”Terörle mücadele hükümetin konusu”

Bakan Arınç, Org. Başbuğ'un terör konusunda, 'sözün bittiği yerdeyiz' sözlerini değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, terörle mücadelenin hükümetin konusu olduğuna işaret ederek, "Güvenlik işin sadece bir boyutudur. Bu boyutun dışında diplomasi boyutu da en az onun kadar önemlidir" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısına ilişkin açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Genelkurmay Başkanı'nın çarpıcı açıklamaları oldu. Terör konusunda, 'sözün bittiği yerdeyiz' dedi. Bundan sonra neler yapılabilir. Bir operasyon da dahil olmak üzere. ... Bundan sonra atılacak adımlar neler?" sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:

"Bu konuyu, mutlaka gündeme getireceğinizi düşünmüştüm. Ama siz de taktir edersiniz  ki Genelkurmay Başkanımızın bir özel televizyon kanalında uzunca bir konuşma yapması ve bazı konulara değinmesi hususu Bakanlar Kurulu gündeminde hiçbir zaman bulunmadı, bu konu üzerinde hiçbir tartışma ve görüşme olmadı. Genelkurmay Başkanımızın konuşmasına atfen soracağınız hususlara herhangi bir cevap vermem mümkün değil. Belki şahsen sorulduğunda şahsımıza ait düşünceleri açıklamamız mümkün olabilir. Üzerimde hükümet sözcülüğü sıfatımız var."

Bakan Arınç, böyle bir konuda değerlendirmeye girmesi halinde, "yanlış bir iş yapmış olacağını" belirterek, "Çünkü hükümetimizin böyle bir düşüncesi olduğunu belki söylemiş veya ima etmiş olurum. Kesinlikle, bu konuşma ve bu konuşmanın sonuçları üzerinde Kurul'da herhangi bir görüşme yapılmadı" dedi.

Bu konuşma üzerinde basında geniş değerlendirme yapıldığını anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Terörle mücadele hükümetin konusudur. Güvenlik işin sadece bir boyutudur. Bu boyutun dışında diplomasi boyutu da en az onun kadar önemlidir. Bir taraftan da siyasi, ekonomik, toplumsal tedbirlerin alınması da en az güvenlik boyutu kadar önemlidir. Meseleye sadece güvenlik ve silah boyutundan bakmakla, bütün meseleyi görmek mümkün değildir. Dolayısıyla hükümet, kendi üzerindeki sorumluluğu, etraflıca görerek ve bütün yönleriyle dikkate alarak değerlendirmek ve gereğini yapmak mecburiyetindedir. Bu konuda hükümetimizin hiçbir zafiyeti yoktur. Bütün gücüyle ve iktidarıyla terörle mücadele konusundaki azmini her gün artırarak devam ettirmektedir.

Sayın Genelkurmay Başkanı'nın, sadece Silahlı Kuvvetler boyutuyla veya güvenlik boyutuyla yaptığı değerlendirmeler bir yönüyle eksik kalabilir. Bunu şunu için söylüyorum; bugün bir gazetede, 'Esad'ı hatırla da kendine çeki düzen ver' şeklindeki bir başlığın doğrusu terörle mücadelede çok doğru bir tespit olmadığına inanıyorum. İşin diplomasi boyutu da fevkalade önemlidir. Aradan yıllar geçmiştir. Suriye'ye söylenen sözlerin, Irak'ın Kuzey'indeki oluşumla aynı benzerliği göstermediğini Türkiye'de herkes bilmektedir. Kaldı ki Suriye ile ve hatta İran ile Türkiye terörle mücadele konusunda iyi bir işbirliği içindedir.

Suriye'nin son zamanlarda terör örgütüne yönelik operasyonları ve Türkiye ile işbirliğini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Aynı şekilde İran'ın terör örgütüne karşı, belki Türkiye'nin güçleriyle de birlikte yaptığı çalışmaları ve işbirliğini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Böyle başlıklar atar ve bunların da TSK tarafından düşünüldüğü imasında bulunursak, Suriye ile ilişkilerimizi zedeleyebilir bir başka konuda da Türkiye'yi güvenilmez hale getirebilir. Biz komşularımızla terör örgütüne karşı yapılacak mücadele konusunda çok iyi bir işbirliği içindeyiz. Bunu fiiliyata dökmek ve somut neticeler almak da hükümetimizin her gün takibinde olduğu konulardır. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasını bırakalım Türkiye'de kamuoyunda herkes rahatlıkla değerlendirebilsin, tartışabilsin. Hükümetimiz bu konuyu gündemine almadı, böyle bir şey konuşmadık, gerekirse sayın Başbakanımız kendileriyle bu konuyu enine boyuna her zaman görüşme imkanına sahiptir."

Siyasi parti liderlerinin evde buluşmaları önerisi

TBMM Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in, terörle mücadele konusunda tartışılan siyasi parti liderlerinin bir araya gelmesi konusunda, "siyasi parti liderlerinin evde buluşmaları" önerisinin hatırlatılması üzerine de Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Yani iyice işin karikatürize ediliyor olmasından fevkalade üzülürüm doğrusu. Yani herkes şurada buluşsunlar, burada buluşsunlar' diye fikir üretmeye kalkarlarsa bu işin sonu nereye varır? Ancak bu da Bakanlar Kurulu toplantısında görüşülmedi. Sayın Başbakan mutlaka gelişmeleri takip ediyor. Grup toplantısında ve sanıyorum bir başka toplantı esnasında, 'ben de gidebilirim, onları da davet de edebilirim, geçmişte şunlar şunlar yaşandı ama yine de gerekiyorsa böyle bir davranış içinde bulunabilirim" demişti. Bu samimi ve Türkiye'nin gerçeklerine ve politikasına uygun bir davranıştır. Bu konuşmasının arkasından Sayın Bahçeli kesinlikle görüşmeyeceklerini, çünkü inanmadıklarını, samimiyetlerine güvenmediklerini ifade etti. Sayın Kılıçdaroğlu da 'Biz gitmeyelim, o gelsin, bize bilgi versin' dedi. Diğer partiler konusunda da herhangi bir ses çıkmadı bildiğim kadarıyla. Daha sonra da Sayın Bahçeli dün grup toplantısında bence çok yakışıksız, AK Parti'nin Genel Başkanı'na, Başbakan'a, 'Şunlardan şunlardan vazgeçersen veya af dilersen, özür dilersen belki o zaman düşünebiliriz' şeklinde aslında bir cevap değil, iç politikaya yönelik anma tutarsız bir sözde bulundu. Doğrusu ben Sayın Bahçeli'nin bu tür konuşmalarını, yıllardan beri tanıdığım bir siyasetçi, ve özellikle kişilik haklarına ve insana saygısı itibariyle taktir ettiğim bir insan olarak ve küçültücü, aşağılayıcı ve kendisini inkar etmeye yönlendirebilecek davranışlarda, sözlerde bulunmasını hiç yakıştıramadım."

"Kılıçdaroğlu daha sorumlu"

AK Parti'nin, bugüne kadar yaptığı tüm işlerde ülke gerçeklerine uygun hareket ettiğini ve yaptıklarının her birinin Türkiye için doğru, yerinde, güzel kararlar olduğunu bilerek yaptığını söyleyen Arınç, şöyle devam etti:

"Bunu siyasi sonuçları ne olacaksa bunları da göğüslemeyi ve gerekirse, parti olarak iktidar olarak da bedel ödemeyi her şeyin önünde tutuyor.

'Her şeyden vazgeç, kendini inkar et, gel özür dile, elimizi öp, ondan sonra konuşalım'... Bunlar konuşulacak şeyler değildir. Sayın Bahçeli, bir tutumunda ısrar ediyor; görüşmeyeceğim, konuşmayacağım... 'Çünkü onlar vatan topraklarını bölüyor, vatan haini' demeye kadar insanın kulaklarını kızartacak ithamlarla siyaset yapmaya devam ediyorlar. Bu, doğru bir şey değil. Biz, MHP ile hem demokratik açılım hem de diğer konularda konuşmayı talep etmiştik, ancak kabul etmemişlerdi. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanın, onlara yönelik bir davetinin olması da sanıyorum ki mümkün olmayacaktır.

Ancak Sayın Kılıçdaroğlu'nun durumu öyle değil. Sayın Deniz Baykal'ı ziyaret etmek istemişti genel başkanımız. O da hiç beklemediğimiz bir taleple karşılık vermişti. 'Gel ama bir kamera da konuşmalarımızı tespit etsin' gibi... Buna hepimiz hem gülmüştük hem de çok acı niçin böyle yapılıyor diye hayret etmiştik. Bu görüşme o zaman gerçekleşmedi. Ancak şimdi Sayın Baykal gittiler, yerine Sayın Kılıçdaroğlu genel başkan oldular. Aynı üslubun devam etmediğini görüyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu daha sorumlu bir davranış içinde, bu konularda ortak politikalar geliştirmek gerektiğini ifade ediyor. Bu doğru bir davranıştır. Bu görüşme, onların Genel Başkanımızın Başbakan sıfatıyla yapacağı davete icabetiyle mi olur yoksa bizzat Sayın Başbakanımız CHP'yi ziyaret ederek düşüncelerini fikirlerini mi aktarır, burası çok önemli değil. Bu görüşme yapılmalıdır. Bu görüşmenin nerede yapılacak olması da elbette Sayın Başbakanımız bir talep ile kendilerine iletecektir. İnanıyorum ki CHP ile kurumsal bazda bir görüşme önümüzdeki günler içinde olabilir. Sayın Başbakan bu niyetini, bu düşüncesini birkaç gün içinde açıklayacaktır diye ümit ediyorum.

'Evde buluşsunlar' filan... O sayın Meclis Başkanının, geçmişte de konuşulmuştu... Yani Türkiye'yi yönetme noktasında olan insanlar, niçin asık suratla soğuk birbirlerine bakarlar da niçin bir çay içimi, eşleriyle birlikte bir ziyaret yapmazlar diye... Bu Sayın Sezer'in cumhurbaşkanlığı zamanında bize de çok söylenmişti. Bunun için birilerinin ve özellikle üst noktada olan birilerinin davette bulunması doğru olur. O zaman mümkün olmamıştı. Belki bu zaman, ev ziyaretleri, çay, kahve içimleri,  yemek yemekler, hatta siyaset dışında çok daha güzel konuşmalar yapılması Türkiye açısından faydalı olabilir. Ama önce şu görüşmeler yapılacaksa bir onları yapalım, ondan sonra ev veya bahçe ziyaretlerine de sıra gelir sanıyorum."

Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in tutuklanması

Bülent Arınç, Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in tutuklanması ile ilgili sorulan bir soru üzerine de şunları söyledi:

"Bu konu Bakanlar Kurulu toplantısında görüşülmedi. Zaten biz Bakanlar Kurulu olarak içeri geçmişken epey bir şeyler olmuş dışarılarda.

Bu, birkaç günden beri takip edilen bir konuydu. Dolayısıyla Ankara Emniyet Müdürü hakkında sanıyorum Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi bir tutuklama kararı verdi, yakalama emri tutuklamaya çevrildi bildiğim kadarıyla. Bu, yargı sürecinin işlediğini gösteriyor. Kayseri'de emniyet müdürüyken işlediği iddia edilen suçlardan dolayı bir soruşturma yapıldığı, bu soruşturma kapsamında da bugün tutuklandığı haberi aldık. Biz sivil yönetim olarak, hükümet olarak bu konularda çok duyarlıyız. Zaman zaman ben de ifade etmişimdir. Emrim altındaki ya da bana bağlı kuruluşlardaki görev yapan herhangi birisi böyle bir suçlama karşısında, tutuklama karşısında mutlaka açığa alınır veya görevden alınır."

Bu konularda ilginizi çekebilir