler ki 'Sayın Bakanım büyükelçilikten bir dosya geldi, adli yardım taleplidir. Biz henüz incelemedik, inceleyeceğiz, önümüzdeki hafta tercümesini de yapar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına da göndeririz.' Cuma günüydü, Pazar günü basın mensupları, il başkanları toplantısında bana 'bir dosyadan bahsediliyor, size daha önce geldiği ama sizin bir dosyayla ilgili işlem yapmadığınız ifade ediliyor.' Ben de 'Evet bize bir dosya geldi, Büyükelçilik kanalıyla... Tabii büyükelçilik deyince ilgili arkadaşım, ben onun bizim büyükelçiliğimiz kanalıyla gönderildiğini şifahi olarak söyleyince, basına da öyle söyledim. 'Geldi dosya, arkadaşlar inceliyor, gerekirse tercümesi de yapılacak' dedim. Pazartesi günü ilgili arkadaşlar geldiler, dediler ki 'dosya Federal Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği tarafından bize gönderildi, Türkçe tercümesi de içinde'. Ben de ajansları, basın yayın organlarını arayarak, 'Daha önce tercüme edilecekti denilmişti, ama tercümesi içerisindeymiş' dedim. Dün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ilk dosyanın tercümesinin de gönderildiğini zannederek bunun üzerine bir değerlendirme yaptı. İlk dosyanın Türkçe tercümesi yoktu. Almanya'da ilgili basın sözcüsü, 'Biz Türkiye'ye tek dosya gönderdik ve Türkçe tercümesi de vardır' deyince, bu beyana dayanarak Sayın Baykal gibi bir değerlendirme yapmak da akla gelebilir. Ama iki dosya geldi; biri 24 Şubat'ta ve Ankara'da tercümesi yapılıyor. İkincisi bundan 5 gün önce geldi ve ilgili birim uluslararası adli yardım anlaşmaları bakımından inceliyorlar. Daha sonra bunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderecekler. Dolayısıyla 3 klasörden oluşan ilk dosyanın Türkçe tercümesi yoktur. Sayın Baykal da dün bana siz bunu gizlediniz diye yüklendi, istifaya davet etti. Ben de tabii dün en azından kamuoyunu bilgilendirmek açısından cevap verme ihtiyacını hissettim. Pazar günü 'Yeni gelen dosya tercüme edilecek' deyince, -çünkü arkadaşlar bana öyle malumat vermişlerdi- Pazartesi günü bana bilgi verince ben de bunu düzelttim."

"Telefon dinlemeyle ilgili onay vermiş değilim"

Komisyonda, CHP'li milletvekilleri, bazı hakimlerin dinlenmesine ilişkin iddiaları gündeme getirerek, Bakan Şahin'den bilgi istedi.

Şahin, telefon dinleme konusunun Ceza Muhakemeleri Kanunu ile düzenlendiğini hatırlatarak, 1 Haziran 2005 tarihinden beri yürürlükte olduğunu ifade etti. İletişimin denetlenmesi, tespiti dinlenmesi ve kayda alınmasının yasa ve çıkarılan yönetmeliklere göre yapıldığını kaydeden Şahin, şöyle konuştu:

"Cumhuriyet savcıları talepte bulunmakta, yargıç kararıyla bu dinlemeler, tespitler ve kayda alınmalar yapılmaktadır. Bunların bakanlığımla hiçbir ilgisi yoktur. Bazı hakim ve savcılarla ilgili teftiş kurulu başkanlığı ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanından soruşturma veya inceleme onayı isterler. Ben de bu onayı veririm. Bundan sonra bir başmüfettiş veya müfettiş, bu soruşturma üzerine delil toplama işine girer. Bazı yargıçların ve savcıların telefonları dinlenmiş. İnanınız böyle bir dinlemeden benim haberim yok. Bu kararı kim vermiş, ne zaman vermiş, içeriği nedir, bu karar şekil şartları açısından bir eksiklik taşımakta mıdır? Bunlardan hiç bilgi sahibi değilim. Çünkü, Teftiş Kurulu Başkanlığının bir yönetmeliği var, bunda teftişi yapan müfettişin savcılık kanalıyla ilgili hakimden yasada öngörülen şekilde, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi taleplerde bulunma yetkisi veriyor. Şu an da bu da zaten idari yargıya gitmiş. Benim, Adalet Bakanı olarak böyle bir telefon dinlemeyle ilgili benden onay almaları mümkün değildir. Ben de onay vermiş değilim. Ben de bunu daha sonra basından öğrendim."

Şahin, CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün "Dinlemeyle ilgili kararın boş olduğu, üstünün Emniyet tarafından doldurulduğu" şeklindeki sözleri üzerine, "Yasa uyarınca, kararda yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Hakim buna dikkat etmek zorundadır. Hakim bunlara dikkat etmek zorundadır. Eğer hakim bunlara dikkat etmeden bir karar vermişse, herhalde bunu inceleyecek üst organlar vardır. Yargının bir kararının yanlış olduğunu ben tespit edecek değilim. Temyiz yoluyla Yargıtay'a gelir, o zaman incelenir veya üst mahkeme varsa buraya itiraz edilir. Bunlardan benim haberim yok, böyle bir onay vermiş de değilim" dedi.

Öztürk'ün "Dinleme için başvuru yapılıyor, ama bunun üstü boş bırakılıyor, burasının Emniyet tarafından doldurulduğu iddiası var" demesi üzerine Şahin, "Bana böyle bir iddia gelmedi. Hangi mahkemeden, ne zaman verilmiş, bana böyle bir şey gelirse inceletirim, gerçekten var mı diye. Eğer uygulamada bir yargıç hata yapıyorsa, ilgili yasa ve kuraları ihlal eden bir görev ifa ediyorsa müfettişler bunu inceliyor. Ben bu beyanınızı ihbar kabul ettim ama hangi mahkeme, ne zaman vermiş beni bilgilendirirseniz, en azından Ceza İşleri Genel Müdürümüze bir rica ederim bunu inceleyin derim" diye konuştu.