”Sessiz kalmak adil bir yönetim anlayışına yakışmazdı”
Erdoğan, Katar'ın El Cezire televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'de kitle imha silahı kullanılmasına sessiz kalmanın adil bir yönetim anlayışına yakışmayacağını ve bu bölgenin insanları olarak buna evet diyemeyeceklerini söyledi.
Erdoğan, Katar'ın El Cezire televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Türkiye'nin bölgedeki durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
"Bölgedeki gelişmeleri hassasiyetle, bölgenin önemli bir ülkesi olarak değerlendirdiklerini" kaydeden Erdoğan, bunun bir dini ya da etnik yaklaşımla yapılmadığını vurguladı.
"Sadece insani amaçlı olarak bu değerlendirmeleri yaptık" diyen Erdoğan, söyle konuştu:
"Biz bir insan olarak bu gelişmelere, bu olaylara nasıl bakıyoruz, böyle düşündük. Eğer zaten bir insan olarak olaylara böyle bakmamış olsak, kimse bize adil yaklaşım gösteriyor diye bir değerlendirme yapmaz. Bugün Türkiye'ye bakış olumlu ve pozitifse bunun altında yatan gerçek de budur."
Goldstone raporu
Erdoğan, geçen hafta yayımlanan Gazze'deki olaylarla ilgili Goldstone raporuna da değinerek bu raporda bazı gerçeklerin olduğunu ve bu gerçeklerin BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından kabul edildiğini kaydetti.
Bu hususta gereken adımların atılması gereğine işaret eden Erdoğan, BM'nin geçmişte İsrail ile alakalı 100'ün üzerinde karar aldığını, ancak bu kararların uygulama alanının olmayışının düşündürücü olduğunu ifade etti.
Yahudi cemaati
Türkiye ile İsrail arasında yaşananlara rağmen New York'ta Yahudi cemaatleriyle görüştüğünün hatırlatılarak, "Gazze'den dolayı tavrınız Amerika'daki Yahudi cemaatlerinin tepkisini çekmedi mi?" diye sorulması üzerine Erdoğan şunları kaydetti:
"Orada 50'yi aşkın temsilci vardı. Onlarla yaptığımız görüşmede, ben kendilerine her şeyi çok açık ve net söyledim. Eğer bizi dost olarak kabul ediyorsanız, o zaman ben size bir şey söyleyeceğim. Dost acı söyler, ama gerçeği söyler. Ben size gerçeği söylemek zorundayım. Siz çocuk, kadın, 1500 kişinin kitle imha silahlarıyla öldürülmesini bana neyle izah edeceksiniz? Beni neyle ikna edeceksiniz. 5 bini aşkın yaralının olduğu bir Gazze saldırısını bana neyle izah edeceksiniz. Alt yapısı çöken bir Gazze'yi bana neyle anlatacaksınız. İsrail'in BM'nin okul ve hastanelerini vuruşunu bana neyle anlatacaksınız? Bunların izahı yok. Yani sınırsız bir silah imkanına sahipsiniz ve orantısız bir güç kullanımı yapıyorsunuz. Bunun gerekçesi bugüne kadar bize ikna edici şekilde yapılamamıştır, yapılamaz da. Dünya buna inanmıyor ve söyleyecekleri bir şey yok zaten burada. Ama ben bunu her yerde söylerim. Çünkü haksızlık karşısında susmam mümkün değil. Anlatmak durumundayım. Yarın aynı şeyle biz de karşı karşıya kalabiliriz. Ben isterdim ki dünya bütün bu olaylar karşısında çok daha adil bir şekilde bu sürece yaklaşsa ve olayı farklı yerlere saptırmasa. Bir an önce burada adım atılması gerekir. Yani her devletin her güçlünün yaptığı yanına kar kalmamalıdır."
Nükleer silah istemiyoruz
"İran'da ve bölgemizde kitle imha silahı olmasından yana değiliz" diyen Erdoğan, bir başkasında varken İran'a yüklenilmesini "haksızlık ve adaletsizlik" olarak niteledi.
Erdoğan, bölgede hiçbir nükleer silah istemediklerini tekrarlayarak, "Dünya buna karşı tavrını adil bir şekilde koymalı. Aynı şekilde UAEK sadece üyelerine yönelik bu adımı atarsa burada da bir adaletsizlik var. Üye olmayanlara karşı ne yapılacak? Bunun üzerinde de dünyanın ve BM'nin çalışması lazım. Eğer bu konuda çalışmalar yapılırsa, üye olmayan ülkelere karşı da bir tavır belirlenirse, inanıyorum ki çok daha farklı bir güven ortamı oluşmaya başlar." diye konuştu.
Protokoller
El Cezire muhabirinin Suriye ve Irak ile anlaşmalar imzalandığını ve Suriye ile karşılıklı vize uygulamasının kaldırıldığını hatırlatarak "İnsanlarımızın kafası biraz karışık. Osmanlı Devleti'ni yeniden canlandırmak mı istiyorsunuz? Çünkü epeydir böyle projeler görmedik. Türkiye bölgede ne yapmaya çalışıyor?" sorusunu Erdoğan şöyle yanıtladı:
"Ben bunları çok anlamlı ve güzel gelişmeler olarak görüyorum. Hele ekonomik alanda atılan bu adımlar, içinde bazı stratejik başlıkları da içeriyorsa, bu o ülkeler arasında çok önemli bir gelişmenin alameti farikasıdır. Bakın şimdi bir taraftan Suriye ile yüksek düzeyli stratejik ilişkiler konseyini kurduk, anlaşma yaptık. Bir taraftan Irak'la yaptık. Irak ile yaptığımız anlaşma gibi, Cumhuriyet tarihimizde bir günde 48 mutabakat muhtırasının olduğu başka bir anlaşma yok. Bunun içinde eğitim, sağlık, ticaret, güvenlik, savunma sanayi, tarım, enerji ve ulaşım var. Burada 3 ülkenin de faydası var, zararı yok. Üç ülke de kazanıyor. Burada adeta 3 ülkenin faydasına olan bir fayda üçgeni oluşturduk. Şimdi bu devreye gerecek. Bütün iş adamlarımız karşılıklı olarak yatırımlara girebileceği gibi, ikili yatırımlar, üçüncü ülkelerde yatırımlar, dayanışmayı getirecek. Çünkü 21. asır, aslında bir paylaşım asrıdır. Kaldı ki, bizim ülkelerimiz ve özellikle Irak'ın bu dayanışma noktasına çok büyük ihtiyacı var. Bir medeniyet ülkesi olan Irak'ta, bir medeniyet adeta çökertildi."
"AB alternatifi mi?"
Bu çalışmaların AB alternatifi olup olmadığı sorulan Erdoğan, bunun "uzaktan yakından" AB ile alakası olmadığını ve AB'nin bir siyaset birliği olarak, siyasi birlik sürecine devam ettiğini kaydetti.
Romanya ve Bulgaristan'a da benzer teklifler sunacaklarını ifade eden Erdoğan, ardından Balkan ülkelerinde çalışmalarını devam ettireceklerini söyledi.
Bu birlikteliklerin AB gibi olmayacağını ve ikili münasebetlerle geliştireceğini kaydeden Erdoğan, bunların Türkiye'ye ağırlıklı olarak ekonomik alanda katkı sağlayacağını vurgulayarak, "Türkiye, AB'ye girdiği zamanda da global açılım için çok önemli bir alt yapıyı oluşturmuş olacak" diye konuştu.
Demokratik açılım
Türkiye'nin demokratik açılım konusunda Suriye, İran ve Irak'tan bir beklentisi olup olmadığı ve açılımın uluslararası ayağının yanı sıra bu sürecin Türkiye'yi bir referandum ya da erken seçime götürüp götürmeyeceği sorusu üzerine Erdoğan, erken seçimin politikalarında yer almadığını belirterek, "Her şeyden önce demokratik açılım milli birlik projemizin bir gereğidir" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Bizi bu noktaya getiren ve bu sıkıntıları yaşatan, içeride ve dışarıda sorunlar vardır. İçerideki sorunlarımızın legal olanı vardır, illegal olanı vardır. Biz legal olanlara zaten takılmıyoruz. Diyoruz ki, o demokratik bir hakkıdır, bunu kullanır, ama illegaliteye karşıyız. Yani eli silahlı olarak bu işi yürüten bölücü terör örgütüne karşıyız ve bununla mücadelede kararlıyız. Bu, zaten bir devletin yönetiminin en doğal, en tabii görevidir. Yani bundan geri kalması mümkün değil. Ama legal olan herhangi bir örgüt, demokratik bir örgüttür. Onun yapacağı çalışmalara saygı duymamız da, demokrasiye inanmış insanlar olarak bizim görevimizdir. Bu işin içerideki boyutu."
Ermenistan-Azerbaycan
Türkiye'nin, Ermenistan ile imzaladığı protokolün mecliste ne zaman ele alınacağının sorulması üzerine Erdoğan, Meclisin takvimini kendilerinin değil, Meclisteki grupların belirlediğini anımsatarak şunları söyledi:
"Meclisin takvimini biz belirlemiyoruz. Meclisin takvimini oradaki gruplar belirliyor ve biz bu Meclise gönderdiğimiz hükümet tasarısını Meclis Başkanlığına gönderiyoruz. Meclis Başkanlığına gönderdikten sonra, artık Meclis Başkanlığının riyasetinde. Orada süreç işlemeye başlar. Bizler şu anda bu çalışmayı öyle bir noktaya getirdik ki, bir taraftan Meclise gönderelim, öbür taraftan da istiyoruz ki Mecliste bununla ilgili bir bilgilendirme çalışması da yapalım."
ABD ziyareti
ABD Başkanı Obama'nın Orta Doğu'yu çok umutlandırdığını, ancak Filistin konusunda gerekli baskıyı uygulamadığını söyleyen muhabirin, Obama'nın "Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratıp uğratmadığını" sorması üzerine Erdoğan, Obama'nın on ay önce seçildiğini ve on yılların sorununu bir anda çözmenin kolay bir iş olmadığını söyledi.