”Sınırların tanınması temeldir”

Davutoğlu, dün paraf edilen iki protokolün 6 hafta sonunda imzalanacağını ve yürürlüğe girmesi için TBMM'nin onayı gerekeceğini kaydetti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye ve Ermenistan'ın, İsviçre'nin arabuluculuğuyla sürdürdükleri çabalar bağlamında parafladıkları "Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü" ile "İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü" çerçevesinde "sınırların tanınmasının önemli bir unsur" olduğunu söyledi.

Ziyaret için bulunduğu KKTC'de NTV'nin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Ermenistan ile Türkiye arasında paraf edilen iki protokole ilişkin soruları yanıtladı.

Davutoğlu, Türkiye ile Ermenistan arasında dün paraf edilen iki protokolle başlatılanın 6 haftalık bir iç siyasi süreç olduğunu ifade ederek, 6 hafta sonunda imzalanacak olan bu protokollerin yürürlüğe girmesi için TBMM'nin onayı gerekeceğini kaydetti.

Davutoğlu, Türkiye ve Ermenistan'ın, İsviçre'nin arabuluculuğuyla sürdürdükleri çabalar bağlamında parafladıkları "Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü" ile "İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü" çerçevesinde "sınırların tanınmasının önemli bir unsur" olduğunu söyledi.

"Kars anlaşmasıyla ortaya çıkan uluslararası normlar etrafında sınırların tanınmasının temel olduğunu" belirten Davutoğlu, "O olmadığı zaman komşuluk ilişkisinden bahsetmek mümkün olmaz" dedi.

Bakan Davutoğlu, bu protokollerle başlatılanın 6 haftalık bir iç siyasi süreç olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

"Bu altı hafta sonunda bir anlaşma imzalanacak. Zaten bu iki protokol paraf edilmiş. Yani bu ne anlama gelir? 'Biz buna mutabık kaldık' diye deklare ediliyor karşılıklı olarak. Şimdi bu imzalanacak, ama fiili uygulama alanı bulması, yürürlüğe girmesi için her iki ülkenin de kendi iç hukuk yolları var. Bizim için bu parlamentodur, parlamentonun onayına sunulması, onun onayından geçmesidir. Dolayısıyla 6 hafta sonra imzalanması bütün unsurlarıyla hemen yürürlüğe girmesi anlamına gelmez."

"Elde patlamaya hazır bombalar gibi"

Davutoğlu, donmuş kriz ve sınırların "elde patlamaya hazır bombalar gibi" olduğunu söyleyerek, "asırlar boyu birlikte sorunsuz şekilde yaşanan Ermenistan ile ortak tarihin güzel yanlarını hatırlatan bir perspektifte buluşulması ve Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin, Türk-Ermeni normalleşmesine gitmesi" gerektiğini söyledi.

Davutoğlu, Türk diplomasisinin genel ilkelerini artık herkesin doğru anlaması gerektiğini söyleyerek, "Artık krizlere dayalı ve bu krizlerin getirdiği psikolojik eşiklere dayalı politikalar yerine, uzun dönemli vizyonlara istinat eden bir dış politika geliştirmek önemli. Yani krizlerden tıkanıklığa gitmek değil, vizyondan krizlere yaklaşarak krizleri etkin olarak çözmeye çalışmak" diye konuştu.

@page@

 

 

Azerbaycan ile ilişkiler

Azerbaycan'ın bu süreçten ne kadar haberdar olduğunun sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerinin "bir millet iki devlet" esasına dayandığını hatırlatarak, "her şeyin ortak olduğunu, dolayısıyla bütün bu süreçler konusunda bilginin de ortak olduğunu, hiçbir şeyin saklı olmadığını" kaydetti. "Gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır" diyen Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen cuma Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'i aradığını, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun da cumartesi günü Bakü'ye giderek gerekli bilgilendirmelerde bulunduğunu belirtti.

İki ülke ilişkilerinin köklü bir temele, "iki devlet bir millet" ilkesine dayandığını, ancak aynı zamanda da "egemen, eşit ve kardeşlik esasına" dayanan bir ilişki bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Biz hiçbir zaman Azerbaycan'ın Türkiye'nin menfaatlerini gözetmeden bir politika geliştireceğine, kim ne söylerse söylesin inanmayız. Aynı şekilde Azeri kardeşlerimizin de onların menfaatlerini gözetmeyecek bir politikanın Türkiye tarafından yürütülmeyeceğine mutlak olarak inanmasını bekliyoruz. Hiçbir süreç, bizim için Türkiye-Azerbaycan dostuluğundan daha önemli değildir."

Olası Sarkisyan ziyareti

Paraf edilen protokollerin ardından Sarkisyan'ın maç için Bursa'ya gelip gelmeyeceğinin sorulmasına karşılık, Davutoğlu şunları kaydetti:

"Bunu ilkesel bir tutum olarak söylüyorum: Sayın (Cumhurbaşkanı Abdullah) Gül Ermenistan'a maça giderken medeni bir ülkenin son derece erdem sahibi bir lideri olarak, hiçbir ön şart koşmadan ve karşılığında bir şey beklemeden gitmiştir. Bunun da dünyaca çok iyi anlaşılması lazım. Sayın Sarkisyan'ın Bursa'ya gelip gelmemesi kendi iradesidir, biz ona karışamayız ve bu gelişme de ondan bağımsız bir gelişmedir. Ama biz Sayın Gül'ün sergilediği tutumun Sayın Sarkisyan tarafından benimsenmesinin, kendisi için iyi olacağını düşünüyoruz. Ama gelip gelmemesi sürecin doğasını o anlamda etkilemez, tamamıyla kendi kararıdır."

Sürecin devamında ne olacak?

Protokollerin paraf edilmesinin ardından ne olacağının sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu, gelinen sürecin topluma anlatılması, alınan kararların toplum tarafından benimsenmesinin önem taşıdığını, bunların iç siyasi süreç olduğunu, altı hafta içinde bu doğrultuda çalışmalar ve görüşmeler yapılacağını bildirdi.

@page@

 

 

Sınırlar meselesi

Davutoğlu, Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılıp açılmayacağının sorulmasına karşılık şöyle konuştu:

"İyi komşuluk ilişkilerinin en önemli unsuru, komşuların birbirlerinin sınırlarını tanıması ve bu konuda bir ortak meşru zeminde buluşmasıdır. Tabii ki bu protokollerde zaten büyükelçilik açtığınızda veya diplomatik ilişkiye girdiğinizde sınırların tanınması elzem hale gelir. Ayrıca aradaki bütün meselelerin iyi niyetle, tarih konuları da olmak üzere iyi niyetle ele alınması... Biz buna önem veriyoruz.

Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin, Türk-Ermeni normalleşmesine gitmesini istiyoruz. Bundan kastım, artık ortak tarihi paylaştığımız ve neredeyse on asra yakın sorunsuz bir şekilde yaşadığımız, ama son dönemde birtakım dış faktörlerin de körüklemesi sonucu bazı acılı olayları birlikte yaşadığımız Ermeni dostlarımızla, ortak tarihin güzel yanlarını hatırlatan bir perspektifte buluşmamız lazım. Bunun uzun bir süreç olacağını biliyoruz, ama her uzun süreç bir ilk adımla başlar."

Ankara'nın iradesi

Davutoğlu, Türkiye ile Ermenistan arasında dün paraf edilen protokollerin yürürlüğe girme süreciyle ilgili olarak, "Kimse bu dışardan gelen bir iradeyle gerçekleşiyor demesin, bu tamamen Ankara'nın iradesidir" dedi ve hükümetin bu süreçte istikrarlı bir politika izleyeceğini söyledi.

Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleşip, bölgede barış olmasını istediklerini söyleyen Davutoğlu, "Bakü'den bir araç Türkiye'ye nasıl direk giriş yapar, Avrupa'ya direk nasıl geçer gibi meseleleri konuşmalı ve bir dostluk köprüsü kurmalıyız" diye konuştu.

Yukarı Karabağ sorununa da değinen Davutoğlu, şunları söyledi:

"Eğer taraflar iyi niyet gösterirse bunun gerçekleşebilir olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar gerçekleşmemiş olması, gerçekleşemeyeceği anlamına gelmez. Barışın gecikmesi, o barışın zaruri olduğunu gösterir ve hatta aciliyetini artırır."

Bütün büyük barışların önce hayallerle başladığını belirten Davutoğlu, "Eğer zihninizde bu barışa inanmazsanız bu barışı gerçekleştiremezsiniz" dedi ve öncelikle önyargıların bir tarafa itilerek hareket edilmesi gerektiğini kaydetti.

@page@

 

 

PKK varlığı bitmeli

Türkiye'nin etrafında güvenlik havzası oluşturmak isterken, terör örgütü PKK'nın Kandil ve kuzey Irak'taki varlığını göz ardı edemeyeceklerini söyleyen Davutoğlu, bu varlığın bitmesi ve bu varlığın bitmesi için kullanılacak yöntemlerin tümünün kullanılması gerektiğini ifade etti.

Davutoğlu, Irak ile ilişkilerin en önemli unsurlarından birisinin güvenlik olduğuna ve temaslarda terör konusunun gündeme gelmemesinin mümkün olmadığına dikkati çekerek, Suriye ile de güvenlik konularını konuştuklarını, konuşmaya devam edeceklerini belirtti.

Demokratik açılım

Davutoğlu şunları kaydetti:

"Türkiye'de demokratik açılımla ilgili hususlar, tamamiyle Türk hükümetinin, Türkiye'deki siyasi kamuoyunun, muhalefetimizin de içinde olduğu bütün Türkiye'nin devlet yetkililerinin ortak alacağı, anlaşamasalar bile paylaşabilecekleri, tartışacakları, ama Ankara'da tartışacakları bir konudur.

Artık bu o anlamda açık tartışmaya alışmış, demokratik olgunluğu yüksek bir toplumuz. Burada bu tartışmaların dozunun, üslubunun yapıcı olması tabii ki önem taşır. Ama görüş ayrılıklarının olması demokrasinin bir parçasıdır. Herkesin aynı fikre sahip olmasını beklersek, bu başka bir rejimin adı olur. O bakımdan böyle kritik bir konuda, ulusal hassasiyetlerin yüksek olduğu bir konuda farklı görüşlerin olmasından daha doğal bir şey olmaz. Mesele bu farklı görüşleri nasıl harmonize edebildiğimiz, nasıl birlikte bir zeminde buluşturabileceğimiz hususudur. Ama ne olursa olsun, bu konu Ankara'nın konusudur."

Suriye Irak gerginliği

Suriye ve Irak ziyaretlerine dair soru üzerine Davutoğlu, iki tarafın da Türkiye'nin dostluğuna çok önem veren, her olayda birlikte tutum alan, birbirlerini çok iyi tanıyan ülkeler olduğuna dikkati çekti.

"Bir mesaj götürdünüz mü?" sorusunu, "Süreç yürürken hiçbir detay vermek doğru olmaz. Sürecin ne yönde gideceği, sürecin neticesinde ortaya çıktığı zaman bilinir" diye yanıtladı.

@page@

 

 

"Kardeşin kardeşe yardımı"

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Dün de söyledim, bu bir arabuluculuk çabası değil, kardeşin kardeşe yardımıdır. Arabulucu iki taraf arasında olur. Biz Irak ile Suriye'yi karşı iki taraf olarak görmüyoruz, bir taraf olarak, iki kardeş olarak görüyoruz ve kendimizi de bu ailenin bir parçası olarak telakki ediyoruz. Dolayısıyla bizim bu konuyla ilgilenmemizden daha doğal bir şey olmaz. Bu ilginin taraflarca bu derece büyük kabul görmesi Türkiye için gurur vericidir. Çok büyük bir ilgiyle karşılandık. Hiçbir bilgi bizden sakınılmadı. Hatta her iki taraf da, her türlü imkanlarıyla Türkiye'nin her türlü çabasına hazır olduklarını ifade ettiler.

Bizi ilgilendiren bir başka milli çıkar yönü vardır ki, güneydeki tüm sınırımızdan bahsediyoruz. Biz bu sınır boyunca sıkıntı olsun istemeyiz. PKK sorunu çözüldüğü müddetçe teröre karşı ortak işbirliği de dahil olmak üzere bu üç ülkenin yapabileceği çok şey var. Biz böyle bir dönemde hemen yanımızda bir kriz çıksın istemeyiz."

Kıbrıs Türk halkının izolasyon altında tutulması insanlık suçu

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs Türk halkının izolasyon altında tutulmasının başlı başına bir insanlık suçu olduğunu belirterek, bu insanlık suçunun sürmesine izin veremeyeceklerini söyledi.

"Bir taraf 2004'te bir irade ortaya koydu ve 'Barış istiyorum' dedi. Diğer taraf 'Ben bu barışı istemiyorum' dedi" ifadesini kullanan Davutoğlu, müzakerelerde ikinci tur başlamadan önce KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile kapsamlı istişarelerde bulunacaklarını kaydetti.

Davutoğlu, artık bu görüşmelerin ucu açık bir şekilde ebediyete kadar süreceğini kimsenin beklememesi gerektiğini vurgulayarak, "Biz bu konuda kararlıyız. Şu veya bu şekilde Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını, geleceğini garanti altına alan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını gözeten, Güney Kıbrıs Rum yönetimini ve halkının da çıkarlarını gözeten, onların da geleceğini barış içinde geliştiren bir çözümün gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.