TAP tercihi BOTAŞ’a da fırsatlar sunar

Trans Adriyatik Gaz Boru Hattı Türkiye Temsilcisi Pala, Hazar gazını Avrupa’ya taşıyacak proje olarak tercih edilen TAP’ın, BOTAŞ’ın Balkanlar’da SOCAR’la birlikte etkin olmasının da önünü açabileceğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet KARA


İSTANBUL - TAP’ın Türkiye Temsilciliği’ni Cenk Pala yürütüyor. Kendisi aslında Nabucco projesinin ortaya çıkarılmasında büyük rolü bulunan üç-beş kişilik çekirdek grubun da bir üyesi. Nüveleri 2001 yılında başlayan ve 2002 yılında şekillenmeye başlayan Nabucco’nun mimarlarından biri konumundaki bir isim, tam 12 yıl sonra, bir başka projeyi, Nabucco West’in rakibi TAP’ı temsil ediyordu. Dolayısıyla pek çok uzmana “Nabucco öldü” dedirten gelişmede de aynı ismin büyük rolü vardı. Cenk Pala’ya TAP’ı, Nabucco’yu ve bölgesel enerji dengelerini sorduk.

TAP’ın Türkiye temsilcisisiniz ama siz Nabucco’nun ortaya çıkarılışında da rol almışsınız… 
Evet, Nabucco'yu yaratan ekipte yer aldım. 2001 yılında BTC'den daire başkanı olarak BOTAŞ'a geçince, Avrupa Birliği'ne dönük neyi hedefleyelim diye düşündük. Ben, Gökhan Bildacı, Emre Engür, Şakir Arıkan ve başka arkadaşlar... Biliyoruz ki Türkiye'nin stratejik konumu önemli. Bunun ete kemiğe bürünmesi lazım. Hesap yaptık, Türkiye üzerinden Avrupa'ya yılda 85-100 milyar m3 doğalgaz gidebilirdi. 

Nereden bulunacaktı bu kadar gaz? 

Başlangıçta Türkmen gazı vardı. Irak projemiz vardı. Yarın birgün oradan da gaz götürülecekti. Türkmen, İran, Irak ve doğudaki tüm diğer ülkeler... Hedef Hazar ve Ortadoğu, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan'dan gaz almaktı. Diğer tüm doğu ülkeleri sonradan gündeme geldi. O zaman Azeri gazı daha ortada yoktu. Orada petrol aranırken gaz bulundu öyle ortaya çıktı Azerbaycan... 

Güney Gaz Koridoru şekilleniyordu yani...
Evet, çalışmaları yaparken baktık ki Güney Koridoru’nu oluşturmak üzere Yunanlılar'la bir anlaşma yapılmış. Ama Atina, hükümetlerarası mutabakat zaptını bir türlü imzalamıyor. Bu arada başka bir güzergah daha yaratmak için Bulgaristan'la anlaşma imzaladık. Amacımız iki ülkeyi tokuşturmak değildi, Türkiye sınırından itibaren biri kuzeye, biri de güneye gaz götürecekti. 

Peki bu konu diğer ülkelere doğru nasıl yayıldı?
Sonra arkadaşlarla Romanya, Bulgaristan ve Avusturya'yı kapsayan 9 günlük bir seyahat yaptık. OMV şirketinin adamları tam niye geldiğimizi anlayamadılar. 3. Viyana seferine çıktık ama bu sefer gaz seferi olacak diye espri yaptık. 24 Mayıs 2002'de OMV'yi Ankara'ya çağırdık. Hazar Gazı'nın Viyana'ya taşınması için anlaşma imzaladık. Bu arada Türkiye, Romanya ve Bulgaristan üçlüsü bir anlaşma imzaladı Haziran 2002'de. Ardından Avusturya ve Macaristan şirketlerini de kapsayacak şekilde bu kez beşli anlaşmayı 11 Ekim 2002’de imzaladık. 11 Ekim benim evlilik yıldönümüm. Akrostiş yaptık yani. Yani Nabucco'nun ortaya çıkışının kısa hikayesi bu. 

Peki neden adı Nabucco? 
Anlaşmanın imzalanmasından önceki gece hep birlikte operaya gittik. Projeye bir isim, göbek adı bulalım dedim. Ben Naturel Gas kelimelerinin baş harfleri ve anlaşmayı imzalayan 5 ülkeyi temsil etsin diye NG5 önerdim. Romgaz'dan Stefan, (şu anda klasik müzik şehrindeyiz, Nabucco operasını izliyoruz, niye Nabucco demiyoruz) dedi, biz de onayladık. 

Proje daha sonra kısmi değişikliklere uğradı galiba… 
Anlaşmadan sonra 2.5 yıl içinde projeyi mühendislik aşamasına getirdik. Bu arada çok büyük bir boru hattı olduğu için bunu birkaç aşamada yapalım diye düşündük. Aralık 2004'te bütün ortakları Türkiye'ye davet ettik. Bir sunum yaptık. Bu proje çok yüksek maliyetli, BOTAŞ'ın Türkiye içindeki kendi sisteminde de atıl kapasite var. Biz Ahiboz bölgesini HUB yapacağız. Avrupa'ya gaz almak isteyenler Ankara'dan başlayacak gaz boru hattından alsınlar dedik. Bunu Çek ve Macar ortaklar kabul etmedi. O tarihte projedeki tek AB üyesi Avusturya idi, onlar da 'biz bunu AB projesi yaptık' diye itiraz ettiler. Ben Ağustos 2005'te görevden alındım. 

Ama şimdi Nabucco bırakın Ankara'yı, Türkiye'nin batı sınırına kadar geriledi... 
Evet, yıllar önce BP'nin kısaltın dediği Nabucco projesi bir anda Türkiye sınırından başlar hale geldi. Türkiye kısmı bittiği için orijinal Nabucco ile hiçbir ilgisi kalmadı. Türkiye Nabucco'yu desteklemeye devam etti. 

Şah Deniz’in Nabucco West’e tercih ettiği TAP’a gelirsek… 
Aslında TAP projesinin ortaya çıkışı da yine 2002-2003 yıllarıdır. Nisan 2003’te Selanik'te Yunanistan’la bir anlaşma imzaladık. Bunun başında da BOTAŞ ve Türkiye vardı. Yunan gaz şirketi DEPA ile bizim BOTAŞ, bugünkü TAP'ın da kapsamındaki Balkan ülkelerine mektup gönderdi. Türkiye-Yunanistan bağlantısından sonra gaz güneyde İtalya'ya ve kuzeyde Balkan ülkelerine gidilecek. Tabii hiç kimse bunun ne olduğunu tam anlayamamıştı. Ama bugünkü TAP’ın nüvesi de odur. İsviçreliler bunu alıp geliştirdi. 

Siz TAP ekibine ne zaman ve nasıl katıldınız? 
Baku-Tiflis-Ceyhan projesi döneminden kendilerini tanıyordum. Ben E.ON’dayken geldiler. Türkiye’de algımız çok kötü, bize yardım eder misin dediler. 2010'da TAP Türkiye Temsilciliği’ni üstlendim. Görevim TAP'ın bilinirliğini artırmak ve Türkiye ile TAP arasındaki bağı kurmaya çalışmaktı. 

TAP'ın kaderine ortaklık yapısındaki değişiklik nasıl etkiledi? 
TAP'ın kaderi, Statoil'in 2008’de yüzde 42.5 payla ortak olmasıyla değişti. İsviçreli bir firmanın ne ilgisi var doğalgazla derken, Alman E.ON da bu projeye katılınca tam bir AB projesi haline geldi TAP. Hatta ortaklar, ne geliştirme ne de inşa aşamasında hiç hibeye ihtiyacımız yok diye deklarasyon yayınladılar. Düşünün, Avrupa tam kriz halindeyken söylediler bunu. 

Nabucco’dan sonra Nabucco West de hayal kırıklığı yaşadı yani… 
BOTAŞ bunu sana yıllar önce söylemiş. 8 yıl sonra, bunu itibar kaybederek mi yapman lazımdı. Nabucco'cuların yönetimsel zaafı olduğunu düşünüyorum. Nabucco West, TAP’tan önce BP’nin geliştirdiği bir başka projeyle yarışıp,, Türkiye’nin bastırmasıyla galip geldi. TAP da ITGI’yi eleyerek finale kalmış oldu. Sonuçta bu yarışı da TAP kazamdı. 
Bu karar öncesi özellikle son 1 yıl çok hızlı geçti izlediğimiz kadarıyla… 
Eylül 2012'den itibaren TAP’ın geçtiği bütün aşamalardan Türkiye’yi de haberdar ettik sürekli. Çok gittik geldik. Biz BOTAŞ’ı da ihmal etmeden, Bakanlık nezdinde sürekli temasta olduk. Oyunun içinde kalmaya çalıştık. Çok samimi şekilde TAP'la ilgili toplantılara BOTAŞ'ı davet ettik, gelmediler. Biz TAP'ın yöneticilerini Ankara'ya getirdik. 

Yani Türkiye yeterince ilgi göstermedi mi diyorsunuz? 
Katılım olmadı. Nabucco'nun ne olacağını görmek istiyorlardı. Şimdi filmin sonu geldi. Fakat bunu sağlayanlardan biri de asla araya gelemez denilen, Yunanistan ve İtalya'nın Arnavutluk ile anlaşma imzalaması oldu. TAP'a destek konusunda anlaştılar. Sonra en önemli anlaşmamız olan Hükümetler arası anlaşmayı, 13 Şubat 2013'te imzaladılar. TAP'ın en eksik görülen tarafıydı bu. Biz iyi bir projenin siyasi desteği de alacağına inandığımız için yaklaşık bir yıl bile sürmeyen periyodda bütün desteği alacak diye düşünüyorduk. Nitekim aldı. 

Başka avantajları da var mıydı TAP’ın? 
Ortaklar Statoil ve E.ON, 20 bin km hat yapmış. Çok hızlı şekilde gerek siyasi gerek ticari anlaşmalarımızı tamamladık. Mart 2013 sonu itibariyle Şah Deniz II'ye verdik. Mayıs boyunca değerlendirildi. Haziran toplantılarında da ana ihraç boru hattı olarak TAP projesini seçtiler. 

Türkiye’nin konumunu, önemini nasıl etkiler bu gelişme? 
Bir proje bitti diye Türkiye'nin önemi bitmez, bir proje başladı diye de önemi azalmaz. Bu tür konuma sahip bir ülkenin, stratejik seçimlerini sonradan yapması gerekir. 

Türkiye TAP’a ortak olacak mı? 
Bu aşamada TAP projesinde Türkiye’ye teklif edilecek yüzde geçmiştekinden arasında farklı olacak. Socar, BP ve Total'e yüzde 50'sini vereceğiz. TAP'ta kalan Türkiye'ye verilebilecek hisse sınırlı hale geldi. Son 1.5 yıldır TAP'tan hisse almak isteyen başkaları da var. Ağustos başında bir tane daha büyük katılım görürsünüz. 

Türkiye küçük bir payla etkili olabilir mi orada? 
Arkadaşlarımıza da söylüyoruz. Türkiye'nin TAP'tan alacağı payın büyüklüğü önemli değil. Sembolik hisse alıp, tüm Balkanlar'ın geliştirilmesinde belki Azeriler ile birlikte davranabilir, bu pazardan pay edinebilir. Yani BOTAŞ-SOCAR işbirliği Balkanlar'a taşınabilir. Bakan Taner Yıldız'ın söylediği gibi, BOTAŞ'ı uluslarası projelerden pay alacak uluslararası bir şirket haline getireceksek, bu iş bu tür operasyonlarla yapılacak. 

İlk aşamada ne tür bir girişimde bulunabilir Balkanlar’da Türkiye? 
Batı Balkanlar’da kendinize erişilebilir hedefler koyabilirsiniz. Yatırımcı olarak altapıyı siz yapıp sahibi olursunuz, gazını da siz götürürsünüz. Bu ülkelerdeki insanların hepsi zaten AB vatandaşı olacaklar. Şirketlerinizi bir üst klasmanda, AB gaz piyasasında iş yapar hale getirebilirsiniz. 

Hala BOTAŞ’ın nasıl çalışabileceğine kafa yoruyorsunuz… 
Benim böyle konuşmak hoşuma gidiyor. Kurulacak yurtdışı şirketler de böylece değerlendirilmiş olur. BOTAŞ'ın özelleştirilmesinden de bahsedildiğine göre, belli bir dönem içinde Türkiye piyasasında sadece boru hattı işletmecisi olarak kalırken yurtdışında daha aktif bir şirket haline getirilebilir. Yanlış bulabilirsiniz ama ben böyle düşünüyorum, bana öylesi daha iyi geliyor. 

TAP tercih edilmeseydi ne olurdu? 
Ben geleceğine inanmasam, TAP'da bu kadar uğraşmazdım. Türkiye'nin bir şey kazanacağını düşünmesem, burada yer almazdım. Ayrıca benim gibi 17-18 yıldır girip çıkmadığı iş olmayan bir adamla çalışırlar mıydı onlar? Sanmıyorum. 2010 sonundaki TAP algısı, İran gazını taşımayı planlayan İsviçreli bir şirketin projesinden ibaretti. Aslında 2005'lerden kalan bir algı bu. Daha sonra Hazar gazına odaklanmış, ortaklarını değiştirmiş. Dolayısıyla bu çok kötü algıyı değiştirdik. Başbakan Erdoğan, Berişa ile görüşmesinde, “Azerbaycan TAP'ı desteklerse, biz de Azeri kardeşlerimizi destekleriz” demişti. 

Yani şimdi BOTAŞ’ın önüne yeni fırsatlar mı çıkıyor? 
BOTAŞ'ı yurtdışında yapılandırma projesi diyebilirsiniz. Azerilerle zaten TANAP'tan ötürü birlikteliğiniz var. BOTAŞ ya da TR'nin bu proijenin dışında kalmayacağını, istedikten sonra rahatlıkla yer alacağını düşünüyorum. TAP bu konuda gayet açık oynuyor, Türkiye'nin önemini bilen, açık ve centilmence bir sürü alternatif ve çözüm geliştirip bakanımızla paylaştık. Türkiye'nin TAP'a ortaklık konusunda Sonbahar'da karar vermesi gerekebilir. Ama bu konudaki kararı ve yöntemi Ankara belirler. Nasıl isteyeceklerine vs. Ama biz TAP olarak her zaman açığız.

Nabucco, Türkiye’ye çok şey kazandırdı
Nabucco bitti diye, hiç bir şey bitmez. Projedir bunlar. Bazı projeler olur bazıları olmaz, değil mi? Ciddi paralar harcanıp da gerçekleştirilememiş proje çoktur. Bir şey kaybetmiş olmuyorsunuz. Enerji işinin doğası bu. Bunu da böyle anlamak lazım. Harcamaları geliştirme bedeli kabul edin. Ya sonuca bağlarsanız? O zaman da milyar dolarlardan konuşur hale geliyorsunuz. Daha önce BOTAŞ'tan iş almamış şirtetler Nabucco ile çalıştılar. Bizim asli hayalimiz know how'ın artması, Türkiye'den çıkıp dünyanın her yerinde iş yapacak bu tür danışmanlık, mühendislik şirketlerinin ortaya çıkmasıydı. İşte Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Nabucco projeleri bunları sağladı. Hatta şu anda TANAP'ın çalıştığı pek çok şirket, Nabucco ile zamanında iş yapmış firmalardır. Sonuçta bu projedir.

Yeni gelişme ile Türkmenler de umutlandı
Türkiye'nin Azeriler'le TANAP'ı ortaya koyması ve devamında TAP'ın seçilmesi Türkmenistan'a da bir umut verdi. Ben de parçası olabilir miyim diye düşünüyorlar ve Azerilerle samimi durumdalar. Azeriler de kendilerinden artan kapasitede, onlara da yer verebiliriz diye düşünebiliyor artık.

Bir yandan gururlanıyorum, bir yandan da...
Cenk Pala, “Geçmişinde rol aldığınız Nabucco'ya alternatif başka bir projenin yönetimindesiniz, ne hissediyorsunuz” sorusuna şu cevabı veriyor: “Bir yandan gururlanıyorum, bir yandan da bizim gibi birçok insanın bu işlerin çok dışına itilmiş olmasına anlam veremiyorum, içerliyorum. Bunu da serzeniş olarak söylemiyorum. Olmaması gerekiyor. Takım oyunu bu. Önemli olan aynı hedefe kilitlenmek. Büyük projeleri geliştirip hayata geçirebilecek kapasitede ve inançta insanların korunup kollanması lazım. Bütün bu projeleri, inanmış üç-beş tane insanla yaptık. Bize başlangıçta 'bunlar genç veletler' diye bakılıyordu. Ama gelinen yere bakın, sonuçta elinizde bir sürü proje var. Her şey gelip insan gücüne dayanır. Bir de edilgen konum yerine etkin konuma geçebilmek için bizim gibi insanların bulunması gerekir. Her şeye rağmen sonuç ortada. İyi niyetli çabalar karşılığını bulur. Düzgün adamlar yetiştirmeli. Bunu makinalar yapmıyor. İnsanlar dizayn ediyor bunu. İki üç insanın dizayn ettikleri projeler dayanıyor.”