Tahrir'dekilere özgürlük bizimkilere biber gazı

Sosyalist Enternasyonal'deki konuşmasında Arap Baharına değinen CHP lideri Kılıçdaroğlu, Arap halklarına demokrasi dersi veren iktidarların,Batı'da ve Türkiye'de, sınıfta kaldığını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Bingazi'de ya da Tahrir Meydanı'ndaki öğrencilere özgürlük çağrısı yaptığını, ancak kendi şehirlerindeki meydanlarda öğrencilerin polislerden acımasızca dayak yediğini, gözlerine biber gazı, üstlerine tazyikli su sıkılarak hapsedildiğini, yumurta atarak protestoda bulunan öğrencilerin, okullarından atılarak hapis cezalarına çarptırıldığını vurguladı. 
 
Kılıçdaroğlu, İstanbul Hilton'da düzenlenen "Sosyalist Enternasyonal Toplantısı"nın açılışında yaptığı konuşmada, Arap Baharı'na değindi. Arap halklarına ve uluslarına demokrasi dersi veren sağ iktidarların, iş gerçek demokrasiye gelince, Batı'da ve Türkiye'de, sınıfta kaldığını söyledi. Batı ülkelerinde bu acı tabloyu daha açık görmenin mümkün olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Afrikalı ya da Müslüman Arap olsun, Latin Amerikalı ya da Asyalı, Avrupa'ya daha güzel bir yaşam uğruna sığınanlar, insana yakışmayacak muamelelere uğruyorlar. Avrupa'nın sağ hükümetleri, göçmenler için hayatı her gün biraz daha zorlaştırıcı ayrımcılık politikaları icat ediyorlar. Dolayısıyla, Avrupalı yoldaşlarımızdan en büyük beklentimiz, bir an önce kendi ülkelerinde güçlü iktidarlar kurmaları ve herkese insanca muamele edilecek politikaları yürürlüğe koymalarıdır" dedi. 
 
Türkiye'de demokrasi ciddi şekilde geriliyor
Türkiye'ye bakıldığında da demokrasinin bütün boyutlarında ciddi gerilemeler olduğunu gördüklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, işçilerin, emekçilerin, gazetecilerin ve aydınların uğradığı baskılar ve ayrımcılığın, gün geçtikçe arttığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, "AKP Hükümeti'nin demokrasi ve fikir özgürlüğüne ilişkin yaklaşımını, Başbakan, 'bazı kitaplar bombalardan bile tehlikelidir' diyerek, en açık ve net şekilde ortaya koymaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, bugün iktidar aleyhine yazı yazdıkları için çeşitli bahanelerle tutuklanan yazar ve gazetecilerin sayısının 100'e ulaştığını, bu yazarlardan birinin, henüz yazmakta olduğu bir kitabının taslaklarının, evi basılarak bilgisayarından alındı ve yok edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, böylece hükümetin, henüz basılmamış bir kitabı toplatıp imha ederek bir ilke imza attığını, bu olayın Alman şair Heinrich Heine'nin 'eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa, orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır' sözlerini acı bir şekilde akıllara getirdiğini kaydetti. 
 
Türk öğrencilere biber gazı
Kılıçdaroğlu, bugün Türk medyasının baskı altında ve oto-sansür uygulandığını savundu. Öğrenci olaylarına da değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, Bingazi'de ya da Tahrir Meydanı'ndaki öğrencilere özgürlük çağrısı yaptığını, ancak kendi şehirlerindeki meydanlarda öğrencilerin polislerden acımasızca dayak yediğini, gözlerine biber gazı, üstlerine tazyikli su sıkıldığını ve hapsedildiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
"Yumurta atarak protestoda bulunan öğrenciler, okullarından atılarak hapis cezalarına çarptırılıyorlar. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde, üniversite öğrencileri film afişleri asmaktan, üniversite hocaları iktidarı eleştirmekten ya da bir toplantıda “parasız eğitim istiyoruz” yazan bir pankart açmaktan hapse atılabilir ve uzun süre hapiste tutulabilir? Hangi ülkede "üstünde yumurta bulundurmak" diye bir suç var? Şili'de üniversite öğrencisi bir genç kız, Camila Vallejo bütün dünyanın gözü önünde mücadelesini veriyor ve bir bakanın koltuğunu sallayabiliyor. Ama Türkiye'de başka öğrencileri de korkutmak amacıyla en küçük bir protesto eylemine girişen öğrenci, polis takibatına uğruyor. Bugün Türkiye'de yüzlerce tutuklu öğrenci var. Bu öğrencilerin içinde bir tek kişi bile, ne cinayetten, ne hırsızlıktan, ne de bir başka insan hakkı ihlâlinden sorumlu. Bu öğrenciler, kendi haklarını aradıkları için genç yaşlarında hapishaneyle tanıştılar." 
 
CHP'li vekiller hala cezaevindeler
Kılıçdaroğlu, Haziran 2011 seçimlerinde, seçimleri düzenleyen devlet kurumunun “milletvekili olmasında sakınca yoktur” tasdiki verdiği 8 siyasetçinin, milletvekili seçildikten sonra haklarındaki tutukluluk kararı kaldırılmayarak, Parlamentoda kendilerine halkın verdiği göreve başlamaları engellendiğini hatırlatarak, "Bu milletvekilleri, seçimlerin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen, toplam üç seneyi aşkın bir süredir haklarında hiçbir mahkûmiyet kararı olmaksızın hala cezaevindeler" dedi.