Suriye'de bir seçim hükümeti kurulsun
Başbakan Erdoğan, Rusya ziyareti sonrasında açıklamalarda bulundu.
İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye konusunda, "Bir seçim hükümeti kurulsun ve bu seçim hükümeti orada partilerin kurulmasına imkan hazırlasın ve bu kurulan partiler demokratik bir yarış içerisinde Suriye'de halkın iradesini şekillendirsin, yönlendirsin. Ama eğer siz kalkar da hükümeti kurar, başında yine Beşşar kalırsa, orada hiçbir şey değişmez" dedi.
Erdoğan, Rusya ziyaretinin ardından Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Suriye'deki gelişmelere ilişkin, Dışişleri Bakanı'nın Cenevre'de de Esad'ın olmadığı bir geçiş hükümetinden bahsettiğini ve orada genel havanın da zaten Esad'sız bir geçiş hükümeti olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bu geçiş hükümeti denilen aslında bir seçim hükümeti. Bir seçim hükümeti kurulsun ve bu seçim hükümeti orada partilerin kurulmasına imkan hazırlasın ve bu kurulan partiler demokratik bir yarış içerisinde Suriye'de halkın iradesini şekillendirsin, yönlendirsin. Ama eğer siz kalkar da hükümeti kurar, başında yine Beşşar kalırsa, orada hiçbir şey değişmez" dedi.
Bugüne kadar bu olumsuzlukların altında yatan gerçeğin, birinci derecede sorumlunun bu olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz 8,5-9 yıldır Beşşar Esad ile bunları çok görüştük, çok konuştuk. Hep aldatan bir zihniyet, aldatan bir anlayıştı. Biz hep umutla 'ha olacak ha olacak' diye bekledik. Ama daha sonra ne oldu? İnsanların ölümü, öldürülmesi süreci başladı. Bakın bugünkü gelişmeler arzu edilen gelişmeler değil. Ama buraya doğru maalesef bu havanın geldiği dünden belliydi. Çünkü bu insanların üzerine siz bombalarla, tanklarla, toplarla, helikopterden taramak suretiyle giderseniz, gidecek olursanız ve bu insanlar artık 'ölümden öte ölüm yok' deme noktasına gelmiştir. Bugün de şu tablo çok açık, net ortadadır. Peki bu tablonun sorumlusu kim, hazırlayanı kim? Burada yönetim bir defa kendini hesaba çekmek durumundadır. Buraya nasıl geldik? Ve Cenevre sürecinin bence en önemli yanı, Beşşar'ın olmadığı bir geçici hükümet ki, burada iktidarın, muhaliflerin, tarafsızların katılımı olmalı. Bunların hepsi orada olumlu karşılandı. Bunların oluşturacağı bir hükümet ve bununla beraber seçime gidiş... Rusya buna, görüşmemizde aslında olumlu baktı, yani olumsuz bakmıyor. Şu noktasında tabi, 'yani Beşşar'ın olmaması halinde ne olur?' diye bazı endişeleri var. Bu konularda biz başka alternatifler de kendilerine sunduk. Bu alternatifleri de kendilerine sununca onların üzerinde düşünmelerinin gerekeceği noktasına vardılar."
"Irak'ta bir eyalet sistemi var"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Irak'ta bir eyalet sistemi vardır ve Kuzey Irak, Irak'ta oluşan anayasa ile bir eyalet olarak kabul edilmiştir ve bu noktada Irak'ta daha farklı eyaletler de ortaya çıkabilir. Başından beri bu eyaletlerin olduğu bir yerde merkezi bir yönetim zaten bütünlüğün ifadesidir. Şu andaki sıkıntı yine orada yönetimin oradaki Kuzey Irak yerel yönetimi ile olan sıkıntısından kaynaklanıyor" dedi.
Erdoğan, Rusya dönüşünün ardından Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, bir gazetecinin, Irak'ta bir bölünmüşlük olduğunu ifade etmesi ve bölgede haritanın değişmesi konusunda bir endişenin olup olmadığını sorması üzerine, şunları kaydetti:
"Ben bu bölünmüşlük olayı ifadenizi kabul etmiyorum. Irak'ta bir eyalet sistemi vardır ve Kuzey Irak, Irak'ta oluşan anayasa ile bir eyalet olarak kabul edilmiştir ve bu noktada Irak'ta daha farklı eyaletler de ortaya çıkabilir. Başından beri bu eyaletlerin olduğu bir yerde merkezi bir yönetim zaten bütünlüğün ifadesidir. Şu andaki sıkıntı yine orada yönetimin oradaki Kuzey Irak yerel yönetimi ile olan sıkıntısından kaynaklanıyor. Niye? Onlara ait hakların merkezi yönetim tarafından verilmeyişi karşı bir tepkiyi oluşturmuştur. Bu karşı tepki oradaki sıkıntıların kaynağında yatmaktadır.
Örneğin bu hükümet oluşturulurken verilen sözler vardır Irak'ta. Ama bu verilen sözler ne yazık ki yerine getirilmemiştir. Koalisyon ortağı olan partilere verilen sözler vardır. Bu sözler yerine getirilmemiştir. Bu sözler yerine getirilmeyince şu andaki sıkıntılı, nahoş durumlar meydana gelmiştir. Temenni ederiz ki bundan da bir an önce Irak kurtulmuş olur ve birliği, beraberliği, bütünlüğü içerisinde inşallah arzulanan o hedefi, barış günlerini yakalar."
Bir gazetecinin, Irak'ın, Türkiye'nin hava sahasını ihlal ettiğine ilişkin bir açıklamasının olduğunu dile getirmesi ve bu konudaki düşüncelerinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
"Söyledikleri, haritasını verdikleri şehirlerle alakalı olarak Türkiye'nin böyle bir şeyi söz konusu değil. Bizim sadece biliyorsunuz terör bölgesine yönelik, uçaklarımızın yapmış olduğu bir harekat vardır. Bu zaten bizim gerek merkezi yönetimle... 'Terörle mücadelede bizim gücümüz yetmiyor' diye bizzat bana söyledikleri sözler var. Bizim de 'teröre yönelik oradan bizim ülkemize bir saldırı olduğu zaman gereğini yaparız' dediğimiz bir uygulamadır. Yapılan da budur.
Bunların söylediği bir tek uçakla alakalıdır ve uçak bizim uçağımız değildir. Bir insansız hava aracı olduğu ihtimali vardır ve bu da farklı bir ülkeye aittir. Herhalde o ülke de açıklamasını daha sonra yapabilir."
"Suriye halkının olduğu bir yerde bu tür yollara tevessül etmemizi kimse bizden bekleyemez"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şam'daki patlamaya ilişkin, "Türkiye olarak bizim özellikle kardeş halk olan Suriye halkının olduğu bir yerde bu tür yollara tevessül etmemizi kimse bizden bekleyemez. Kimse de böyle bir adım attığımızı söyleyemez" dedi.
Erdoğan, Rusya ziyaretinin ardından Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında, bugün Rusya Federasyonu'na, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in daveti üzerine bir ziyaret gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, gerek ikili görüşmede, gerekse heyetler arası yapılan görüşmelerde iki ülkenin geleceğe yönelik birlikte yaptıkları çalışmaların ve bölgeye yönelik gelişmelerin değerlendirildiğini söyledi.
"Siyasi, askeri, ekonomik, ticari birçok alanda durumumuzu değerlendirmek ve fevkalade bir durum olmazsa 15 Ekim tarihinde Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantımızı inşallah Türkiye'de yapacağız" diyen Erdoğan, bu konuyla ilgili çalışmaların yapılması konusunda dışişleri bakanlarının görüşmeleri olduğunu anlattı.
Rusya ile Türkiye'nin şu anda 32 milyar doları aşan ticaret hacmine sahip olduğunu da kaydeden Erdoğan, "Hedefimiz, en kısa zamanda 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmak. Enerji alanında Rusya ile çok ciddi bir ilişkimiz var. Enerjimizin yüzde 50'sini şu anda doğalgaz çevrim santrallerinden üretiyoruz. Bunun da birinci derece tedarikçisi ülke Rusya Federasyonu. Şimdi ise biz Rusya ile yeni bir adım attık, bu da nükleer enerji alanında attığımız adım. Nükleer enerjide de çalışmalarımız başladı. Akkuyu'yu Rusya Federasyonu ile yapıyoruz. Bu proje de yaklaşık 20 milyar dolarlık bir proje. 7 yıl içerisinde inşallah bitmiş olacak. Hedef bu" diye konuştu.
Savunma sanayi konusunda atılan adımların da var olduğunu anlatan Erdoğan, 2013 yılının Kasım-Aralık ayı gibi Göktürk uydusunun fırlatılacağını ve bunun çalışmalarının hızla devam ettiğini kaydetti.
Suriye ile ilgili gelişmeler
Erdoğan, Suriye ile ilgili gelişmeleri de görüştüklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"Cenevre toplantısına atıfla bu sürecin bir yol haritası olarak devamı konusunda aslında birlikteliğimiz var ama diyoruz ki BM Güvenlik Konseyi burada Cenevre sürecini de ele almak suretiyle devreye girsin ve 7. maddede 41 ile alakalı olarak ki, bu da aslında yaptırımlarla alakalı bir konu. Yani bu noktada atılacak bir adım. BM Güvenlik Konseyi'nin bu alanda yapacağı bir çalışma, atacağı bir adım, bu katliamların durmasına vesile olabilir diye bir düşüncemiz var. Bu konuda hem fikiriz. Aynı şeyleri düşünüyoruz. Çünkü barışın bir an önce Suriye'ye gelmesi lazım. Barışın gelmesi için de Suriye halkının iradesine saygı duyulması lazım.
Biz Suriye'deki birliğin, beraberliğin, bütünlüğün özellikle toprak bütünlüğünün dağılması, parçalanması, böyle bir şeyi Türkiye olarak asla ne savunuruz, ne isteriz. Toprak bütünlüğünden yanayız, halkın birliğinden, beraberliğinden, dayanışmasından yanayız. İstenilen şey sadece bu insanlar öldürülmesin. İşte şu anda 18 bini aşkın insan öldürülmüş durumda. 40 bini aşkın şu anda bizde göç var. 150 bine yakın Ürdün'de var. 20 bin civarında Lübnan'da şu anda göç var. Bu insanlar durup dururken niye kaçsın topraklarından? Demek ki ölüm tehdidi bu insanların kaçmasına vesile oluyor. Burada birinci derecede tarihten gelen bazı yaklaşım tarzını değerlendirdiğimiz zaman baba Esad'in yolunda olan bir oğul Esad var. Bunun yanında yer almak mümkün değil. Konuyla ilgili olarak da biz Türkiye, elimizden geleni barış noktasında, katliamların durdurulması noktasında yapmaya hazır olduğumuzu, bu konuda Rusya ve Türkiye olarak ikili çalışmaların içine girmeye de hazır olduğumuzu... Beraber bu çalışmaları da sürdürebiliriz. Zaten gerek sayın Başkan Putin olsun, gerekse şahsım ve dışişleri bakanlarımıza bu konuda talimatları verdik. Dışişleri bakanlarımız sık sık bir araya gelmek suretiyle bu süreci takip ediyorlar."
Erdoğan, verimli bir çalışma ve verimli bir gün olduğunu da kaydetti.
Şam'daki patlama
Erdoğan, gazetecilerin, Suriye'nin, "Şam'daki patlamadan İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin sorumlu olduğuna" yönelik iddialarını sorması üzerine, bu açıklamayı Esad'in yapmadığını söyledi.
Yönetimlerin bu tür süreçlerde dikkat etmesi gereken en önemli konunun dezenformasyon olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda dezenformasyon yapmak suretiyle Suriye hükümeti, biliyorsunuz uçağımızı düşürdüğü halde, bu konuda önceleri kaçma yolunu denediler, daha sonra farklı bir yaklaşım içerisine girdiler. Ve buna tabii maalesef, şu anda ulusal medya ile burada beraberiz, ulusal medyamızın da sağ olsun katkısı oldu. Ve ulusal medyamız ne Başbakanı'na inandı ne Genelkurmay'ına inandı ne Dışişleri Bakanı'na inandı, Amerika'daki bir gazetenin haberlerini, Suriye'nin resmi organının haberlerini adeta kendileri için haber kaynağı kabul ettiler. Şimdi burada yapılan da bir dezenformasyondur. Bir defa Türkiye olarak bizim yapımızda, bizim özellikle kardeş olan Suriye halkının olduğu bir yerde bu tür yollara tevessül etmemizi kimse bizden bekleyemez. Kimse de böyle bir adım attığımızı söyleyemez. Bu konuda rejim, Suriye rejimini kastediyorum, kendini öncelikle hesaba çekmelidir ve şu anda yıkılmış bir Hama var, yıkılmış bir Humus var. Şu anda Şam aynı duruma doğru gidiyor. Bunu kendisi bir defa hesaba çekmek suretiyle, bu ordunun içerisinden dağılan insanlar niçin dağılıyor, bu muhalif güçler nasıl oluştu, bunun bir defa hesabını kendisine sormalı. Bu Enformasyon Bakanlığı'nın yapmış olduğu açıklamanın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Türkiye olarak da böyle bir şeye daha fazla bir şey söylemeye gerek görmüyorum."